Dr. Türkoğlu: Çocuğun eğitiminde en önemli etken aile ki bu sığınacağımız en son ada ya da insanlığın genetik kodudur. O aileyi nasıl koruyacağız? Çünkü aile varsa çocuk var. Çocuğun eğitiminden bahsetmemiz için aileden bahsetmemiz gerekir
Afyonkarahisar Valiliği ve Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Kadın ve Aile Araştırmaları Uygulama ve Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenen ‘Ailede Çocuk Eğitimi’ seminerinde konuşan AKÜ Eğitim Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Muhammet Emin Türkoğlu, ailede çocuğun önemine dikkat çekti. 2021 Afyonkarahisar Aile Yılı kapsamında düzenlenen ve AKÜ Youtube hesabından yayımlan Akademide Aile Seminerlerinin dokuzuncusunun moderatörlüğünü AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Meryem Şahin yaptı. Seminerde konuşan Türkoğlu, ailenin çocuk eğitiminin merkezinde yer aldığını belirtti. Çocuğun eğitiminin ailede başlamasının genel kabul gören bir görüş olduğunun altını çizen Türkoğlu, çocuğun eğitiminin anne baba adayının birikimi ile başladığını vurguladı. “Çocuğun eğitiminde en önemli etken aile ki bu sığınacağımız en son ada ya da insanlığın genetik kodudur. O aileyi nasıl koruyacağız? Çünkü aile varsa çocuk var. Çocuğun eğitiminden bahsetmemiz için aileden bahsetmemiz gerekir” diyen Türkoğlu’nun konuşmasından önemli satırbaşları şöyle:
ÇOCUĞA ADALET DUYGUSUNU VERMEMİZ GEREKİR
“Çocuğun eğitimi ne zaman başlar? Çocuğun eğitimi, anne karnında başlar ki bu soruya yüzde 90 oranında bu cevap veriliyor. Çocuğun eğitimi sonuçta, anne ve baba adayının birikimi ile başlar. İlkokulda, lisede, üniversitede ne yaptığınız, vaktinizi ne kadar nitelikli geçirdiğiniz sizin çocuğunuzun eğitimi ile yakından alakalıdır. Çünkü sosyal öğrenme gerçekleşecek. Çocuk ilkleri sizde görüyor. Dürüst olmayı, merhameti ve adaleti çocuk sizde görüyor. Aldığımız eğitimler çocuğa merhameti 0-6 yaş arasında vermek zorundasınız diyor. Çünkü merhamet diğer birçok duyguyu kuşatan çok güzel bir duygudur. Daha sonrasında ergenliğe yaklaşırken de çocuğa adalet duygusunu vermemiz gerekir. Çünkü adalet duygusu da şemsiye bir kavramdır, diğer birçok duyguyu kapsar, onların temelini oluşturur. Anne ya da baba olacaksam benim doğumumdan itibaren çocuğa taşıyacağım birçok birikimi de elde etmem gerekiyor. Çocuğun eğitimi 3-4 nesil öncesinden başlar. Çocuk eğitimi büyük babalar, büyük annelerle başlıyor. Onların birikimi eğer bende çok güzel buluşturulursa orada müthiş şeyler ortaya çıkıyor. Ataları da içerisine alan bir eğitim söz konusu.
ÇOCUKLARIN SUÇU YOK
Yakın çevremde bunu gözlemleyebiliyorum. Çocuk çok özgüvenli görünse de en ufak bir sorun karşısında o kadar hassas, kırılgan ve naif olarak karşımıza çıkıyor. Bir yanda bir özgüven patlaması var gibi görünüyor ama bunun arka planında işleyen ve çok çabuk ortaya çıkabilen bir depresyon, aşırı kaygı hali ve aşırı kırılganlığı görüyoruz. Burada tabii ki çocukların suçu yok. Onları yetiştirirken özellikle anne babalar çocukları aşırı bir biçimde merkeze alıyor ve bir dedikleri iki edilmiyor.
Merkezde olma duygusunu biz sembollerle destekliyoruz. Mesela arabanın arkasında ABD’de ‘princess on board’ Türkiye’de ise ‘arabada prenses var’ yazıyor. Çocuklar, kıyafetleriyle, odası, süslemeleri, okunan masallar, o masaldaki prens ya da prenses sensin mesajları ile toplumun büyük bir kesiminde hayata sanki her şeyi yöneten, kuşatan bir tavırla başlıyorlar. Bunu yaşayan bir çocuk daha sonra toparlayabilir mi? Küçük yaşlarda çocuk bu benmerkezcilikten çıkamazsa paylaşma duygusu gelişmiyor ki 25 yaşında bile tamamen hizmet almaya dönük yetişiyor. Bu sabırsızlığı da getiriyor. O çocukların bu tavırları yetişkinliğe de yansıyor.”
- ŞAHİN: ROLLER KARIŞIYOR
AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Meryem Şahin ise bu tip durumlarda çocukların engellenme toleranslarının düşük olduğunu belirterek, “Ebeveyn çocuk rollerinin karışması veya sınır ve rollerin birbirine girmesi durumu söz konusu. Ailede sınır koyan daha görmüş geçirmiş yetişkinler yerine çocuğun anlık ihtiyaçlarına veya hazlarına öncelik verilmesi gibi bir iletişim şekli olduğunu görüyoruz. Aile içinde bu sınır çizilmeyince ve bir engelle hiç karşılaşmayınca aile içerisinden veya dışarıdan gelen engellere de toleransı da oldukça düşük oluyor. Çünkü alıştığı bir davranış kalıbı değil” diye konuştu.