Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

BİR CENNET BOZKIRIN GÖBEĞİNDE HALFATİ

  Güney doğu Anadolu

 

Güney doğu Anadolu bölgesinin en önemli illerinden birisi kuşkusuz Diyarbakır. Her anlamda gelişmesini tamamlamaya yakın tarih kokan Dicle nehri ile hayat bulan bir şehir hüviyetinde. Diyarbakır aynı zamanda ülkemizin 12.en büyük şehri. Güney doğu Anadolu bölgesinde gezerken en dikkati mi çeken şey özellikle Diyarbakır şehrine girişlerin son derece sıkı olması, bana bu bölgede yaşayan insanların yaşamlarının nasıl olduğu konusunda kafamda soru işaretleri oluştu fakat şehri, ya da bölgeyi gezdikten sonra hiçbir sıkıntı olmadan özgürce yaşadıklarını görmek son derece güzeldi. Şehrin caddelerinde Türk bayrağımızı da görmenin mutluluğunu yaşadım. Hiçbir siyasi olgu ile karşılaşmadım. Diyarbakır halkının cana yakınlığını nereye adımımızı atsak gördük. İlk başta evet insana soğuk duruşları olsa da ilerleyen dakikalarda onların sıcaklığını görebilirsiniz. Dicle Nehri Diyarbakır’da verimli arazilerin oluşmasında çok büyük bir etken olarak görebiliriz.

Her neyse bunları bir kenara bırakıp sabahın erken saatlerinde Diyarbakır şehrine geldiğimizde ilk gezeceğimiz yer tabi ki Ulu cami oldu. Ulu cami Diyarbakır’ın simgesi diyebilirim kendi adıma. Burası ilk önce Mortoma kilisesi olarak yapılmış daha sonraları Müslüman Araplar tarafından cami olarak kullanılmaya başlanmış. Mimari yapısı ile dikkat çeken Ulu cami gerçekten taş yapısı ile görenleri hayran bırakıyor. Ulu camin hemen karşısında bulunan Hasan Paşa Hanı sizi geçmişe götüreceğinden eminim. Muhteşem mimari yapısı ile dikkat çekmesinin yanında insana ayrı bir huzur veriyor. Daha çok kahvaltı alanlarının bulunduğu Hasan Paşa Hanında en dikkatimi çeken tarih kokan bir ağaç kapı oldu. Bu tarihi yapı zaman içerisinde konaklama ve hayvanların barındığı ahır olarak ta kullanılmış durumda.

Hasan Paşa Hanından ana caddeye çıkıp yolunuzu sol tarafınıza dönerek devam ederseniz yaklaşık 1500 metre ilerisinde 4 Ayaklı Minare dikkatinizi çekecektir. Minaresinin dört ayaklı olmasının İslam’ın 4 mezhebini simgeliyor olmasıdır. Görülmesi gereken yerlerden birisi olarak ben notlarımın arasına alarak sizlerle paylaşıyorum.

4 Ayaklı minarenin hemen yanından ayrılıp bir sokak ilerisinde Surp Giragos Ermeni Kilisesini görme şansını yakalarsınız. Ortodoks Ermenilerin kullandığı kilisenin içerisine girmedim dışarıdan bir çekim yaptım hepsi o kadar.

Ülkemizin en önemli nehirlerinden birisi olan Dicle nehri üzerinde bulunan on gözlü köprü 1065 yıllarında Mervan oğulları zamanında yapıldığı söyleniliyor. On gözlü köprünün etrafında bulunan çay bahçeleri ve restoranlar size günün yorgunluğunu atmanızı sağlarken gün boyu keyifli saatler yaşatacağından eminim. Yaklaşık 170 üzerinde uzunluğunda olan On Gözlü köprünün trafiğe kapalı olması son derece güzel. Bu ünlü köprüyü gezerken bol bol fotoğraf çekimleri yapmayı sakın unutmayın. On Gözlü köprünün üzerinde gezerken yaşlı bir beyin müzik sesini duyacaksınız. Yanına yaklaşıp biraz dinlemek belki size iyi gelecektir. Yöresel kıyafeti ile ben kendisinden izin alarak fotoğrafladım güzel bir anı olarak bende kaldı ama sizinle de paylaşmak istedim. Çok candan saygılı bir insandı yolun açık olsun güzel insan.

En çok görmek istediğim yerlerden birisi olmasına rağmen Hevsel Bahçelerini gezememek beni moralim bozulmasına neden olsa da uzaktan görmek bir nebze olsa rahatlattı. Diyarbakır’da bir gün kalıp ayrılmak aslında bana yeterli gelmedi oysa görülecek o kadar yer var ki bunların sadece birkaçı ile yetinmek kısaca bana yetmedi. Bir başka gezide onları da görmek adına kendime söz vererek yolumuza devam etmeye başladık.

