Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

‘AK parti anayasa değişikliğini iktidar değişmesin diye istiyor’

Partinin 3 milletvekili ile TBMM’de basın toplantısı düzenleyen DP Lideri Uysal, AK Parti’nin anayasa değişikliği konusundaki girişimlerine destek vermedi. Uysal: “Türkiye’de sağlıklı ve özü itibariyle hakkını vererek bir anayasa çalışması yapmak için evvela gereken şey; iklimin demokratikleşmesidir. AKP, 2002’den beri sözlü olarak 82 Anayasasını eleştirmiş, gerekli çoğunluğa sahipken bile darbe anayasasının ancak kendi aleyhine kısımlarını değiştirmiştir. AKP’nin anayasa değişikliği anlayışı, iktidarının değişmesini zorlaştıracak tedbirlerden ibarettir”

Partinin 3 milletvekili ile

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, milletvekilleriyle birlikte TBMM’de düzenlediği basın toplantısında partinin ‘demokrasiye geçiş planı’ teklifini açıkladı. DP milletvekilleri Cemal Enginyurt, Haydar Altıntaş ve Salih Uzun’un eşlik ettiği Uysal, “Demokrat Parti, 10 Ocak 1947 tarihinde gerçekleştirilen 1. Olağan Büyük Kongresi’nde yayımladığı ‘Hürriyet Misakının 4. Maddesi’nde ‘parti başkanlığı ile devlet başkanlığının ayrılması’ gerektiğini beyan etmiştir. Bu beyanı ‘demokratik’ bir düstur olarak benimseyen partimiz, bugün ülkemizde ‘Kuvvetler Ayrılığı’ ilkesini yok eden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve benzer anlayışlara büyük bir öngörü ile 77 yıl önceden ‘hayır’ dediği gibi bugün de yine ‘hayır’ demektedir” diye konuştu.

“16 Nisan Referandumu ve sonrasında kurumsal olarak aldığımız her tavır, ülkemizin iki asırlık demokratikleşme gayretlerini iğdiş eden bu sistemin değişmesi, işleyen bir demokrasi, işleyen bir Hukuk Devleti düzeninin kurulması içindir” diyen DP Genel Başkanı Uysal’ın konuşması şöyle:

GÖRÜŞME TALEPLERİ VARSA KAPIMIZ AÇIKTIR

“Son 22 yıldır gündeme sıkıştığında ‘yeni’ sıfatı ile birtakım değişiklikler peşinde koşan AKP, bugün de ‘darbe anayasası’ demelerine rağmen yarısından fazlasını ve kendi aleyhlerinde olan maddelerini değiştirerek bir ‘AKP Anayasası’ haline gelen yürürlükteki anayasayı ‘yenisi’ ile değiştireceğini iddia etmektedir. Bu iddia ve gayret içinse Meclis Başkanı ‘müzakereci’ tayin edilmiştir. İşin garip tarafı Meclis Başkanı sıfatı ile adeta ‘Külliyenin Memuru’ olarak görev yapan Sayın Kurtulmuş, başkanlığı başından yana sergilediği tutum ve davranışlarla ‘bir taraf’ olduğunu ispat etmiş ve taraflar arası müzakere kabiliyetini, gayretinin samimi olduğuna dair iddiasını yitirmiştir.

Kendisinin TBMM’nin ruhu ve taşıdığı kurumsal kimliğin hilafına sahip olduğu tavır bizleri kendisi ile görüşmekten uzak bırakmaktadır.

Ancak bir siyasi parti olarak görüşmek isteyen, söyleyecek sözü olan herkese ilettiğimiz gibi bir görüşme talepleri varsa kapımız açıktır.

Başkanlık yaptığı kurumda adaleti sağlayamayan, o kurumun üyelerinin haklarını savunamayan, savunmayan bir kimsenin, mevzu bahis anayasa olduğunda vatandaşın haklarını ‘muktedir’ olana karşı savunmayacağı ortadadır.

Son olarak bir hatırlatma yapmakta fayda görmekteyiz; yargıda ve adalet sisteminde reformun koşulu, kanuni bir düzenlemeden öte zihni bir düzelmedir!

‘ÜLKEDE İKLİM DEMOKRATİKLEŞMEK ZORUNDADIR’

Türkiye’de sağlıklı ve özü itibariyle hakkını vererek bir anayasa çalışması yapmak için evvela gereken şey; iklimin demokratikleşmesidir.

Türkiye’de mevcut hükümet sistemi ile ‘tartışılmaz’ hale gelmiş, kurumları ve sistemin icat ettiği kuralları ve icraatları denetlenemez, sorgulanamaz vasfa erişmiş bir sistemde, hak ve hürriyet talep etmenin muhalefet etmek olduğu bir sistemde anayasa tartışması açık ve şeffaf biçimde yapılamaz.

Anayasaların içeriğinin demokratik olması yetmez, yapılış usulleri de demokratik olmalıdır”

Yeni ve ‘sivil’ bir anayasanın nitelikleri kadar, yapılmasında nasıl bir yol izleneceği de önemlidir. Sivil anayasadan anlaşılması gereken, anayasanın yapılış yöntemi ve içeriği olarak sivil olmasıdır. Yani anayasanın yöntem ve içeriğinin demokratik olması, özgürlüğü temel alması gerekir.

Daha da özet bir ifade ile bir anayasanın ‘sivil’ olması yasa yapıcının apoletli olup olmaması ile değil, yasa yapıcının zihniyeti ile alakalıdır.

