Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

GÖBEKLİTEPE DÜNYA TARİHİNİ DEĞİŞTİRECEK

Şanlıurfa Güneydoğu Anadolu bölgesinin

Şanlıurfa Güneydoğu Anadolu bölgesinin bence en önemli tarihi kültürel varlıkların bulunduğu bir yerleşim alanı olarak düşünüyorum.

Şanlıurfa’ya peygamberler şehri denilmesini şimdi daha iyi anlıyorum. Nereye bir adım atsanız orada tarih kokuyor. İşte bunlardan birinci sıraya koyduğum Göbeklitepe, Balıklı göl, Hz Eyüp Sabır Makamı, Halil-ür Rahman camisi, Atatürk Barajı, Harran. Hemen bir başka önemli bir nokta da buraya gelmeden mutlaka sıra gecesine katılmak için yerinizi ayırtmanız gerekecek. Her gece yapılan sıra gecesi binlerce insanın bir arada yaşadığı özel bir şölene dönüyor, kendinizi müziğin ritmine kaptırıp doyasıya özgürce hep birlikte yaşıyorsunuz. Elbette bunların dışında görülmesi gereken öyle güzelliklerle dolu ki buraları da gezmek için en az 3 gün zaman ayırmanız gerekir. Şanlıurfa ülkemizin en sıcak bölgesinin yaşandığı bir kent. Sizlere tavsiyem özellikle bu bölgeyi gezmeyi düşünürseniz sonbahar ve ilk bahar aylarını tavsiye ederim. Ben sonbahar ayında gezmiş biri olarak sıcaklık 35 derecenin altına düşmedi desem yalan olmaz.

Şanlıurfa da gezimizin ilk durağı dünya tarihinde ki en büyük ibadet merkezi olarak kabul edilen Göbeklitepe oldu. M.Ö 10 bin yıl öncesine dayanan bu tarihi kalıntılar bugün bildiğimiz dünya tarihini değiştirecek kadar eski olması her yıl milyonlarca insanın Göbeklitepe ziyarete gelmesi ile dikkat çekiyor. Göbeklitepe Şanlıurfa’ya 20 km uzaklıkta bulunan Örencik köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Alman arkeologlar tarafından yürütülen kazı çalışmaları özellikle yaz aylarında ziyaretçi sayısının bir hayli fazla olmasından dolayı durdurup kış aylarında kazı çalışmalarına devam ediyorlar olması buranın muhteşem bir yer olmasını gösteriyor diyebilirim. Göbeklitepe kazı çalışmalarının bir bölümün yapılmasından sonra burasının Mısır Piramitlerinden 7.500 yıl önce inşa edildiği ortaya çıkmış olması arkeologların dikkatini çekmiş durumda.

Rehberimizin anlattığı kadarı ile Göbeklitepe bölgesinin arkeolog çalışmalarını çok eski yıllarda Amerikalılar başlatmasına rağmen burasının dünya tarihini değiştirecek kadar bir yer olduğunu bulamamaları bana ilginç geldi. Göbeklitepe’de bugüne kadar keşfedilmemiş anıtsal yapılar arasında en iyi korunmuş olanı D yapısı olanıdır. En geniş yerinde 20 metre çapında oval planlı yapıdır. Yapı duvarının içerisine düzenli aralıklarla yerleştirilmiş, merkezdekilerden daha küçük 12 dikilitaş bulunmaktadır. Yapının bazı kesimlerinde duvar sıvalarına ait izler bulunmaktadır.

1983 yılında bu bölgede tarlası süren bir çiftçi oymalı bir taş bularak bunu Şanlıurfa müzesine götürmesi ile aslında pek de önemsenmiyor. 1995 yılında bu bölgede kazı çalışmalarının yeniden başlaması birçok birbirinden değerli eserlerin ortaya çıkması ile 2011 yılında Unesco tarafından Dünya miras listesine geçici olarak alınarak dünyanın dikkatini Göbeklitepe’ye çevrilmiş olmasını sağlamış durumda. Şanlıurfa’da ilk sırada görmek istediğiniz bir yer olacağını düşünüyorum.

Şanlıurfa denilince insanoğlunun ilk aklına geldiği yerlerden biriside Harran olduğunu biliyorum. Yaşadıkları hayatı, bölgede ki evleri, hatta yöresel giysileri ile her zaman aklımız ayrı bir yer alır. M.Ö 6 bin yıl öncesine dayanan geçmişi ile dikkat çekmektedir. Harran’nın kubbeli ve birbirine yakın içten içe geçmeli evleri ile günümüzde farklı kültürel varlıklar olarak kullanılıyor olması gelen misafirlere hayat veriyor. Yerli ve yabancı turistlerin akın akın geldiği Harran’da dokuz yüzün üzerinde restorasyonu yapılmış Harran evi bulunmakta. Bunların içerisinde ise en çok ziyaret edilen Harran Kültür Konağı oluyor. Gelen konuklarını dışarı da karşılayan ailenin büyükleri sizi gülen yüzleri ile içeri davet edip sizin serinlemeniz için özel olarak hazırlanmış kıl çadırları altında misafir ediyorlar. Harran evlerinin en büyüğü olan burası sizin evleri görmenizi sağladığı gibi yöresel giysileri giymenizi ve buradan hediyelik eşyalar almanızı sağlıyor. Hani anlatılmaz yaşanır diye kullanılan bir tabir var ya onu burada kullanmak yerinde olacak gibi geliyor bana. Harran da bulunan böylesine güzel bir yeri bırakarak tekrar yola çıkmak zor olsa da yeni daha farklı yerleri görmek beni son derece mutlu ediyor. Harran’dan ayrılmadan önce dünyanın ilk üniversitesini ziyaret etmemek bence büyük haksızlık olurdu bu nedenle Harran üniversitesinin tarihi kalıntılarını görünce hemen fotoğraf makinamı alıp tepeden yavaş yavaş inerek fotoğraflamaya çoktan başlamıştım. Harran Üniversitesinin bulunduğu kalıntıların etrafı tel örgülerle çevrili olması çok kötü bence. Dünyanın İlk üniversitesi olduğunu kanıtlanmamış olmasına rağmen heybetli duruşu ve bölümlerinin hala dik ve yıkılmamış olması son derece güzel bir olgu bence. Beni son derece etkileyen Harran üniversitesinin önünden bu kez tepeye doğru istemeden yürümeye başladım. Son kez tepeden bir daha bakıp yürümeye devam ettim. Bir hayli sıcak hava nefes aldırmamızı etkiliyordu.

