Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Arıöz: Rahim ağzı kanserine erken tanı koymak hayati öneme sahip

AFSÜ Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Dağıstan Tolga Arıöz, rahim ağzı kanserine ilişkin önemli bilgiler paylaştı: “Rahim Ağzı kanserinin önlenmesi stratejileri hayati önemde olduğu kadar hastalığa erken evrede tanı koymak da hayati öneme sahiptir.”

AFSÜ Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Dağıstan Tolga Arıöz, rahim ağzı

Erken tanı, uygun tedavi yöntemlerinin uygulanması ve düzenli takip ile mücadele edilebilen kanser türlerinden biri olan rahim ağzı kanseri, kadınlarda en sık rastlanan kanser türlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Servikal kanserin ortadan kaldırılması için küresel bir strateji ortaya koyan Dünya Sağlık Örgütü, 2030 yılına kadar yapılacak önleme, tarama ve tedavi çalışmalarıyla bu kanser türünün bir halk sağlığı sorunu olarak ortadan kaldırılmasını hedefliyor. AFSÜ Tıp Fakültesi, Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı ve Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Dağıstan Tolga Arıöz, Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri Farkındalık Ayı dolayısıyla çok önemli değerlendirmelerde bulundu.

‘BİR KADININ SERVİKS KANSERİNE YAKALANMA OLASILIĞI YÜZDE 1,5’

Cinsel yolla bulaşan bir virüsün sebep olduğu jinekolojik bir kanser türü olan Servekis, halk arasında rahim ağzı kanserinin tüm dünyada kanserler arasında görülme sıklığı ve ölüm oranı açısından dördüncü sırada yer aldığı belirten Prof. Dr. Dağıstan Tolga Arıöz, “Rahim Ağzı Kanseri, jinekolojik kanserler arasında da ilk sırada yer almaktadır ki asıl önemi de bundan kaynaklanmaktadır. Serviks kanseri olgularının yaklaşık yüzde 85’i az gelişmiş ülkelerde görülür. Yılda yaklaşık 660 bin kadına serviks kanseri tanısı konulmakta ve 348 bin kadın kaybedilmektedir. Diğer bir deyişle herhangi bir kadın için yaşam boyu serviks kanserine yakalanma olasılığı yüzde 1.5 ve bu kanserden ölme olasılığı yüzde 0.79 olarak bildirilmektedir. Bu kanser türü bölgesel farklılıklar da göstermektedir. Örneğin Doğu Asya ve Güneydoğu Asya dünyadaki tüm olguların yüzde 57’sini ve ölümlerin yine yüzde 57’sini oluşturmaktadır. Bu bölgeleri Sahra Altı Afrika ve Latin Amerika takip etmektedir. Ülkemizdeyse oran, 100 bin kadında 4.8 olarak bildirilmektedir. Yani yılda yaklaşık 240 bin kadın serviks kanseri tanısı almakta ve 129 bin 678 kadın kaybedilmektedir. Bu oran her ne kadar dünya ortalamasının altında olsa da yaklaşık olarak saatte 27 kadına serviks kanseri tanısı konulduğu unutulmamalıdır” dedi.

‘TÜRKİYE’DE YILDA 500 BİN KADINA HPV BULAŞMAKTADIR’

