İYİ Parti İl Başkanı Muhammet Mısırlıoğlu, düzenlediği haftalık olağan basın toplantısında Afyonkarahisar ve Türkiye gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İYİ Parti İl Başkanı Mısırlıoğlu, AK Parti Tanıtım ve Medyadan Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Halil İbrahim Sevim’in, “CHP’li Belediye Başkanı acaba Afyonkarahisar’da yeni bir masa mı kurdu?” sorusuna cevap olarak, “Geçen haftalarda sorduğum ne 39 milyonluk çiçek alımıyla ilgili bir kelime ettiler ne de 65 milyonluk fidan alımıyla ilgili bir kelime ettiler. Ama bir kelime ettiler, ‘Altılı masa dağıldı. Burada Burcu Köksal, muhalefet partisi il başkanlarıyla kendine göre bir altılı masa mı kurdu? Peki, bu masa neyin masası? Çıkar masası mı?’ Vallahi benim bir yatırımım falan yok. O basın toplantısındaki açıklamayı yapan arkadaşa sesleniyorum, ‘Hodri meydan’ diyorum. Herkes her şeyini döksün ortaya. Benim adım Muhammet Mustafa Mısırlıoğlu, araştırın. Kim bu arada şişmiş, kim bitmiş ona bir bakın. Benim ilişkim sadece altılı o masa değil, memleket meselesi diye iddialarım var. Beş yıl önce buradan, bu kürsüden, Sayın Zeybek’e, Valimize ve AKP yöneticilerine seslenip, ‘Gelin, Afyonkarahisar masasını kuralım’ dedim. O masa neyin masasıydı? İktidar muhalefet hep birlikte Afyonkarahisarımıza hizmet masası kuralım, dedim. Yapılacak işleri bu masada tartışalım, hiçbirimiz muhalefet etmeyelim, fikir birliğiyle Afyonkarahisar’a hizmet edelim, dedim. O gün de, bugün de bu benim iddiam. Sayın Burcu Köksal’a da buradan bunu söylüyorum, ‘Afyonkarahisar’a hizmet masası noktasında biz sonuna kadar varız.’ Buyursun, Sayın Valimiz de, AK Parti de, Milliyetçi Hareket Partisi de, diğer partiler de hep birlikte varsa, biz hazırız. Çünkü sizin kafanızda sürekli bir gizli kapaklı çıkar ilişkisi mi var? Bizim tek çıkarımız var o da Afyonkarahisar’ın kazanacağı hizmetlerdir. Başka bir şey yok. Ömrüm boyunca beni kimse çıkar ilişkileri içinde bir siyasi partiye sürükledi diyemez. Diyen olursa alnını karıştırırım” şeklinde konuştu.
‘YENİ BARO BAŞKANI SEÇİLEN İPEK YILMAZ GÖKTÜRK’Ü KUTLUYORUM’
Mısırlıoğlu, konuşmasının devamında şu değerlendirmelerde bulundu: “Geçtiğimiz pazar günü Afyonkarahisar’da maalesef 70 gündür siyasi tercihi yüzünden işgal edilen baro başkanlığı koltuğu niyaheten özgürleşmiştir. Yeni Baro Başkanı seçilen İpek Yılmaz Göktürk’ü kutluyorum, ekibiyle birlikte başarılar diliyorum. Güzel bir baro yönetimi sergilerler. Tarafsız ve ayrıştırmadan tüm kesimleri kucaklayan bir baro yönetimi anlayışını hep birlikte yaşarız ve görürüz diye düşünüyorum.
