Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Dünyada ilk eğitim ne zaman başladı?

Sümerler, MÖ 3200 yılında tüm insan toplulukları içinde yazıyı ilk geliştiren toplum olarak kurumsal ve sistemli eğitim geleneğini ilk oluşturan ulusturlar. Daha sonra Akadlar, Yahudiler, Asurlular ve Fenikeliler Sümerler’in kurdukları sistemleri devam ettirdiler. Fenikeliler’den öğrendikleriyle Yunanlar batı eğitim tarihini başlatırken Antik Mısır ve Persler de dünyanın diğer bölgelerine Mezopotamya geleneğini taşıdılar

Sümerler, MÖ 3200 yılında

Dünyada ilk eğitim ne zaman ne amaçla başladı? Çağdaş ve günümüzün sorunlarına çare bulacak eğitim nasıl olmalı?  Bu sorular, eğitim alanında bugün de cevabı aranan yanıtlaması zo sorular. Eğitim, insanlık tarihinin en temel ve önemli unsurlarından biridir.

Eğitim sistemleri ve yöntemleri tarih boyunca evrilmiş ve toplumların ihtiyaçlarına göre şekillenmiştir. Dünyanın ilk eğitim sistemlerinden çağdaş eğitim yaklaşımlarına kadar geniş bir perspektifte eğitim konusu ele alındığında eğitimin nereden nereye geldiği açıkça görülecektir.

BAŞLANGIÇTAN GÜNÜMÜZE EĞİTİMİN GELİŞİMİ

İlk Eğitim Uygulamaları: Eğitimin kökenleri, tarih öncesi çağlara kadar uzanır. İlk eğitim uygulamaları, avcı-toplayıcı toplumlarda bireylerin yaşamsal beceriler edinmelerine yönelikti. Bu süreç, genellikle deneyim yoluyla öğrenme ve aile büyüklerinin çocuklara bilgi aktarması şeklindeydi. Bu tür eğitim, toplumsal yaşamı sürdürmek ve nesiller arası bilgi aktarımını sağlamak amacıyla gerçekleştiriliyordu.

Sümerler: Yazının icadıyla birlikte eğitim daha sistematik bir hale gelmeye başladı. MÖ 3000 yıllarında Mezopotamya’da, Sümerler tarafından kurulan okullar, yazılı bilgi aktarma ve yönetimsel beceriler kazandırma amacı taşıyordu. Bu okullarda, özellikle yazılı dil ve matematik üzerine eğitim verilirdi. Eğitim, genellikle elit sınıflara yönelikti ve toplumun daha geniş kesimleri için erişilebilir değildi. Daha sonra Akadlar, Yahudiler, Asurlular ve Fenikeliler Sümerler’in kurdukları sistemleri devam ettirdiler. Fenikeliler’den öğrendikleriyle Yunanlar batı eğitim tarihini başlatırken Antik Mısır ve Persler de dünyanın diğer bölgelerine Mezopotamya geleneğini taşıdılar

Antik Dönemde Eğitim: Antik Mısır, Yunan ve Roma uygarlıklarında eğitim sistemleri daha da gelişti. Antik Mısır’da eğitim genellikle dini ve yönetimsel işlevler için yapılırdı. Papirüsler üzerinde yazma teknikleri öğrenilir ve rahipler için özel eğitim programları uygulanırdı.

Antik Yunan’da eğitim, özellikle Platon ve Aristoteles gibi filozofların etkisiyle büyük bir önem kazandı. Platon’un ‘Akademi’si ve Aristoteles’in ‘Lyceum’u, hem entelektüel hem de fiziksel eğitimi teşvik eden okullardı. Bu okullarda felsefe, matematik, astronomi ve müzik gibi çeşitli alanlarda eğitim verilirdi. Eğitim, bireylerin entelektüel ve ahlaki gelişimini amaçlıyordu.

Roma döneminde ise eğitim, özellikle hukuk ve yönetim becerileri üzerinde yoğunlaştı. Roma’da eğitim, genellikle ailelerin ve özel öğretmenlerin sorumluluğundaydı ve çocukların toplumsal rollerine uygun şekilde yetiştirilmesi sağlanıyordu.

Orta çağ ve Rönesans Dönemi: Ortaçağ’da eğitim, genellikle kilise tarafından yürütülüyordu. Manastır okulları ve katedraller hem dini hem de akademik eğitim veriyordu. Bu dönemde eğitim, genel olarak sınırlı bir kitleye hitap ediyordu ve genellikle sadece rahipler ve elit sınıflar eğitim alabiliyordu.