Serviks, halk adına rahim ağzı kanserinin en önemli risk faktörünün Persistan HPV enfeksiyonu olduğu kaydeden Prof. Dr. Arıöz, “Hemen hemen çoğunlukla cinsel yolla bulaşan bir virüs olan HPV’nin vücutta, çoğunlukla da servikste sebat etmesi sonucu oluşur. Serviks kanseri görülme sıklığının yüksek olduğu bölgelerde HPV yüzde 10-20 iken, düşük yerlerde yüzde 5-10 gibi karşımıza çıkar. Ülkemizde de HPV sıklığı yüzde 4.85 seviyesindedir; yani yılda 500.000 kadına HPV bulaşmaktadır. Erken yaşta cinsel ilişki ve çok sayıda cinsel partner önemli risk faktörü olarak bilinmektedir. Ayrıca yüksek riskli erkek partner dediğimiz, yüksek riskli HPV tipi taşıyan erkeklerle cinsel ilişki, düşük sosyoekonomik düzey, cinsel yolla bulaşan hastalık öyküsü ve bunların sık tekrarlaması, az oranda da olsa doğum kontrol hapları ve belirli bağışıklık sistemi hastalıkları da risk faktörleri arasında yer alır. Bunun dışında önemli bir risk faktörü olan sigara kullanımına da dikkat çekmek isterim. Sigara kullanımı rahim ağzı kanserine zemin hazırlayan önemli bir risk faktörüdür ve HPV sigara içen kadınlarda daha kolay kansere ilerler” ifadelerini kullandı.

‘HPV, İKİ YIL İÇİNDE YÜZDE 95-97 CİVARINDA VÜCUTTAN TEMİZLENİR’

HPV virüsünün yeterli bağışıklığa sahip, genç ve diğer faktörlerin bulunmayan bireylerde iki yıl içinde yüzde 95-97 oranın vücuttan temizlendiğini belirten Arıöz, şunları söyledi: “Bu virüs, mikrobiyolojide bilinen en akıllı virüslerdendir. Hemen hemen tamamen cinsel yolla bulaştıktan sonra tekrar tekrar HPV’ye maruz kalma, sigara içmeye devam etme, tekrarlayan vajinal enfeksiyonlar veya bağışıklığın düşük olması gibi uygun ortamı bulduğunda çoğalmaya başlar ve yıllar içinde sinsice, önce kanser öncüsü lezyonlara sonra da kansere ilerler. Aslında yeterli bağışıklığa sahip, genç ve diğer risk faktörleri bulunmayan bireylerde iki yıl içinde yüzde 95-97 oranında vücuttan temizlenir.”

‘TARAMA SIRASINDA TANI KOYMAK MÜMKÜNDÜR’

AFSÜ Tıp Fakültesi, Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı ve Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Dağıstan Tolga Arıöz, yaptığı değerlendirmenin devamında ise şu ifadelere yer verdi: “En sık belirtiler vajinal akıntı, özellikle kanlı akıntı; cinsel ilişki sonrası lekelenme şeklinde kanama ve aralıklı lekelenmedir. Ancak yine de erken evre serviks kanserinin çoğunlukla hiçbir belirti vermediği ve genel tarama programları sırasında hastalığa tanı konulduğu akılda tutulmalıdır. Genel olarak muayene sırasında servikste lezyon görüldüyse biyopsiyle tanı koymak veya tarama sırasında da tanı koymak mümkündür.

‘DSÖ, SERVİKS KANSERİNİ 2030 YILINDA ORTADAN KALDIRMAYA YÖNELİK KÜRESEL BİR STRATEJİ PLANI ORTAYA KOYMUŞTUR’