‘AFYONKARAHİSAR, DEPREM KUŞAĞINDA BİR İL’
Cumartesiyi pazara bağlayan gece hepimizi korkutan ve gerçekten benim yaşadığım yerde ben dahil herkes büyük bir panik içerisinde bir depremle karşı karşıya kaldık. 3 Şubat 2002 depreminden bu tarafa yaşadığımız küçük depremler ve bu büyüklükte de depremler olmuştu ama bu cumartesiye pazara bağlayan gece yaşadığımız deprem bir 10-15 saniye daha fazla sürseydi, inanın can ve mal kaybına sebep olurdu diye düşünüyorum. Allah’ım hem milletimizi hem ülkemizi hem şehrimizi daha beterinden korusun. Gerçekten büyük bir depremdi. Bu depremle ilgili inşallah yetkililer eksiksiz olarak hazırlıklarını yapmışlardır, yapıyorlardır. Deprem bir gerçek. Özellikle Afyonkarahisar, deprem kuşağında bir il. Doğu Anadolu’yu Batı’ya bağlayan fay hattının üçgen şekilde Afyonkarahisar’dan geçtiğini biliyoruz ve ilimizin tamamına yakın her tarafı depreme neden olan fay hattıyla dolu. Buna bağlı olarak AFAD’ın, Afyonkarahisar Belediyesi’nin, sağlık birimlerinin ve depremle ilgili tüm arama, kurtarma ekiplerinin teyakkuz halinde olması gerekir. Bununla ilgili açık alanların, toplanma merkezlerinin ve milletlin sığınma yerlerinin yeniden gözden geçirilmesi lazım. İlimizde zayıf ve dayanıksız olan yapıların da bir an evvel yıkılıp kentsel dönüşüm kapsamında güçlü, sağlam, güvenilir binalara kavuşturulması lazım. Bu konuda da hep birlikte hem ülkeyi yönetenleri hem de ilimizi ve ilçemizi yönetenleri uyarmaya devam edeceğiz. Milletimize de deprem çantasını yanlarından eksik etmemelerini tavsiye ediyorum. Gerçekten depremin hiç sakası yok hemşehrilerim.
‘ARKADAŞIM HAFİF GELİRSİN, OTUR OTURDUĞUN YERDE’
Gidişat iyi değildir, bunlar iyice şaşırmış görünüyor. Rotadan çıkmış bir kamyon gibi uçuşa geçmişler, farkında değiller. Uçuşa geçmiş derken, ayakları yere basmayan bir il başkanları var. Çiçeği burnunda olan bu başkan, 70 gün hem baro başkanlığı hem il başkanlığı koltuğunu işgal etti. Bu arkadaş uçuşta sürekli, hiç ayağı yere falan bastığı yok. Sürekli uçuş halinde daha milletin acı gerçeklerinin farkında değil. Bir ergen çocuk kafasıyla beni ve Sayın Genel Başkan Yardımcımızı hedef alan aklınca böyle dalga geçer nitelikte paylaşımlar yapıyor. Benim bu arkadaşa bir tavsiyem var. Arkadaşım hafif gelirsin, otur oturduğun yerde. Milletin içine çık. Vergisini ödeyemeyen esnafı, Bağ-Kur primini ödeyemeyen esnafı, karnını doyuramayan işçiyi, dulu, yetimi, emekliyi, sokaktaki insanımızın bir halini sor, onların haliyle bir hallen sen önce. Bize laf yetiştirmeye kalkma. Ufak gelirsin, işine bakacaksın, işini yapacaksın. Orası laf ebeliği yapma makamı değildir. Bugün iktidar partisi il başkanısın. Bu haksız, hukuksuz deli dumrul yasalarıyla milletimizden alınmaya çalışılan bu vergilere, bu harçlara iki kelam bir laf et de görelim senin bir yiğitliğini. Edemezsin, ettiğin gün boynun kopar.
‘SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜNÜN BAŞINDASINIZ NEDEN KORKUYORSUNUZ SİZ?’
İktidar partisinin il başkanı böyle de ilimizde görev yapan sivil toplum örgütlerine ne diyeceğiz? 15 gün önce sivil toplum örgütü temsilcilerinden birisi; başında bulunduğu kurumun sıkıntılarını, yani o sivil toplum örgütünün içinde bulunduğu sıkıntılarını ve devletin ekonomi politikalarının yanlışlığından kaynaklanan bir sürü sorunu, artık dayanamadıklarını ve bu olayın derhal çözülmesi gerektiğini, yetkili kişilerin bunu dikkate alması gerektiğini söyleyen bir basın açıklamasında bulundu. Kim bulundu? Kasaplar Odası Başkanımız. Vallahi doğru söylüyor. Ben de aynı şekilde katılıyorum. O arkadaşımız sadece Kasaplar Odası’nı söyledi. Başında bulunduğu esnaflara vermiş