Gündem Asayiş Politika Spor
E-Gazete Canlı Yayın Şehir Kameraları
Canlı Yayın Kutusu

CANLI YAYIN

Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

‘Bu minibüslerden çıkan sopa, bıçak, pompalı tüfek neden ve nasıl var?’

Afyon’da pazar günü iki minibüs şoförü arasında çıkan yaralamalı kavgaya değinerek, toplu taşıma araçlarına yönelik denetim ve kontrollerin eksiksiz olarak yapılmasını talep eden İYİ Parti İl Başkanı Mısırlıoğlu, yetkililere “Bu minibüslerden çıkan sopa, bıçak, pompalı tüfek nereden geliyor? Eşimizi, çocuklarımızı bindirdiğimiz minibüslerde bu aletler neden ve nasıl var? Her araca binerken korkarak mı bineceğiz?” diye sordu.

Afyon’da pazar günü iki minibüs şoförü arasında çıkan yaralamalı kavgaya

İYİ Parti Afyonkarahisar İl Başkanı Muhammet Mısırlıoğlu, düzenlediği basın toplantısında ulusal ve yerel gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Basın açıklaması öncesinde Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve 11 ili etkileyen depremde hayatını kaybeden vatandaşlar için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu ve dua edildi. Afyon’da pazar günü iki minibüs şoförü arasında sopa, bıçak ve silahların yer aldığı yaralamalı kavgaya dikkat çeken İl Başkanı Mısırlıoğlu, yetkililerden toplu taşıma araçlarına yönelik denetim ve kontrollerin eksiksiz olarak yapılmasını talep etti. Mısırlıoğlu, “Halkımız o kadar psikolojik buhran yaşıyor ki, bu hafta 25 TL için iki minibüsçü silahla birbirini vurdu. Şoförler Odası Başkanı’na ve İl Emniyet Müdürü’ne soruyoruz ve çağrıda bulunuyoruz. Bu minibüslerden çıkan sopa, bıçak, pompalı tüfek nereden geliyor? Eşimizi, çocuklarımızı bindirdiğimiz minibüslerde bu aletler neden ve nasıl var? Her araca binerken korkarak mı bineceğiz? Gerekli tedbirleri acilen alın, aramaları, yasaklamaları icra edin ve bu konunun takipçisi olacağımızı bilin” diye konuştu.

‘BU ŞOFÖRLER NEDEN BU HALE GELDİLER?’

İki minibüs şoförünün birbirini yaraladığı kavgayla ilgili konuşan Mısırlıoğlu, günümüzdeki ekonomik şartların insanların psikolojisini olumsuz yönde etkilediğini belirtti. Mısırlıoğlu, “Afyonkarahisar’ın göbeğinde şehir içi dolmuş hattında çalışan iki tane dolmuşçunun ‘Bir yolcuyu sen alacaksın, ben alacağım’ tartışmasından çıkan kavgasını gördük. Arabaların içinden pompalı tüfekler, sopalar, bıçaklar çıkıyor. Birbirilerini öldürürcesine saldırıyorlar. İnsanlar cinnet halindeler. Burası ayrı bir konu. Bu şoförler neden bu hale geldiler? Çünkü ekonomik koşullar, ağırlaşmış vergi koşulları, ağırlaşmış akaryakıt giderleri, ağırlaşmış personel giderlerinin karşısında herkes günü kurtarmanın derdinde. Dolayısıyla 25 TL’ye alacakları yolcuyu birbirinden kapmak için birbirine öldürürcesine saldırıyorlar. Bu ayrı bir şey. Ekonomik şartlar, insanları bu hale getiriyor diye düşünebiliriz” dedi.

