Dün ilk celsesi görülen duruşmanın ardından bölge halkı adına açıklamalarda bulunan Av. Zeynel Kaya, “Şirkete verilen arama ruhsatı hukuka aykırıdır. Hukuka aykırıdır çünkü bu arama faaliyeti tamamen verilen izinler kapsamına kalsa bile doğayı ve hayatımızı tehlikeye atmaktadır” dedi.
ABD merkezli bir madencilik şirketinin uzantısı olan Anazon Madencilik isimli şirkete Sultandağlarının en yüksek zirvesi olan Gelincikana tepesi eteklerinde Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu olmadan ‘değerli maden’ arama ruhsatı verilmesi üzerine bölge halkının açtığı davanın dare Mahkemesindeki ilk celsesi dün görüldü. Görülen davada, dava avukatları ve davacılar verilen kararın yanlış olduğunu belirterek yürütmeyi durdurma kararı alınmasını ve bölgede keşif gerçekleştirilmesini talep etti. İlk celsenin ardından bölge halkı adına açıklamalarda bulunan avukat ve aynı zamanda çiftçilik yapan Zeynel Kaya, delillerin toplanması kapsamında herhangi bir girişimde bulunulmadığını dile getirdi. Şirkete verilen arama ruhsatının hukuka aykırı olduğunu vurgulayan Kaya, “Bildiğiniz gibi, Akarçay havzasına, Çay-Sultandağı-Bolvadin bölgesini, yanlış politikalar sonucu kurumuş Akşehir gölü ile büyük tehlike altındaki Eber ve Karamık göllerini var eden, hayat veren Sultandağları büyük bir saldırıyla karşı karşıya. ABD merkezli ulusüstü bir madencilik şirketinin uzantısı olan Anazon Madencilik A.Ş. adında bir şirkete Sultandağlarının en yüksek zirvesi olan Gelincikana tepesi eteklerinde çevresel etki değerlendirme raporu alınması gerekli bulunmadan ‘değerli maden’ arama ruhsatı verildi. Şirket bu izne dayanarak arama faaliyetlerine başladı. Şirket henüz işletme ruhsatı almadan ve işletmeye başlamadan, daha arama faaliyetleri sırasında ÇED olumlu kararı olmaksızın yapılamayacak yöntemleri kullanarak, izin verilen sınırlar dışına çıkarak, köylerimizin otlaklarına izinsiz yollar açarak, ağaçları keserek, ormanları bozarak, dere yataklarını kestikleri ağaçlarla, taşla toprakla doldurarak ilerde neyi nasıl yapacağının işaretlerini göstermiştir. Şirketin bu faaliyetleri nedeniyle şirket yetkilileri, çalışanları, denetleme görevini layıkıyla yapmayan kamu görevlileri hakkında daha önce Çay Cumhuriyet Başsavcılığına bir suç duyurusu yaptık. Ne yazık ki bu soruşturmada henüz bir adım atılmamış olmalı ki soruşturmayla ilgili ne şikayetçilerle bir iletişime geçilmiş, ne de delillerin toplanması kapsamında herhangi bir girişimde bulunulmamıştır” şeklinde konuştu.
‘SU KAYNAKLARIMIZI YOK EDECEK, KİRLETECEK, ZEHİRLEYECEKTİR’
Bölgede yapılacak olan madencilik faaliyetinin doğal yaşamı bozarak su kaynaklarını yok edeceğini, kirleteceğini, zehirleyeceğini ve halk sağlığını yakından tehdit edeceğini savunan Kaya, “Şirkete verilen arama ruhsatı hukuka aykırıdır. Hukuka aykırıdır çünkü bu arama faaliyeti tamamen verilen izinler kapsamına kalsa bile doğayı ve hayatımızı tehlikeye atmaktadır. Çünkü arkasından gelecek olanın dağlarımızın yarılması, kazılması, patlatılması, delinmesi olduğunun, bunun dedelerimizden miras kalan bu cennet köşeyi çocuklarımıza, torunlarımıza cüruf, toz ve çamur yığını olarak bırakacak olduğumuz anlamına geldiğinin bilincinde ve farkındayız. Bu bölgede yapılacak bir madencilik faaliyeti su kaynaklarımızı yok edecek, kirletecek, zehirleyecektir. Eber gölü, Karamık gölü, Sultandağı, Çay, Bolvadin ve Yalvaç’ın köylerini doğrudan etkileyecek, belki Eğirdir gölüne, Konya ovasının içerlerine kadar ciddi olumsuz etkileri olacaktır” ifadelerini kullandı.
‘TARIMSAL ALANLAR KULLANILAMAZ HALE GELECEK’
Av. Kaya yaptığı açıklamanın devamında ise şunları söyledi: “Geçim kaynağı esas olarak tarım ve hayvancılık olan bu bölge Türkiye’nin en önemli ihracata dönük kiraz üretimi alanlarından biridir. Bu bölge yine Türkiye’nin en önemli haşhaş üretim merkezlerindendir, bu yüzden Türkiye’nin tek alkoloid fabrikası da Bolvadin’dedir. Bu dağlarda yapılacak madencilik faaliyeti tüm bu tarımsal alanları kullanılamaz hale getirecek, geçimini bunlardan sağlayan köylüleri ve onlar olduğu için var olabilen esnafı açlığa, derin yoksulluğa itecek, işsizlik sorunlarının hiç çözülemediği bu ülkede işsizler ordusuna yeni işsizlerin katılmasına sebep olacaktır.
‘NİCE BİTKİ DE YOK OLUP GİDECEK’
Eber, Karamık gölleri sulak alanlarında konaklayan, üreyen beslenen kuşlar için, buraların kurbağaları, tosbağaları, yılanları, tavşanları ve tilkileri ve yüzlerce canlı için yaşam tamamen bitecektir. Bu bölgenin Eber sarısı gibi endemik türleri, küresel kirlenmenin artık yaşamın devamlılığının imkansızlığı eşiğine geldiği bir dönemde önemli ölçüde oksijen kaynağı olan ormanları, ahlatları, alıçları, çamları ve meşeleri, dağ erikleri ve yavşanları, sığırkuyrukarı ve eğilcanları. İnsandan önce buralarda var olan ve biz yok etmemeyi başarabilirsek insandan sonra buralarda var olacak nice bitkisi de yok olup gidecektir. Maden şirketi üç-beş-on yıl milyonlarca ton taşı toprağı kazıp kirletip İliç’dekine benzer zehirli yığınlar halinde bırakıp gidecek, bundan insanımız, hayvanımız, otumuz, çalımız zarar görecek, üstelik bunun ülke ekonomisine katkısı da ancak sıfıra yakın olacaktır.Şirketin, ruhsat verenlerin, ruhsat ver diye talimat verenlerin umurlarında değil.
‘HAYATIMIZA YAPILAN BU SALDIRIYA İZİN VERMEYECEĞİZ’
Onlar ümidin düşmanıdır akarsuyun, meyve çağında ağacın, serpilip gelişen hayatın düşmanı. Ne var ki kahreden ve yaratan, korkak, cesur, cahil ve çocuk olanlar diyor ki; sürülmüş toprağın ve nehirlerin bahtı bir şafak vakti değişmiş olur, bir şafak vakti karanlığın kenarından onlar ağır ellerini toprağa basıp doğruldukları zaman. Biz elimizi toprağa bastık ve doğruluyoruz. İdareciler ve yargıçların hükmü ne olursa olsun. Hayatımıza yapılan bu saldırıya izin vermeyeceğiz.” Buğra Avşar-Bekir Turan Vural