Rönesans dönemi, eğitimde büyük bir dönüşüm getirdi. İnsan merkezli düşünce sistemleri, bilimsel araştırmalar ve sanatsal yaratımlar ön plana çıktı. Bu dönemde eğitim, bireylerin entelektüel ve sanatsal yeteneklerini geliştirmeye yönelikti. Leonardo da Vinci, Michelangelo gibi sanatçılar ve bilim insanları bu dönemin öne çıkan isimlerindendir.

ÇAĞDAŞ EĞİTİM YAKLAŞIMLARI  

Eğitimde Erişim ve Eşitlik: Günümüz eğitim sistemleri, bilgiye erişimin evrensel ve eşit olması gerektiğini vurgular. Ancak, dünya genelinde eğitim eşitsizlikleri devam etmektedir. Birçok bölgede, özellikle düşük gelirli ve kırsal alanlarda yaşayan çocuklar kaliteli eğitime erişimde zorluk yaşamaktadır. Eğitimde eşitlik sağlamak için, hükümetler ve uluslararası kuruluşlar tarafından çeşitli politikalar geliştirilmelidir. Bu politikalar, altyapı yatırımları, öğretmen eğitimi ve öğrenci destek programları gibi unsurları içermelidir.

Teknoloji ve Dijital Eğitim: Teknolojinin hızla ilerlemesi, eğitim alanında da önemli değişikliklere yol açmıştır. Dijital araçlar ve internet, eğitim materyallerine erişimi kolaylaştırmış ve uzaktan eğitim imkanlarını artırmıştır. Ancak, bu teknolojilere erişim konusunda da eşitsizlikler bulunmaktadır. Eğitimde teknoloji entegrasyonunun, sadece araçların sağlanması değil, aynı zamanda bu araçların etkili ve pedagojik bir şekilde kullanılması gerektiği unutulmamalıdır. Ayrıca, dijital okuryazarlık becerilerinin kazandırılması da önemlidir.

Bireyselleştirilmiş Eğitim: Günümüz eğitim anlayışında, her öğrencinin bireysel ihtiyaçları ve öğrenme stillerine uygun bir eğitim verilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bireyselleştirilmiş eğitim, öğrencilere kendi hızlarında öğrenme ve ilgi alanlarına göre eğitim alma imkanı sağlar. Bu yaklaşım, öğrencilerin motivasyonunu artırabilir ve öğrenme süreçlerini daha etkili hale getirebilir. Eğitimciler, farklı öğrenme stillerini ve ihtiyaçları göz önünde bulundurarak, çeşitli öğretim stratejileri geliştirmelidir.

Sosyal ve Duygusal Öğrenme: Eğitimde sadece akademik başarı değil, aynı zamanda sosyal ve duygusal gelişim de önemlidir. Sosyal ve duygusal öğrenme (SEL), öğrencilerin kendilerini ve başkalarını anlama, sağlıklı ilişkiler kurma ve sorun çözme becerilerini geliştirmeyi hedefler. Bu yaklaşım, öğrencilerin genel refahını artırabilir ve okul ortamında olumlu bir iklim oluşturabilir.

Yaşam Boyu Öğrenme: Günümüz iş dünyası ve toplumsal yaşam, sürekli bir öğrenme ihtiyacını beraberinde getiriyor. Yaşam boyu öğrenme, bireylerin kariyerleri boyunca ve kişisel yaşamlarında sürekli olarak yeni beceriler kazanmalarını ifade eder. Bu anlayış, eğitim sistemlerinin sadece genç yaşta eğitim vermekten öte, tüm yaşam boyunca öğrenme fırsatları sunmasını gerektirir.

EĞİTİMDE TOPLUMUN İHTİYACI ÖN PLANDA OLMALI

Eğitim, tarih boyunca insanlığın gelişiminde kritik bir rol oynamıştır. İlk eğitim uygulamalarından günümüz çağdaş eğitim yaklaşımlarına kadar, eğitim sistemleri toplumların ihtiyaçlarına ve değerlerine göre şekillenmiştir. Günümüzde eğitim, sadece bilgi aktarma değil, aynı zamanda bireylerin sosyal ve duygusal gelişimlerini destekleme, teknolojiyi etkin bir şekilde kullanma ve eşitlik sağlama gibi önemli görevleri yerine getirmelidir. Eğitimdeki bu gelişmeler, toplumsal sorunlara çözümler üretme ve daha adil bir dünya yaratma yönünde önemli adımlar olarak değerlendirilebilir.

