Çocuk ve oyun kavramına dair Afyonşehir Haber Müdürü Yurdanur Mergen’e açıklamalarda bulunan Psikolog Öykü Sarlık, antik çağ düşünürü Platon’un, oyunun çocuğun fiziksel gelişimine ve psikolojisine olumlu katkıda bulunduğunu belirterek, “Oyun anne karnında başlar. Yaş ilerledikçe oyun ve oyuncak seçimi değişebilir” diyor.
Oyun, bir insanın hayatında ömür boyu süren ve birçok psikolojik ihtiyacına karşılık gelen bir eylem. Özellikle oyun, çocuklar için hayati derecede önemli. Çocuk, bebeklikten hatta anne karnından başlayarak, ileriki yaşantısında katkıda bulunabilecek birçok davranışı ve bilgiyi oyun yoluyla öğreniyor. Kendini ifade etmede, yeteneklerini keşfetmede, motor becerilerini geliştirmede, zihinsel, duygusal ve dil gelişimini sağlamada en etkili yöntem olan oyun, çocuğun dilidir. “Doğar doğmaz, henüz konuşamayan, kendini ifade edemeyen, ihtiyaçlarını dile getiremeyen bir çocuk nasıl oluyor da derdini anlatabiliyor?” Bu soruyu, Afyonkarahisar’ın ünlü psikologlarından Psikolog Öykü Sarlık’a sorduk. Sarlık, önce oyunun tanımından başlayarak, “Geçmişten günümüze kadar oyun ile ilgili birçok tanım yapılmıştır” diyerek sözlerine başladı.
OYUN, BİR EGO (BENLİK) FONKSİYONUDUR
Psikolog Sarlık’ın dilinden ünlü düşünürlere göre, oyunun insan hayatındaki yeri ve tanımı şöyle: “Freud’a göre oyun, çocuğun farkında olmadığı içgüdü ve duygularını yansıttığı deneyimleridir. Çocuk oyunda arzularını gerçekleştirir. Travmatik yaşantılarını oyuna yansıtır ve her canlandırmada üstesinden gelir. Erikson’a göre oyun, bir ego (benlik) fonksiyonudur. Çocuk psikososyal gelişim evrelerindeki krizleri sağlıklı atlatabilmek için oyun oynar. Piaget için oyun gerçeğe uymak için uyum özelliğinin önemsenmediği tüm davranış şekilleridir. Oyun oynayan çocuk sorumluluk almayı öğrenir. Günlük yaşamdaki yetişkin rollerine hazırlanır. Çatışmadan kaçınır. Melanie Klein’a göre oyun sayesinde çocuklar oyuncaklar üzerinde bir kontrol geliştirir. Yetişkinlerdeki serbest çağrışım ne ise çocuklardaki oyun da odur.”
OYUNU ETKİLEYEN FAKTÖRLER NELERDİR?
“Peki, çocuk oyundan elde ettiği deneyimleri hayatına nasıl yansıtıyor?”
Oyunun çocuğun hayatında öneli yer tuttuğunu belirten Sarlık, “Oyun anne karnında başlar” diyerek şunları anlatıyor: “Bir yetişkinin gününü belirli faaliyetlerle ve çalışmalarla geçirmesi beklendiği gibi, bir çocuktan da oyun oynaması beklenir. Çocuğun oyunu, verim bakımından yetişkinin çalışmasıyla eşdeğerdedir. Yetişkin çalışarak yaşamını kazanıyorsa, çocuk da kişilik, beceri ve zeka bütünlüğünü oyun oynayarak geliştirmektedir. Kültür, iklim, zeka ve sosyal kabul, sosyo-ekonomik düzey, gelişim düzeyi ve sağlık, cinsiyet, kitle iletişim araçları oyunu etkileyen faktörler arasında yer almaktadır. Bununla birlikte çocuğun genel özellikleri, kişisel tercihleri, materyal seçimi ve oyun ortamı çocuğun oyun tercihini etkileyebilmektedir. Geçmişten bu yana, filozoflar ve psikologlar tarafından, oyun oynamanın çocuğun fiziksel ve dil gelişimlerini olumlu yönde etkilediğine dikkat çekilmiş; ebeveyn-çocuk arasında iletişim kurmayı kolaylaştırdığı vurgulanmıştır. Örneğin Platon, oyunun çocuğun fiziksel gelişimine ve psikolojisine olumlu katkıda bulunduğunu belirtmiş, ebeveynleri ve akranları ile iletişimini güçlendirdiğini vurgulamıştır. Oyun anne karnında başlar. Yaş ilerledikçe oyun ve oyuncak seçimi değişebilir.”
