Bu enfeksiyonların yol açtığı ateş, boğaz ağrısı, öksürük ve yorgunluk gibi şikayetler de soğuk algınlığı ya da grip gibi mevsim hastalıklarına yorulabiliyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Çocuk Hematolojisi ve Çocuk Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Canpolat, “Özellikle lenf bezlerinde büyüme olması çoğunlukla üst solunum yolu enfeksiyonlarından kaynaklansa da, bazen de lösemi gibi ciddi bir hastalığın belirtisi de olabiliyor. Bu nedenle, özellikle lenf bezlerinde büyüme gibi bir belirtinin araştırılması hayati önem taşıyabiliyor” dedi. Prof. Dr. Cengiz Canpolat 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası kapsamında yaptığı açıklamada, anne babalara çok önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Türkiye’de çocukluk çağı kanserleri içinde yüzde 30 görülme sıklığıyla başı çeken lösemi, genellikle bacaklarda morarma ile ortaya çıkıyor. Ancak çoğu kez bu morarmalar ‘çocuğun yaramazlığına’, ‘oyun esnasında bacağını eşyalara çarpmış olabileceği’ gibi etkenlere bağlanarak erken teşhis imkanı kaçırılabiliyor. Erken teşhisin önündeki en büyük engellerden birini de, üst solunum yolu enfeksiyonları ile karışabilen ‘ortak belirtiler’ oluşturuyor. Prof. Dr. Cengiz Canpolat çocukların özellikle sonbahar ve kış aylarında çok sık üst solunum yolu hastalıklarına yakalanabildiklerini belirterek, bu esnada löseminin önemli sinyallerinden biri olan lenf bezlerindeki büyümenin gözden kaçırılabildiğini söyledi. Halk arasında ‘kan kanseri’ olarak bilinen lösemiye özellikle 2-5 yaşları arasında çok sık rastlanmakla birlikte yenidoğan döneminden ergenliğe dek her yaşta ortaya çıkabildiğini belirten Canpolat “Kemik ya da kan hücrelerinin kontrolsüz çoğalması ve bölünmesiyle ortaya çıkan lösemi hayatı tehdit eden bir hastalık. Ancak ne yazık ki bazı belirtileri, grip hatta nezle (soğuk algınlığı) gibi çok önemsenmeyen hastalıkların belirtileriyle ortak olabildiğinden, tedavide kritik önem taşıyan erken teşhis imkanı kaçırılabiliyor” şeklinde konuştu.
‘VİRAL ENFEKSİYONLARA AİT LENF BEZLERİ ÇOĞUNLUKLA KENDİLİĞİNDEN KÜÇÜLÜR’
Çocukların bağışıklık sistemleri yeterince gelişmediği için viral ve bakteriyel enfeksiyonlarla çok sık karşılaşabildiğini, bu esnada özellikle boyun, koltuk altı ya da kasık bölgesinde lenf bezlerinin büyüyebildiğini söyleyen Prof. Dr. Canpolat hangi durumlarda detaylı araştırma gerektiğini şöyle açıkladı: “Viral enfeksiyonlara ait lenf bezleri çoğunlukla kendiliğinden küçülür. Bakteriyel enfeksiyonlar sonucu ortaya çıkan lenf bezi büyümesi ise antibiyotikle tedavi edilir. Ancak tedavi süresi sona erdiğinde lenf bezlerinde hala bir küçülme olmamışsa hatta daha da büyümüşse mutlaka Çocuk Hematoloji ve Onkoloji bölümüne başvurulmalıdır. Yine, üst solunum yolu enfeksiyonlarında ortaya çıkan lenf bezleri büyümesi, çoğu zaman belli bir büyüklüğün üzerine çıkmaz ve üzerine dokununca hassasiyet oluşur. Ama lenf bezindeki büyüme lösemiden kaynaklanıyorsa lenf bezleri daha büyük ve sert görünümde olabilirler aynı zamanda hassasiyet de oluşturmazlar. Bu nedenle lenf bezlerinin vücudun neresinde olduğuna, sayıları ve büyüklüklerine, dokunmakla üzerlerinde kızarıklık ya da ısı artışı olup olmadığına, vücutta tek bir bölgede mi yoksa dağınık mı olduklarına, tedaviye rağmen küçülme mi yoksa büyüme mi gösterdiklerine, ayrıca ateşin eşlik edip etmediğine çok dikkat etmek gerekir.”
‘İLERİ TETKİKLER YAPTIRILMASI HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR’
Löseminin yorgunluktan yüksek ateşe, geçmeyen öksürükten kol ve bacak ağrılarına, ağız, diş ve burun gibi farklı yerlerde oluşan ve iyileşmesi uzun süren küçük kanamalardan idrar ve dışkıda görülen kana kadar pek çok belirtisi olduğuna dikkat çeken Canpolat, “Lösemide lenf bezi büyümesine özellikle yüksek ateş eşlik edebiliyor. Hastanın bağışıklığını sağlayan hücrelerde azalma olduğundan dolayı tedaviye yanıt vermeyen ve uzun süren ateş tablosu gelişebiliyor. Böyle bir durumda da ileri tetkikler yaptırılması hayati önem taşıyor” ifadelerini kullandı.
‘AKUT LENFOBLASTİK LÖSEMİDE DE YÜZDE 95 HATTA TAMAMEN İYİLEŞME SAĞLANABİLİYOR’
Löseminin genetik faktörlerin yanı sıra çevresel etkenler sonucu da ortaya çıkabildiğini, buna karşın teknoloji ve tıptaki hızlı gelişmeler sayesinde tedavisinde son yıllarda çok daha etkili sonuçlar alınabildiğini vurgulayan Prof. Dr. Canpolat, şunları söyledi: “Anne babaların hemen endişeye kapılmamaları, tedavi sürecinde soğukkanlı davranmaları, çocuklarına da olağanüstü bir sorunla karşılaştıkları gibi bir yaklaşımda bulunmamaları gerekir. Aile bireylerinin doktorla dayanışması ve çocuğa sağlıklı ve sağduyulu yaklaşımları tedavinin başarısında son derece önemlidir. Günümüzde erken tanı ve doğru tedavi sayesinde çocukluk çağı lösemisinde yüzde 75, akut lenfoblastik lösemide de yüzde 95 hatta tamamen iyileşme sağlanabiliyor.”
‘ANNE BABALARIN, ÇOCUKLARINI İYİ GÖZLEMLEMELERİ ÇOK BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR’
Türkiye’de lösemiye yönelik toplumsal farkındalığın yeterince olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Canpolat, “Hastalığın tanısı basit bir kan sayımı ile konulabiliyor ancak farkındalık olmaması nedeniyle erken tanı imkanı çoğu zaman kaçırılarak, hastalara ancak ileri evrelerde müdahale etmek durumunda kalınıyor. Erken teşhis edildiğinde ise kanserin tipine ve risk grubuna göre iki-üç yıllık bir tedavi sonrası iyileşme sağlanabiliyor. Bu nedenle anne babaların, çocuklarını iyi gözlemlemeleri çok büyük önem taşıyor” dedi.