‘CİDDİ BİR DENETİMSİZLİK OLDUĞUNU DÖRT GÜN ÖNCE YAŞADIĞIMIZ OLAYDA GÖRDÜK’

Minibüslerin denetiminden sorumlu olan tüm yetkililere seslenen Mısırlıoğlu, denetim yetersizliğinden ve denetimsizlikten dolayı bu tür olayların yaşandığını vurguladı. Minibüs ve dolmuş şoförlerinin ciddi bir sağlık kontrolünden geçmesi gerektiğini belirten Mısırlıoğlu, şunları söyledi: “Bunun altında bir paragraf açalım. Bu şoförlerin arabasında bu pompalı tüfeklerin ne işi var? O sopaların, o bıçakların ne işi var? Bunların içinde biz ailelerimizi, çocuklarımızı, eşlerimizi, sevdiklerimizi emanet edip, şehir içinde seyahat etmelerini istiyoruz. Buradan Emniyet Müdürümüze, Emniyet Teşkilatımıza, Sayın Valimize, bu araçların denetiminden sorumlu durak sahiplerine ve durak yöneticilerine, belediye zabıta ekiplerine, Şoförler Odası yöneticilerine önemli bir iş düşüyor. Ciddi bir denetimsizlik olduğunu dört gün önce Afyon’da yaşadığımız olayda gördük. Şehrin göbeğinde adeta mafyavari tavırlarla birbirinin önüne arabayı kırıp silahla, sopayla, bıçakla birbirine saldıran kişileri gördük. Yolcuların yanında patır patır silah sıkılıyor, adam bıçaklanıyor. Burası Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir ili. Afyonkarahisar, birbirine azami saygı göstermesi gereken insanların yaşadığı şehir. Türkiye Cumhuriyetimizin kurulduğu ve temelinin atıldığı bir şehir. Kardeşlik içinde yaşayalım. Şoförlerimizin geçim sıkıntısı ile yaptığı hamleleri anlıyorum. Kendini kurtarmak için gösterdikleri refleks. Bu dolmuşlarda şoförlük yapanların ciddi bir sağlık kontrolünden geçirilmesi gerekiyor. Sinirine hakim olmayan kişiler tarafından bu hizmet verilirse, yarın o araçlardaki yolcular da zarar görebilir.”

‘HANGİ DEPREM ÖNLEMLERİNİ ALIYORUZ?’ 

İYİ Parti Afyonkarahisar İl Başkanı Muhammet Mısırlıoğlu’nun basın toplantısındaki gündeme ilişkin değerlendirmelerinden öne çıkan satır başları şöyle: “6 Şubat’ta Türkiye’nin 11 ilinde kıyamet koptu. Adeta gece ile gündüz bir oldu. İnsanların hayatları karardı. 85 milyonun kalbi deprem bölgesinde attı. Oradaki yaraları sarmak için Türk milleti adeta sel oldu, seferberlik halinde koştuk. Alınmayan önlemler, yapılan hatalar ve yanlışlardan dolayı bir sürü canımızı yitirdik. Bu canların hiçbirini geri getirme şansımız yok. Türkiye’nin her tarafında Afyonkarahisar da dahil olmak üzere hangi deprem önlemleri alıyoruz? İlimiz deprem konusunda hangi koşullarda hazırlıklı? Bunların hepsi gözden geçirilmesi gereken konulardır.

‘8 RÜTBELİ SUBAYIMIZ ORDUDAN ATILIVERDİLER’

Bu haftaya sistematik bir şekilde Türk kimliği üzerinde yapılan bir baskı ile başladık. Maalesef gözbebeğimiz Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 5 güzide ve başarılı teğmeni ve onun 3 komutanı disiplinsizlik adıyla ordudan atıldı. Peki neydi bu disiplinsizlik? Yeni mezun olan teğmenler Harp Okulu diploma törenlerinde kılıçları ile 1961 tarihli İç Hizmet Kanunu’nda yer alan Asker Andı’nı yaparlar ve yine neredeyse o tarihten itibaren geleneksel olarak  ‘Subaylık Andı’ içerler. Bu teğmenlerde izin istedikleri için nedense uygun görülmemesine rağmen tören bittikten sonra,  herkes stadı terk ettikten sonra kimseyi rahatsız etmeden kendi aralarında bu geleneği yaşatmak için subaylık yeminini yaptılar. Ve dediler ki, ‘Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız. Ne mutlu Türküm diyene!’ İçinde “Ne mutlu Türküm diyene” cümlesi geçen, ‘Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız’ cümlesi geçen andı duyanlar, yıllardır okullardaki andımızı yasaklayan, Türkiye Cumhuriyeti yazılarını tabelalardan kaldıranlar anında çileden çıkıp, hukuk müşavirinin itirazına rağmen 8 rütbeli subayımız ordudan atılıverdiler. Türk toplumunu derinden üzen bu ayırma işlemiyle de öğrendik ki, meğer iktidar tarafından 2016 yılında subay andı sessizce yasaklanmış.

