Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Geçmişten günümüze mumyalamanın tarihi

Çok tanrılı dinlerden kalma bir gelenek olan mumyalama, ölülerinin ruhlarının öteki dünyada dirilip yeniden bedenlerine döneceklerine inanıldığı Mısır’da MÖ 15’inci yüz yılda başladı. Bedenlerinin sağlam kalması amacıyla mumyalama yönteminde bugün ayrıntılı olarak bilinmeyen ilaçlar kullanıldı.

Çok tanrılı dinlerden kalma

Günümüzde çoğu insan için mumyalar korku filmlerinin, gotik romanların veya gizemli dini ritüellerin malzemesidir. Ancak mumyalama, antik dünyada yaygın ve onurlu bir gelenekti, derin dini öneme sahipti ve genellikle yetenekli uzmanlar tarafından gerçekleştiriliyordu.

Mumyalama, ölü bedenlerin çürümekten korunarak bozulmadan kalmasını sağlamak amacıyla uygulanan bir yöntemdir. Bu antik gelenek, farklı kültürlerde farklı biçimlerde uygulansa da genellikle ölüm sonrası hayat inancı ve ölülerin korunmasıyla yakından ilişkilidir. Mumyalama tarihi, Eski Mısır’dan başlayarak birçok medeniyette izlerini bırakmış ve zamanla farklı şekillerde evrilmiştir.

MUMYALAMANIN İLK ADIMLARI: ANTİK DÖNEMLER

Mumyalamanın ilk izleri, tarih öncesi dönemlerde bulunur. Ancak bu dönemlerde mumyalama bilinçli bir işlemden ziyade doğal süreçlerin bir sonucuydu. Özellikle sıcak ve kuru çöl iklimine sahip bölgelerde, cesetler doğal olarak kuruyarak mumyalaşmıştır. Bu tür doğal mumyalanmış bedenlere en eski örneklerden biri, Şili ve Peru’daki Chinchorro kültürüne aittir. MÖ 5000 yılına kadar uzanan bu kültürde, bebekler ve yetişkinler, doğal yollarla korunarak günümüze kadar ulaşmıştır.

ESKİ MISIR’DA MUMYALAMA SANATI

Mumyalamanın en bilinen ve gelişmiş hali Eski Mısır medeniyetinde ortaya çıkmıştır. Mısır’da ölüler, ölüm sonrası hayatlarına devam edeceklerine inanılıyordu ve bu nedenle bedenlerinin bozulmadan kalması büyük önem taşıyordu. Başlangıçta basit teknikler kullanılsa da, zamanla mumyalama oldukça sofistike bir hal aldı.

Eski Mısırlılar, mumyalama işlemi için bedenin iç organlarını çıkararak onları ayrı ayrı muhafaza eder ve bedenin kurumasını sağlardı. Organlar genellikle kanopik adı verilen özel kavanozlara konurdu. Beden, natron adı verilen bir tür tuzla kurutulduktan sonra, keten şeritlerle sarılır ve gömülürdü. Bedenin korunmasıyla birlikte, ruhun yeniden bedene dönebileceği inancı, mumyalamayı daha da kutsallaştırmıştı.

Firavunlar ve soylular için yapılan bu işlemler, sıradan vatandaşlar için daha basit ve ekonomik yöntemlerle gerçekleştirilmiştir. Firavun Tutankhamun’un mumyası ve onunla gömülen zengin mezar eşyaları, bu dönemin en ünlü mumyalama örneklerinden biridir.

DİĞER KÜLTÜRLERDE MUMYALAMA

Mumyalama sadece Eski Mısır’a özgü bir uygulama değildi. Birçok başka medeniyet de farklı şekillerde mumyalama tekniği benimsemiştir:

  • Güney Amerika: And Dağları bölgesinde yaşayan İnka ve diğer öncü toplumlar, ölülerini yüksek rakımlı bölgelerde gömerek mumyalanmalarını sağlamışlardır. Bu bölgelerde soğuk hava ve düşük nem, bedenlerin doğal yollarla korunmasına yardımcı olmuştur. Peru’daki ünlü ‘Juanita Buz Prensesi’ bu tür mumyaların en iyi örneklerinden biridir.
  • Çin: Han Hanedanlığı döneminde (MÖ 206-MS 220) de mumyalama örnekleri bulunmaktadır. Ünlü Dai Hanedanlığı prensesi Xin Zhui’nin mumyası, bu dönemin en iyi korunmuş mumyalarından biridir. Mumyalanan bedenin çevresi, ayrıntılı kumaşlarla sarılmış ve lahdin içine yerleştirilmiştir.
  • Güneydoğu Asya ve Okyanusya: Filipinler, Endonezya ve Papua Yeni Gine gibi bölgelerde de mumyalama gelenekleri bulunur. Filipinler’de bazı kabileler ölülerini mumyalayarak mağaralara yerleştirirken, Papua Yeni Gine’de bedenler ateşte tütsülenerek korunurdu.