Eğitimin tarihi en azından antik medeniyetlerden elde edilen ilk yazılı kayıtlara kadar uzanmaktadır.

OKUL NEDİR?

Okul, öğretmenlerin gözetimi altında öğrencilerin eğitimi için tasarlanmış bir kurumdur. Çoğu ülkede genellikle zorunlu olan resmi bir eğitim sistemi vardır. Bu sistemde öğrenciler bir dizi okuldan geçerler.

Resmi okullar en azından antik Yunanistan, antik Roma, antik Hindistan ve antik Çin’den beri mevcuttur. İlk Türk toplumları ve devletleri olarak bilinen Hunlar, Köktürkler ve Uygurlarda eğitim biçimini yaşam koşulları belirlemiştir. Göçebe ve savaşçı olan Hunlarda (MÖ 220-MS 455) savaş ve yöneticilik eğitimi ön plana çıkmıştır.

Batıda ise okul , ilk anlamı ‘boş zaman’ olan Yunanca schole kelimesinden türemiştir . Aynı kelime Klasik Dönemde Platon ve Aristoteles’in yazılarında felsefi tartışma anlamını almış ve çağdaş Yunancada olduğu gibi yalnızca Helenistik dönemde kurum, okul anlamını taşımıştır.

Schole, antik Yunan sitelerinde (devletlerinde) vatandaşlık, zaman, iş örgütlenmesinin temel kavramlarından birisidir, boş zaman anlamına gelir. Aynı zamanda okul kelimesi de bundan türemiştir. Latinler ise buna otium der.
Antik Yunan, boş zamana sahip olanların saygıdeğer vatandaş kabul edildikleri bir yerdir. Yani gerrçek bir hayat ve gerçek öznelerin özerkliği için vazgeçilmez olan skhole’ye sahip olmaktır. Ancak ona sahip olduğunuzda okula gidebilirsiniz.
Örneğin Atinalı durumu iyi olan bir zanaatkar skhole’si olamadığı için tam bir vatandaş değilken, fakir bir çoban bolca skholesi olduğu için tam bir vatandaş olur.

Sümerlerde İlk Okul Eğitimi

Sümerler yazıyı bulunca, krallar sadece saray ambarlarının kaydının tutulması ile yetinmediler. Krallar kendi dönemlerindeki mahkeme kararları, kanunlar, vergiler, genelgeler veya ülke tarihi gibi önemli konuları yazılı metinlerle kayıt altına aldırdılar.

Zigguratlardaki (mabet) rahipler dini kuralları, ilahileri ve dini tören düzenini yazılı hale getirmek için okuma yazma öğrendi. Rahiplerin ayrıca Güneş, Ay ve yıldızların hareketlerini hesaplayıp kayıtlarını tutması da gerekiyordu.

Sümerler, yazılı kayıtlara çok önem verdiği için okuma yazma bilenlerin sayısı talebi karşılayamadı. Yeterli sayıda kâtip yetiştirmek amacıyla, Sümerler dünyanın ilk okullarını açtılar. Zigguratlarda veya yakınında açılan bu okullara sadece kraliyet ailesine yakın ailelerin ve üst düzey devlet görevlilerinin çocukları ile rahip adayları alındı.

Krallar, okuma yazma bilmedikleri için sarayın gizli belgelerini yazacak olan katiplerin kralın güvendiği ailelere mensup olması istenirdi. Öğrenciler okuma yazma yanında matematik öğrenir, ayrıca bitki ve hayvan adlarını ezberlerdi.

Öğretmen, ıslak kil tabletin sol tarafına yazı yazar ve öğrenciler de onu sağ tarafa kopyalardı. Tecrübeli öğrenciler ise değerli tabletlerin kopyalarını hazırlardı.

Eğitim süresi uzun ve yorucuydu, öğretmenler tembel ve yaramaz öğrencileri döverdi. Ancak eğitimini tamamlayıp katip olanlar, toplumun en saygın insanları arasında yer alırdı. Kralın ve diğer devlet görevlilerinin resmi yazılarını yazan katipler, önemli konular hakkında bilgi sahibi oldukları için saygı görürdü.

Kaynak: Samuel Noah Kramer-Tarih Sümer’de Başlar –