 

Sıcak hava sonbahar ’da olmamıza rağmen bizi bunaltmaya devam ediyor. Bol bol sıvı tüketimi yaparak yolumuzu Birecik tarafına çeviriyoruz çünkü çok görmek istediğimiz yerlerden birisi olan Halfeti ile buluşacağız. Birecik Barajı’nın yapılması ile Halfeti bölgesi sular altında kalmıştı. Orada bulunan evler, mağaralar ve hatta Sular altında kalan camiyi görmek bu yolculuğumuzun en büyük hedefi olarak o kadar yolu çekmiştik. Birecik Barajı burayı ikiye bölmüş durumda eski Halfeti ve yeni Halfeti olarak.

3000 yıllık geçmişi ile dikkat çeken Halfeti saklı bir cennet olarak yoğun bir ilgi görüyor. Bu güzel yer önceleri Rum kale olarak tarih sayfalarında yerini aladursun, halk arasında bir hikâye dolaşır durur yıllardır. Birbirine sevdalı Halil ve Fatma adındaki iki gencin kendini Fırat sularına bırakmasının ardından isimlerinin kısaltmasını alarak Halfeti olarak anılmaya başlar. Kim bilir daha nice sevda türküleri yakıldı bu muhteşem görselliğin altında. Halfeti’ye girmeden yukarıdan bakmak onu sindire sindire doyasıya bakmak bile oranın güzelliğini yaşamış kadar olursunuz. Anılarımızda buranın güzelliğini Halfeti önünde çekildiğimiz fotoğraflarla ölümsüzleştirerek büyük bir heyecanla aşağıya iniyoruz. Halfeti’ye indiğinizde kendinizi bir deniz kıyısında olduğunuzu düşünürsünüz çünkü her taraf balıkçı lokantaları küçüklü büyüklü teknelerle ile karşılaşıyorsunuz. Hiç vakit kaybetmeden daha önce anlaşması yapılmış tekneye binerek hareket ettik. Bundan tam 22 yıl önce sular altına gömülen Halfeti üzerinde tekne gezisine geçerken o yılları bir kez daha yaşadım. Tekne turumuz kral kızı mağarasının önünden başlayıp Rum kale ve Merziman çayına doğru devam ediyor. !.5 saatlik tekne gezisini tamamlayarak Cuma namazına yetişmek için Halfeti’nin dar sokaklarında koşuşturmakta varmış. Namaz için abdestimi alıp hemen camiye girmek için bir koşuşturmaca daha yaptım. Cuma namazından çıkıp balık restoranların bulunduğu bölgeye geçip buranın meşhur Şabut balığının tadına baktım çok beğendim ama farklı bir yemek söylemiştim onu iptal ettirmek istemedim. Yemek sonrası Gaziantep’e geçmek adına çok beğendiğim Halfeti’den ayrılıp yolumuza devam ettik. Halfeti ile Gaziantep arası 102 km lik bir mesafe.

Gaziantep şehri milli mücadelenin verildiği yıllarda önemli kararların alındığı hatta ilk mücadelenin burada yaşandığını hepimiz biliyoruz. Gaziantep’te ilk olarak Zeugma müzesini gezmek nasip oldu. Zeugma Müzesi denilince ilk akla gelen Çingene kızı mozaiktir. Dünyanın birçok yerinden sadece Çingene kızı mozaiğini görmeye gelen yüz binlerce insanın olduğunu bilmenizi isterim. Gaziantep şehri aynı zamanda bizim ilimiz gibi Gastronomi şehri olarak ta bilinmekte farklı lezzetlerin oluştuğu bu güzel şehir de Hamam müzesi, Para Müzesi, Zincirli Bedesten, Gastro müzesi, Gaziantep Kalesi gezilecek yerler arasında yer almakta. Herkesin gezmek isteyeceği bir başka yerde bakırcılar çarşısı olarak görülmekte. Gaziantep şehrinin tüm güzelliklerini görmek için üç gün kendinize zaman ayırmalısınız.

Sevgili dostlarımın üç hafta boyunca Güney Doğu Anadolu bölgesine yapmış olduğumum gezimde buraların güzelliklerini sizlerle paylaştım iyisi ile kötüsü ile. Belki sizlere ışık oldum ülkemizin her tarafının bir başka güzelliğini anlatarak. Umarım fırsat bulduğunuzda sizlerde bu güzellikleri doyasıya yaşama fırsatı bulursunuz. Önümüzde hafta başında bir başka konu ve konuklarla ile kahve tadında sohbetimize devam etmek üzere hoşça kalın dostça kalın diyorum.