Peygamberler şehri olarak adlandırılan Şanlıurfa’da bu kez ziyaret edeceğimiz yer ise Hz Eyüp Sabır Makamı. Hz Eyüp Sabır Makamın önünde aracımızdan inerek huzur içinde geniş bir kapıdan içeri girdik. Karşımızda dik merdin var sağ tarafımızdan gelen kuranı kerim okunuşu her tarafınızı huzur ve rahatlık içerisine sokuyor. Sol tarafında bahçe üst katında yöresel giysilerinin bulunduğu alan merdivenlerden çıkarken sağ tarafta Hz Eyüp camisi. Burada namaz kılmak nasip olmadı ne yazık ki. Taş yapı olan Hz Eyüp Sabır Makamı görülmeye değer bir yer olarak notlarımın arasına aldım ki bir sonra ki gelen insanlara nasip olsun diyerek.

Yolcu yolunda gerek diyerek tekrar yola çıktık. Bu kez öğle yemeğimizi yemek üzere Siverek yolunu tuttuk. Siverek benim hayatımda çok ama çok önemli bir yer tutan topraklardır. Çünkü insan hayatında ailenin yeri bir başkadır. Rahmetli İsmail dedem bu topraklarda can vermiş bir şehittir. Sarıkamış’ta donarak can veren askerlerin içerisinde içerisin de hastalanarak Siverek devlet hastanesine getirilen dedem İsmail burada hayata gözleri yummuş. Yaşamış olduğu yıllarda o cepheden o cepheye gönderilen dedem oğlu Rüstem Türk’ü hiç göremeden bu dünyadan göçüp gitmiş. Babam babasını, ben dedemi, dedem bizleri hiç görmedi. Ne diyelim takdiri ilahi her şeyin hayırlısı diyerek yaşamamıza devam ediyoruz üzücü olsa da. Allah’ım başta dedem olmak üzere bu güzel vatan için ölen tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum mekanları cennet olsun. Aklım da dedemin o günlerini babamı düşünürken yemek yiyeceğimiz restoranda geldik. Üst katta bulunan yere geldiğimizde boş bir masada tek başına oturan yöresel kıyafeti ile oturan temiz giyimli bir bey dikkati mi çekti.

Sandalyenin birisini alabilir miyim dedim tok bir ses ile kalabalık bir grubuz diyerek geri çevirdi nezaketli bir şekilde. Biz yemeğimizi yedik çay içerken o beyin masasının etrafında yedi on iki yaş arası bir çocukların özenle hazırlanmış yemek yediklerini gördüm. İçimden ne güzel böylesine evlatlarına değer veren aileler var diyerek. Bu arada kendisine hala yemek getirilmediğini söyleyerek garsona biraz latife yaptı. Üç kişi ile bu kadar insan hizmet verilmez diyerek. Bir daha buraya gelmem diyerek gülümsedi garsona doğru. Günün tatlı yorgunluğunu kendi aramızda konuşarak biraz da dinlenmeden sonra üst kattan aşağıya inip hesaplarımızı ödeyip bahçeye yani caddeye açılan kapıdan adımı attığımda genç bir delikanlı elinde çay bardağı ile karşıladı ve ağam sizinle tanışmak istiyor diyerek yol açtı. Saygı ve nezaket içerisinde Şanlıurfa’ya hoş geldiniz diyerek neler düşündüğümü sordu. Gördüğüm yerleri gözümde canlandırıp her şey güzel, sorun yok dedim. Kendisini tanıttı kısaca sonra ben kendisine birkaç soru sordum aldığım cevaplar gerçekten bir insanda olması gereken cevaplardı ama günümüzde böyle insanların az olduğunu düşünenlerden birisiyim. Zenginliğini ön plana almayıp insanlara tepeden bakmayan tam tersine onlar gibi yaşayan değerli bir insan izlenimi bıraktı bende. Kısaca Şanlıurfa’dan çok mutlu ayrıldım. Gezmek görmekten öte Mehmet Ağa’yı tanımak fırsatı buldum. Allah’ım ailen ile birlikte sağlıklı güzel yarınlar diliyorum Mehmet Ağa sana.

Sevgili okurlarım Şanlıurfa ile anlatacaklarım bu kadar ile bitmiyor önümüzde ki hafta başta Halfati olmak üzere birbirinden güzel yerleri anlatmaya devam edeceğim inşallah. Kahve Tadında Sohbetimi bugün burada noktalıyorum her şey gönlünüzce olsun.