ORTA ÇAĞ’DA VE SONRASINDA MUMYALAMA

Orta Çağ’da mumyalama pratiği, büyük ölçüde dini inançlar ve tıp anlayışının değişmesiyle azalmıştır. Özellikle Hristiyanlığın yayılmasıyla birlikte, ölü bedenlerin doğallığına bırakılması ve çürümeye terk edilmesi gerektiği düşüncesi ağır basmıştır. Bu dönemde mumyalama, yalnızca bazı soylular ve din adamları için uygulanmış ve çok daha nadir bir hale gelmiştir.

Rönesans dönemi ile bilim ve anatomiye olan ilgi yeniden canlandığında, özellikle Avrupa’da bazı anatomistler ve bilim insanları, insan bedeninin yapısını incelemek amacıyla mumyalama tekniklerini kullanmışlardır. Bu dönemde, bedenin daha uzun süre korunması için çeşitli kimyasal maddeler ve balmumu kullanılmaya başlanmıştır.

MODERN ZAMANLARDA MUMYALAMA

Günümüzde mumyalama, çoğunlukla arkeolojik ve bilimsel amaçlarla yapılmaktadır. Modern mumyalama teknikleri, genellikle bedeni koruma altına almak için formaldehit gibi kimyasal maddelerle yapılır. Bu yöntem, özellikle anatomik incelemeler ve tıbbi eğitim için kullanılan bedenlerin uzun süre bozulmadan kalmasını sağlar. Ancak, günümüzde eski dönemlerdeki dini veya mistik inançlardan ziyade daha çok tıbbi ve bilimsel nedenlerle uygulanmaktadır.

Modern mumyalama örneklerinden biri, Lenin’in Moskova’daki mozolesinde sergilenen bedenidir. 1924’te ölümü sonrası bedeninin korunması için Sovyet bilim insanları tarafından bir dizi kimyasal işlem uygulanmıştır ve bu işlem, günümüze kadar devam eden bir bakım süreci gerektirmiştir.

Şaman geleneklerini sürdüren birçok toplulukta görülen mumyalama geleneği, Afrika’nın kimi yörelerinde bugün de sürdürülmektedir.

MUMYALAMANIN KÜLTÜREL VE BİLİMSEL ÖNEMİ

Mumyalama, yalnızca bir beden koruma yöntemi olmanın ötesinde, tarih boyunca çeşitli kültürlerin ölüm ve ölüm sonrası yaşam hakkındaki inançlarını yansıtmıştır. Eski Mısır’da ruhun bedene dönmesi inancından, And Dağları’ndaki doğayla bütünleşme anlayışına kadar, mumyalama, toplumların ruhsal ve kültürel dünyalarını şekillendiren önemli bir unsur olmuştur.

Bilimsel olarak ise, mumyalar tarih ve arkeoloji için büyük bir bilgi hazinesi sunar. Mumyalama sayesinde, antik toplumların günlük yaşamlarına, hastalıklarına ve yaşam koşullarına dair çok önemli veriler elde edilmiştir. Ayrıca, günümüz teknolojisiyle mumyalar üzerinde yapılan DNA analizleri, eski toplumların genetik yapıları hakkında da bilgi sağlar.

MUMYALAMA GENİŞ BİR COĞRAFYADA İZ BIRAKMIŞTIR

Mumyalama, insanlık tarihinin en eski ve en etkileyici uygulamalarından biri olmuştur. Doğal süreçlerle başlayan bu uygulama, zamanla ritüelistik ve teknik bir sanat haline gelmiştir. Eski Mısır’dan Güney Amerika’ya, Çin’den Avrupa’ya kadar geniş bir coğrafyada iz bırakmış olan mumyalama, ölüm ve ölüm sonrası yaşam hakkındaki inançların, bilimsel gelişmelerin ve kültürel dönüşümlerin bir yansıması olarak günümüze kadar gelmiştir. Mısırlılar, insandan başka, kedi, köpek gibi hayvanları da mumyaladılar.

Mumyalama, bugün bile hem arkeolojik keşiflerde hem de tıbbi araştırmalarda önemli bir yer tutmaya devam etmektedir. Bu uygulama, geçmişin izlerini taşıyan bedenleri koruyarak hem tarihi hem de bilimsel açıdan insanlığa ışık tutmaya devam ediyor.

Görsel: Pixabay