oldukları yetkinin sorumluluğu gereği sıkıntılarını dile getirdi. Bundan doğal bir şey var mı? Olabilir, muhalefeti de eleştirebilir. ‘Yapamıyorlar, bunlar bu işi bilmiyorlar’ diyebilir. İktidarı övedebilir. Bunda bir bahis yok. Adamın kendi başında bulunduğu kurum. Ama gel gör ki, diğer oda başkanlarımız, kendileriyle çok iyi dostluklarım olan oda başkanlarımız, arkadaşlık ilişkilerim olan oda başkanlarımız; bir anda nereden emir aldılarsa hemen bir toplantı durumuna geçip, bu arkadaşı da yanlarına çağırıp, ‘Efendim, sen yanlış anlaşıldın. Aslında sen öyle demek istememiştin de sen böyle demek istemiştin.’ Eline hazır bir metin almışlar. Bu metni arkadaşa dayatmayla, baskıyla basına servis etmesini istiyorlar. Arkadaşlarım sizlere yazıklar olsun. Sivil toplum örgütünün başındasınız neden korkuyorsunuz siz? Sizin aldığınız güç, altınızdaki oyunu size verip, sizi o koltuklarda oturtan esnaflar. Siz onlardan korkacaksınız. Siz iktidarın neyinden korkuyorsunuz? Adam tabii ki de, eleştirecek. Haklıdır, doğru söylüyor. Bugün domuz etini kasaplık et haline getiren, dönüştüren kanunu, yasayı çıkaran AKP. Atı, eşeği kasaplık hayvan, et olarak kasap dükkanında üstünde ismi ve esnafı yazarak satılmasına izin veren, müsaade eden AKP iktidarıdır. Bugün çeşitli firmaların bilmem neyinde domuz eti çıktı diye ortalığı yıkıyorlar. Ne yıkıyorsunuz? Bu iktidar verdi yetkiyi millete. Adam aleni kullanıyor. Aleni kullananlar, satanlar yok mu? Bugün et piyasası kimin elinde? 35 tane AKP’li zenginin elinde. Dünyanın her yerinden hangi koşullarda, hangi şekilde, hangi işlemlerle, İslami koşullara dayalı mı, başka koşullara dayalı mı, ne idüğü belirsiz işlemlerle kesimi yapılan hayvanların ithalatını 35 tane AKP’li zengin firma yapıyor. Getiriyorlar malı buraya, burada da üstüne kârını koyup satıyorlar. Biliyor musunuz onların ne hayvanı olduğunu? Dana, tosun bilmem ne diye mührü basmışlar. O hayvanların ithalat iznini siz veriyorsunuz. Piyasada satılmasına, ihracatını yapan firmaya yetkiyi siz veriyorsunuz. Satılıyor. İnek eti diye, dana eti diye satılıyor. Tuz gerçekten koktu samimiyetle söylüyorum. Bir siyasi olarak söylemiyorum, bir Türk vatandaşı olarak söylüyorum. Böyle ciddiyetsiz bir iktidar, böyle bir mantık olmaz. Bu mantık bizim devlet anlayışımıza da, devlet geleneğimize de ne yakışır ne de örtüşür. Onun için buradan kendilerine, özellikle o oda başkanı arkadaşlarıma diyorum ki, ‘Aklınızı başınıza alın. Kendinize gelin beyler.’ Sizin başında bulunduğunuz sivil toplum örgütlerinin içinde bulunan esnaflar zorluk, darlık, yokluk, sefalet içindeler şu anda. Onların sorununu en üst perdeden dile getirmekten çekinmeyin.
‘ALLAH’TAN KORKUN, TÜRK ALLAH’TAN KORKAR, BAŞKA KİMSEDEN KORKMAZ’
Neden korkuyorsunuz? Allah’tan korkun, Türk Allah’tan korkar, başka kimseden korkmaz. Korkmadan, bu milletin sorunlarını dile getirip, milletin içinde duyurmak zorundasınız, zorundayız hepimizde. Bir oda başkanına gidip baskı yapmak hangi aklın verdiği bir şeydir. Narin cinayetini örtmeye çalışanlarla, sizin yaptığınız aynı. Bu milletin önüne düştüysek bu milletin sorunlarını çözmek mecburiyetindeyiz hep birlikte. Onun için kimse kusura bakmasın, herkes görevini yapsın. Yapamıyorlarsa da bulundukları görevden derhal istifa etsinler. Milletin sesini en üst perdeden söyleyecek kişiler gelir, bağıra bağıra Zafer Meydanı’nda inletir ortalığı. Bu vergilere konuşun biraz. Bir yığın esnafımız Bağ-Kur’unu ödeyemiyor onları anlatın. Yanında çalışan işçilerin sigorta primini yatıramayan esnaflarımız var, bunları anlatın. Akşamdan sabaha kontrol edilemeyen etiket fiyatlarını anlatın, dile getirin.”