Dolayısıyla bugün de dün olduğu gibi onlarca örneği ile ‘hegemon’ olma çabası, baskıcı ve antidemokratik tutumu aşikâr AKP iktidarının mevcut tavrı ile yapılacak anayasa sivil olmaz, sivillerin yaptığı antidemokratik bir anayasa olur.

Sivil anayasada önemli olan zihniyet ve toplumsal temsil anlayışıdır. Anayasalar bir toplumun temel düzenini belirleyen metinlerdir.

‘TOPLUMSAL UZLAŞMA İLE DÜZENLEMEK GEREKİR’

Anayasanın toplumsal bir sözleşme olduğu düşünüldüğünde, bu sözleşmenin toplumsal uzlaşma ile düzenlenmesi gerektiği açıktır.

Ancak AKP, yakın zamanda eğitim müfredatında yaptığı değişiklikte olduğu gibi değişikliği yaptıktan sonra ‘öneri ve görüş’ beklemekte, onu da yasak savma kabilinden ifa etmektedir.

Anayasa değişikliği sürecinde siyasi partilerin, sivil toplum örgütleri ve meslek birliklerinin katılımı sağlanması son derece önemlidir. Toplumun tüm kesimlerinin hazırlanmasına katıldığı bir anayasa toplum ihtiyaçlarını karşılayacaktır. Yeniden yapılacak bir anayasanın temelleri insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi olmalıdır. Başka bir ifadeyle, “hukukun üstünlüğünü esas alan, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği ve temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı yepyeni bir anayasa sahiden memleketimizin ihtiyacıdır”.

AKP, 2002’den beri sözlü olarak 82 Anayasasını eleştirmiş, gerekli çoğunluğa sahipken bile darbe anayasasının ancak kendi aleyhine kısımlarını değiştirmiştir.

Bu açıdan bakılırsa bugünkü Anayasa aslında 12 Eylül Askeri Darbesinin değil AKP’nin ürünüdür.

AKP iktidarı 2002-2021 yılları arasında 177 maddelik anayasamızda 30’u aynı maddelerde olmak üzere toplamda 134 değişiklik yapmıştır.

AKP’nin anayasa değişikliği anlayışı, iktidarının değişmesini zorlaştıracak tedbirlerden ibarettir.

Dahası bu derece kanun dışılaşmış, yasa, anayasa tanımayan, canı istediğinde anayasa çiğneyebilen bir iktidarın yapacağı anayasanın bugüne dek olduğu gibi, ‘anayasa’ tanımının karşılığındaki gibi ‘devleti sınırlayacak’ vasfı yerine iktidar karşısındaki tüm erkleri sınırlayacak mahiyette olacağı aşikârdır.

AKP AYM’NİN BİLE KARARLARINI TANIMAMAKTADIR

Anayasalar vatandaşların haklarını, hukuklarını, mülkiyetlerini keyfiyete karşı korumakla mükelleftir. Bugün ise AKP anayasanın amir hükümlerinin uygulanıp uygulanmadığını denetleyen ve çiğnenmesi karşısında ‘dur’ diyen bir kurumun, en yetkili olan Anayasa Mahkemesinin (AYM) bile kararlarını tanımamaktadır.

AKP’nin yapması gereken evvela yeni bir anayasa değil yeni bir anlayıştır.

Son 22 yılda tecrübe ettiğimiz gibi Türkiye’nin önündeki engel ve sorunlarının sebebi bir anayasa değil, işlemeyen hukuk sistem, işletilmeyen kurumlar ve kanunlardır.

Bu aşamada Demokrat Parti olarak teklifimiz anayasanın sağlıklı bir biçimde tartışılmasına zemin hazırlayacak ortamın, iklimin tesisidir.

Bunun içinse Demokrat Parti olarak AKP’nin gerçekten ve samimi bir şekilde sivil, demokratik, adil ve yeni bir anayasa gayreti varsa hayata geçirilmesi gerektiğini düşündüğümüz ilk etapta ‘Demokrasiye Geçiş Planı’ teklifimizi duyurmak istiyoruz.

DP’NİN ANAYASA ÖNERİLERİ

Devlet Başkanlığı ile Parti Başkanlığı birbirinden ayrılmalıdır.

Yargı bağımsızlığını sağlayacak ilk adım olarak HSK’nın yapısı ve üyelerinin seçimi değiştirilmeli, yargı siyasetin etki ve denetiminden çıkarılmalıdır.

Gazi Meclisimizin millet adına ifa ettiği ‘Bütçe Hakkı’ Meclise iade edilmelidir. Bütçe, milletimizin temsilcileri tarafından, onların rıza ve iradesine uygun bir biçimde yapılmalıdır.

Siyasi Partiler Kanunu en hızlı şekilde değiştirilmelidir. Temsilde Adaletin bir gereği olarak; seçim barajı kaldırılmalı, siyasi parti genel başkanlarının makam odalarını “seçim bölgesi” haline getiren, millet iradesini sakatlayan aday belirleme süreci değişmeli ve ön seçim şartı getirilmelidir. Denetim ve temsil ilişkisinin kuvvetlenmesi için ‘daraltılmış bölge’ seçim sistemi uygulanmalı, her seçim bölgesinde milletvekili sayısının iki katı kadar aday belirlenerek ‘tercih sistemine’ geçilmelidir.

TRT, Anadolu Ajansı, Basın Yayın İlan Kurumu ve RTÜK özerkleştirilmelidir. Yönetimleri, TBMM’de grubu bulunan siyasi partiler tarafından eşit bir şekilde belirlenmelidir. Siyasetin finansmanının şeffaflığı ve denetimi sağlanmalıdır.”