Gerek dünyada gerekse de ülkemizde bu konuda önemli adımlar atılmıştır ve atılmaktadır. Bu kapsamda rahim ağzı sürüntüsü olarak bilinen Smear Testi ve HPV testleri en önemli tarama testleri olarak karşımıza çıkar. Burada amaç, Serviks Kanserine yakalanmadan önce hastayı kanser öncüsü dönemde yakalayıp tedavi etmek ve uygun şekilde takip etmektir. Özellikle HPV testleri tarama kullanımına sonradan girmiştir ki ülkemiz HPV testiyle tarama programına geçen dünyada ilk ülke olarak adını yazdırmıştır ve daha etkin bir taramaya sahip olmuştur. Serviks kanserine yakalanmış kadınların yüzde 50’si yetersiz tarama altındaki hastalardan oluşmaktadır. Bunun dışında son yıllarda tıpta devrim niteliğinde bir gelişme olan serviks kanserini önleyici aşılar da önemli yer tutmaktadır. Bu sayede başta serviks kanseri olmak üzere HPV ilişkili diğer kanserlerin de önüne geçilmesi konusunda önemli bir aşama kaydedilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü, yeryüzünde ortadan kaldırılabilecek ilk kanser türü olarak tanımladığı Serviks Kanserini 2030 yılında ortadan kaldırmaya yönelik küresel bir strateji planı ortaya koymuştur. Buna göre Serviks Kanserini bir halk sağlığı sorunu olmaktan çıkarmak için 100 binde 4 ve altı, amacı oluşturulmuştur. Bu amaç doğrultusunda kızların yüzde 90’ının 15 yaşına kadar tam olarak aşılanması, kadınların yüzde 70’inin 35 yaşına kadar yüksek performanslı testlerle taranması ve 45 yaşına kadar tekrar taranması ve son olarak kanser öncüsü hastalığı olan kadınların yüzde 90’ının tedavi edilmesi hedeflenmektedir. Böylece özellikle düşük ve orta-alt gelirli ülkelerde 2030 yılına kadar 90-70-90 modeliyle 74 milyondan fazla Servikal Kanserin ve 62 milyondan fazla ölümün önüne geçilmesi matematik modelle planlanmıştır.

‘AFSÜ’DE SERVİKS KANSERİ HASTASININ TEDAVİSİ İLE TAKİBİ BAŞARIYLA YAPILMAKTADIR’

Bu kanser türü yüzde 40-50 oranında erken evrelerde karşımıza çıkar ve erken evredeki hastalık için 5 yıllık sağkalım yüzde 91, lokal ilerlemiş hastalık için yüzde 60 ve ileri evre hastalık için yüzde 19 olarak bildirilmektedir. Bu nedenle Rahim Ağzı kanserinin önlenmesi stratejileri hayati önemde olduğu kadar hastalığa erken evrede tanı koymak da hayati öneme sahiptir. Genel olarak erken evre hastalıkta cerrahi uygulanır, daha ileri evre hastalık için ise radyoterapi, kemoterapi, bunların kombinasyonları ve hedefe yönelik yeni nesil ilaçlar kullanılmaktadır. Kanserin tedavisi sonrasında da takip önemli yer tutar çünkü hastaların 1/3’ü tümörün tekrarlamasıyla karşımıza çıkar. Bu nedenle ilk 2 yıl, 3-6 ayda bir; sonraki 3 yıl, 6 ayda bir ve daha sonra da yılda bir kontrollerin yapılması önemlidir. AFSÜ Hastanemizde de 15 yıldan fazla süredir Jinekolojik Onkoloji Kliniğimiz ile Medikal Onkoloji ve Radyasyon Onkolojisi Klinikleriyle birlikte çok sayıda serviks kanseri hastasının tedavisi ile takibi, dünya standartlarına uygun ve güncel gelişmeler yakından izlenerek başarıyla yapılmaktadır.”

DAĞISTAN TOLGA ARIÖZ KİMDİR?

Kırşehir doğumlu Dr. Dağıstan Tolga Arıöz Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1997 yılında mezun olmuş, 2002 yılında Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olmuştur. 2006 yılında Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde Yardımcı Doçent olarak göreve başlamış, 2011 yılında Doçent ve 2016 yılında Profesör unvanını almıştır. 2011 yılında Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Yandal Uzmanlığını elde ederek çalışmalarını çoğunlukla bu alanda yürüten Prof. Dr. Arıöz’ün, 85’in üzerinde uluslararası ve ulusal bilimsel yayını, çok sayıda uluslararası ve ulusal bildirisi, proje görevleri ve kitap bölümleri bulunmaktadır. Prof. Dr. Arıöz, AFSÜ Tıbbi Etik Kurul Başkanlığı, Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanlığı ve Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Bölüm Başkanlığını yürütmektedir.