‘BİZLER BİN YILDIR ANADOLU’DA TÜRK OLARAK VARDIK’

Soruyoruz ‘Ne mutlu Türküm’ demenin ‘Aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız’ demenin nesi yanlış? Bu andı neden 2016 da yasakladınız? Bebek katilini şubat ayında konuşturmayı düşünürken, o haine ‘sayın’ diyenler, ‘beyefendi’ diyenler utanmasalar Başbuğ Apo diyecekken, Türk kelimesi ve Türk kimliği ile, kahraman Türk subayı ile sizlerin derdiniz ne? İmaret Camisi’nde 1,5 yıl Türk askerini esir tutan Yunan’ı denize döken Atatürk’le derdiniz ne? ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir’ düsturuyla bizler Türk-Kürt ayrımı asla yapmazken, sizler 50 bin insanın katili hain Apo’ya af, Türk subayına ihraç peşinde bu halkı neden rahatsız ediyorsunuz? Dünyanın en büyük 13’üncü ordusu olan kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri, 22 yıldır sizlerin elindeyken, ‘Dağlarda 86 PKK’lı kaldı, ayakkabı numaralarını biliyoruz’ derken, şimdi bir avuç PKK’lıyı biz bitiremedik, onun için bebek katilinin açıklamasına muhtaç kaldık mı demek istiyorsunuz yoksa hayalinizdeki anayasa değişikliği için DEM Parti’ye taviz mi veriyorsunuz? Bizler bin yıldır Anadolu’da Türk olarak vardık ve kürdü, lazı, çerkezi ile huzurla yaşadık.  Bundan sonrada yaşarız. Ama bu ülkeyi bölmek ve Kürdistan’ı kurmak isteyen teröristbaşı ile de müzakereleri asla kabul etmeyiz. Ne mutlu Türküm diyene. Sizlerin kulakları bunu duyana kadar defalarca bunu bizden duyacaksınız.

‘EMEKLİ MEMUR EVİNE KIYMA ALAMAZ, PAZARA ÇIKMAYA KORKAR HALE GETİRİLDİ’

Hükümet halkın bu çığlığını duymazken 5 liralık maliyeti olan ve ticari araçlara takılması zorunlu tutulan UTTS adı verilen çipi vatandaşa 2 bin 700 TL’den satmaya başladı. Peki, çipin arka planda üreticisi kim? İsrail! Şaşırdık mı? Asla. Mübarek Ramazan Ayı yaklaşırken emekli memur evine kıyma alamaz, pazara çıkmaya korkar hale getirilirken esnafımızdan da gerekli indirimleri bekliyoruz.

‘KENDİ KENDİNE YETEN BAĞIMSIZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NE EL ELE GERİ DÖNELİM’

Bin uyuyanı uyandırmaya bir uyanık yeter! Bizler İYİ parti olarak ülkedeki uyanık tek partiyiz ve sizlere bağırıyoruz. Ne olur uyanın artık. Türk kimliğiniz yok sayılırken, terörist başı ile müzakere edilirken, artık ev kiralayamaz, düğün yapamaz, markete gidemez ve karnımızı doyuramazken, derin bir fakirliğe mahkum edilirken uyanın artık! Çaresiz değilsiniz! İYİ Parti olarak çağrımızı yineliyoruz. AKP’lisi MHP’lisi, CHP’lisi olarak, derdi vatan olan ve fakirliğe isyan eden her kim varsa; gelin halkı ekonomik refaha tekrar ulaştıracak her türlü projesi, ekibi olan, korkmadan Türküm diyebilen, vatanın bölünmez bütünlüğü için savaşan, Atatürk’ü ve dinini seven İYİ Parti çatısı altında, milli cephede buluşalım. Seçimde sizlere bu fakirliği reva görenlere dersini vererek eski huzurlu, refah dolu ve kendi kendine yeten bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ne el ele geri dönelim. İYİ Parti olarak bizler uyanık kalmaya devam edeceğiz ve korkmadan haykıracağız, ne mutlu Türküm diyene!”