‘OYUNCAK SEÇİMİNDE KIZ ERKEK AYRIMI YAPILMAMALIDIR’
– Oyuncaklar çocukların ruhsal ve bedensel durumlarını nasıl etkiler?
Ebeveynlerin oyuncak seçiminde dikkat etmesi gereken noktaları ve çocuk için oyuncak seçiminde kız erkek ayrımı yapılmasının doğru olmadığını söyleyen Sarlık konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ebeveynler çocuklarına oyuncak alırken, pahalı olmasına değil, işlevsel ve yaş düzeyine uygun oyuncaklar olmasına dikkat etmelidir. Pahalı oyuncaklar yararlı oyuncaklardır algısı doğru değildir. Kendi çocukluğunuzdaki oyuncakları ve bu oyuncaklarla ne kadar mutlu olduğunuzu hatırlayın. Basit, sıradan bir oyuncak bile çocuğun yaratıcılığı sayesinde fazlasıyla işlevsel oyuncaklara dönüşebilmektedir. Aynı zamanda oyuncak seçiminde kız erkek ayrımı yapılmamalıdır. Oyuncakların cinsiyeti olmaz. Çocuklara neredeyse küçük bir dükkan açılabilecek sayıda oyuncak alınması doğru değildir. Aynı ya da benzer oyuncakların renkleri, boyları veya giysileri farklı diye tekrar alınması çocuğa gelişimsel açıdan bir yarar sağlamayacak aksine tüketme davranışını körükleyecektir.”
OYUN VE OYUNCAKLAR YAŞ İLERLEDİKÇE DEĞİŞKENLİK GÖSTERİR
Oyuna yalnızca çocuklar mı ihtiyaç duyar?
– Oyunun her yaşta insanın hayatında önemli yeri olan bir etkinlik olduğunu söyleyen Sarlık, şu bilgileri aktardı: “Yetişkin için, eğlenmek, dinlenmek, boş zaman etkinliği gibi anlamlar ifade eden oyun; çocuk için, içinde yaşadığı dünyayı, çevresindeki insanları tanıma ve anlama aracıdır. 0-1 yaş arasında sallanan dönenceler, ses çıkartan, yumuşak, temas sağlayan oyuncaklar tercih edilir. 12. ayın sonuna doğru iletişim kurmayı sağlayacak oyuncaklar, desenli kovalar yer alır. 1-2 yaş arası yürümeye başladığından hareket denge oyunları, basit puzzle, su, kum çamur oyunları vardır. 2-3 yaş arası nesne devamlılığının öğrenildiği dönem olduğundan keşif oyunları, -mış gibi yapma oyunları (saklambaç vb.) görülür. (Bu dönemde hayali arkadaşlar başlayabilir. Endişelenecek bir durum değildir. 5 yaşına kadar bu durum devam ederse dikkat edilmelidir). 3-6 yaş arası okul öncesi dönem olduğundan kesme, yırtma, yapıştırma, çizme boyama etkinlikleri vardır. 6-12 yaş duygu davranış farkındalığının geliştiği bir dönem olduğundan cinsiyet ayrımı oluşur. Rekabete dayalı, kural içeren grup oyunları göze çarpar. 12 yaş üstü çocuklar, onları dış dünyaya hazırlayan, problem çözmeyi gerektiren oyunları tercih eder.” (Devam edecek)
Yurdanur Mergen (Özel)