Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü ve Doğa Koruma Biyoizlem Uygulama Araştırma Merkezi iş birliğinde ‘1-7 Mart Deprem Haftası ve Dünya Yaban Hayatı Günü’ nedeniyle düzenlenen söyleşide Türkiye’de ve dünya genelindeki doğal afetlerin yaban hayattaki olumsuz, olumlu etkinleri konuşuldu. Etkinliğin açış konuşmasını yapan Doğa Koruma Biyoizlem Uygulama Araştırma Merkez Müdürü Prof. Dr. Uğur Cengiz Erişmiş, Dünya Yaban Hayatı Günü kapsamında gezegenin sahip olduğu yabani bitki ve hayvan türlerine dikkat çekmek ve koruma çabaları hakkında farkındalık yaratmak amacıyla etkinliği düzenlediğini belirtti. Erişmiş; memeli türleri, kuşlar, sürüngenler, kurbağalar, balıklar ve kelebekler gibi omurgasız hayvanların yaban hayatın tartışılmaz birer parçasını olduğunu ifade etti. Erişmiş, geçmişten günümüze kadar yaban hayat türlerinin doğal afetlerle karşılaştıklarını belirterek, yaban hayvanlarının buna göre hayatta kalma stratejilerinin olduğunu, kimi türlerin zarar gördüğünü kimi türlerin ise bu olayı fırsata çevirdiğini açıkladı.
‘YABAN HAYVAN TÜRLERİ İÇİN EYLEM PLANLARI OLUŞTURULMALI’
Hayvan türleri için eylem planlarının oluşturulması gerektiğini ifade eden Erişmiş, “Öncelikle doğal afetlerde habitatlarda yayılış gösteren yaban hayvanı varlığının gerek popülasyon gerekse habitat düzeyinde envanterinin çıkarılarak tür bazında ekolojik gereksinimlerinin ortaya konulmalıdır. Ayrıca bölgenin yaban hayat türlerine ait envanter çalışmaları için ilk müdahale önceliği olan gösterge yaban hayvan türleri alanlar bazında belirlenmeli ve restorasyon çalışmaları için eylem planları oluşturulmalıdır. Kritik habitatlara öncelikli müdahale için ilgili alanların haritalandırılması önem arz etmektedir. Türlerin korunması gerek ekosistem gerekse sürdürülebilir kalkınma için önemli rol oynuyor” ifadelerini kullandı.
‘TEMEL GIDA MADDESİ OLAN PİRİNCİN YETİŞTİRİLMESİ DESTEKLENMELİDİR’
Sulak alanların gıda güvenliği açısından çok önemli olduğuna dikkat çeken Erişmiş, “300 ila 400 milyon arasında insan sulak alanların yakınında yaşıyor. İnsanlar bu alanlara bağımlı durumda. Dünya nüfusunun yarısının temel gıda maddesi olan pirincin yetiştirilmesi desteklenmelidir. Ayrıca taşkın kontrolü, temiz su, kıyı şeridi ve fırtına koruması, malzeme, ilaç ve yaşamsal yaşam alanı sağlamaktadır” dedi.
‘EBER GÖLÜ ULUSAL ÖNEME SAHİP 12 GÖL ARASINDA YER ALIYOR’
Erişmiş, göller, nehirler, akarsular ve sulak alanlar gibi tatlı su habitatlarının dünya yüzeyinin yüzde 1’inden azını kaplamasına rağmen, bilinen tüm hayvan türlerinin yüzde 10’undan fazlasına ve bilinen tüm balık türlerinin yaklaşık yüzde 50’sine ev sahipliği yaptığını vurguladı. Erişmiş, ayrıca Eber Gölünün ulusal öneme haiz 12 göl arasında yer aldığını belirterek, Afyonkarahisar’daki 275 kuş türünden 146’sının Eber Gölü ve çevresinde yaşadığını ifade etti. Erişmiş, nesli tehdit altında olan saz kedisinin ve dünyada sadece Göller Bölgesinde yaşayan Anadolu Su Kurbağasının da Eber Gölünde yaşayan endemik türler olduğunun altını çizdi.
’31 DOĞAL AFETİN 28’İ METEOROLOJİ KAYNAKLIDIR’
AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölüm Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Özdemir ise 1-7 Mart Deprem Haftası ve 3 Mart Dünya Yaban Hayatı Günü olması nedeniyle bilinçli olarak doğal afetler ve yaban hayatı hususunda farklı disiplinlerin ortak çalıştığını vurguladı. Özdemir, şiddetli soğuklar, kuraklık, kıtlık, deprem, seller, su taşkınları, toprak kaymaları gibi yaklaşık 31 doğal afetin 28’nin meteoroloji kaynaklı olduğunu belirtti.
‘SULAK ALANLAR, DÜNYANIN GENETİK HAVUZLARIDIR’
Sulak alanların, yeryüzünün en zengin ve en üretken ekosistemleri olduğunu ifade eden Prof. Dr. Özdemir, çeşitli türdeki canlıların beslenme ve üreme için uygun ortam sağlayan sulak alanların sadece bulunduğu yörenin değil bütün dünyanın genetik havuzları olarak kabul edildiğinin altını çizdi. Özdemir, “Sulak alanların biyolojik çeşitliliğin yanında iklim üzerine de olumlu katkıları vardır. Yeraltı suyunu besler, taban suyunu dengeler, taşkınları önler ve nispi nemi yükselterek yağış ve sıcaklık üzerine etkiler yapar” diye konuştu.
‘GÖLLER BÖLGESİNİN 10 YILLIK YÖNETİM PLANLARI YAPILDI’
Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) 5. Bölge Müdürlüğü Sulak Alanlar Şube Müdürü Derya Çelik ise Güney Sulak alanların biyoçeşitlilik ve insan için neden önemli olduğu belirtti. Çelik, Afyonkarahisar’ın Göller Bölgesinde yer alan Eber, Akşehir, Acı Göl, Karamık Sazlığının ve Karakuyu Sazlığının 10 yıllık yönetim planlarını yaptıklarını yöre halkı ile ortaklaşa kararlar aldıklarını ifade etti. DKMP 5. Bölge Müdürlüğü Afyonkarahisar Şubesi Orman Mühendisi Abdulkadir Sevinç ise 1999 yılından bu yana Ramsar Sözleşmesi’nin ‘sulak alanların akılcı kullanımı’ prensibi kapsamında Sulak Alan Yönetim Planları hazırlandığını; yönetim planlarının ise ilgili alanın genel koruma ve kullanım ilkelerini oluşturduğunu söyledi. Buğra Avşar