Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

‘Karikatürün bel kemiği sağlam bir fikirden geçiyor’

Karikatür sanatına olan ilgisinin ilkokul yıllarında babası tarafından alınan bir dergi ile başladığını söyleyen Afyonkarahisarlı başarılı karikatürist İhsan Canıtez, karikatürün bel kemiğinin sağlam bir fikirden geçtiğini belirterek şunları aktardı: “Karikatür de hayatımızdaki her şey gibi hızlı değişen şeylere ayak uyduruyor. Kuşaklar arası beğendiğimiz, kızdığımız, güldüğümüz şeyler de bu değişiklerin içerisinde. Benim amacım karikatürün hamurundaki değerleri unutturmadan bu değişikliğe uyum sağlayabilmek.”

Karikatür sanatına olan ilgisinin

Afyonkarahisarlı başarılı karikatürist İhsan Canıtez, Afyonşehir Gazetesi’ne verdiği özel röportajda karikatüristlik mesleğinin tüm bilinen, bilinmeyen yönlerinden ve detaylarından bahsetti. 1995 doğumlu Canıtez, karikatüre olan ilgisinin babasının aldığı bir dergi ile başladığını belirterek, “Karikatüre ilgim ilkokul yıllarında bir gece babam ile eve dönerken bana bir karikatür dergisi almasıyla ve benim tüm hafta yeni sayısı çıkana kadar o dergiyi okumam ile başladı. Beni bu dünyada içine çeken şey, eğlenceli çizgilerle oluşan genel kompozisyonda insanların, hayvanların hatta eşyaların bile konuşabiliyor olması idi. Her birimiz aslında yaşamda özgür bir hayatın peşine düşeriz, bizi özgürleştiren şeyler her birimiz için de farklı şeyler olabilir. Benim için bu alan kendi ifade etmenin yanında özgürce ifade etmek anlamına geldi, en başından beri. Sürekli karikatür, mizahi denemeler okuyup, özellikle beğendiğin yazar ve çizerleri takip ettikten sonra iyice bu sanat dalının içine girdim. Sonrasında çizimlerimi okuyucuyla buluşturdum, gelen tepkiler çok güzeldi sonrasında ne ürettiysem paylaştım” şeklinde konuştu.

Canıtez, karikatür sanatı ve mesleğine dair sorduğumuz sorulara içtenlikle şu şekilde cevap verdi:

İhsan Canıtez kimdir?

Ben İhsan Canıtez, 1995, Afyonkarahisar doğumluyum. Burada olmamın sebebi ise meslek olarak yaptığım çizerlik daha özel tanımıyla karikatüristlik ya da karikatürcülük. Sosyal medya profillerimde ve Kafkaokur edebiyat dergisinde ve çeşitli dergiler ve fanzinlerde çizimlerimi okuyucuyla paylaşmaktayım.

Öncesinden biraz bahsetmek gerekirse; 2013 yılında Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık bölümüne girdim, üniversite eğitimim ile eş zamanlı olarak öğrenci topluluklarında aktif görev aldım. Bu süreçte ilgi alanımızın ortak olduğu insanlarla tanışmak benim karikatür ve seslendirme konusunda yol kat etmemi sağladı. Bu iki niş meslekte olabildiğince araştırma edindim tecrübe kazanmaya çalıştım.

Benim için bazı kırılma anları şunlardı, çizimlerimi paylaştıktan sonra ilgi görmesi beni daha da motive etti. 2021 yılında Fenerbahçe Spor Kulübü ulaştı ve bir projede ortak çalışmayı teklif ettiler. O zamandan beri her sene Fenerbahçe’nin kuruluş yılı videosunu çizip seslendiriyorum. 2022 yılında İstanbul’da Tedx konuşmasına davet edildim, tüm bu süreçleri de konuşmamda bahsettim. Ardından markalar ile iş birliklerine başladık.

Uzun zamandır İzmir’de yaşamaktayım. Zamanımın çoğu çizim yapmak ve çizim fikri bulmak ile geçiyor…

Karikatürleri çizerken nelerden ilham alıyorsunuz?

Ben insan psikolojisi ve ortak toplumsal hafızamız tabanlı karikatürler üretiyorum. Herhangi ilgimi çeken bir konuya uzaklaşıp geriden baktıktan sonra kendi süzgecimden geçirip kağıda döküyorum.

Bence ilham tek yönlü bir şey değildir. Yetenek de öyle. Bu tür kavramlar hatta iş biraz da basitleştiriyor gibi geliyor bana. Çok çalışmak, çok gözlemlemek ve tüm bunları farkında olarak yapmak bir şeyler üretmenizi sağlayabiliyor.

“Yazmak geri çekilmektir” der Jacques Derrida. Ben de bunu çok önemsiyorum, geri çekilip hızlı bir şekilde akan hayatı gözlemliyorum, notlarımı alıyorum sonrasında ise kağıdın başına oturuyorum.

Fikirler bazen çok oturaklı bir şekilde aklımda oluşuyor. Durum böyle olunca işim daha kolay oluyor fakat bazen “Bir şeye ihtiyacım daha var” diyorum onu da bulunca tüm düğümü çözmüş oluyorum. Ardından ben düğüm atıyorum, okuyucumla buluşturuyorum sonrasında onlara düğümü açmak kalıyor. Okuyucu çok net açık mesajlar yerine kendilerinin biraz uğraşıp çözebildiği işleri daha çok seviyor. Sonrasında onların tepkilerini görmek ise benim için paha biçilemez oluyor…

Karikatürleri çizerken hangi karikatür çeşitlerini ele alıyorsunuz?

Karikatürün gelişimine baktığımızda ilk örneklerinden günümüze kadar farklılıklar olduğunu görebiliyoruz. Özellikle ülkemizde bir zamanlar çok satan mizah dergileri o günün şartlarına göre yavaş yavaş tüketilebilen, doyulabilen envanterlerdi. Çünkü bir dergiyi aldıktan sonra yeni sayısının çıkması için 1 hafta beklemeniz gerekiyordu. Sosyal medyanın bu kadar hayatımıza girmemesi de bu tüketimi etkiliyordu.

Şu an baktığımızda karikatürlerin çoğunlukla internet aracılığıyla okunduğunu görebiliyoruz. Tüketim alışkanlıkları okumaları da oldukça etkiliyor, insanlara eğlenceli veya komik gelen şeyler değişti. Düşünün bundan çok değil 5 sene önceye kadar altı kırmızı şeritli ‘caps’lere gülerken şu an gördüğümüzde “Bu mizah da eskidi…” diyip geçebiliyoruz. Tabii ki buradaki karşılaştırmam karikatür ve caps falan değil, karikatür bir sanat dalıdır ve ülkemizde birçok değerli usta karikatürün şu an hala okunabilir olmasını sağlamışlardır. Fakat şekil değiştirdiği gerçeğini atlamamamız gerektiğine dikkat çekmek istedim.

O yüzden benim şu an çizdiğim içeriklerden yine karikatürün toplumsal görevlerini üstlenerek sade, yaşadığımız şeyler üzerinden ve hayatın içinden olduğuna dair geri dönüşleri aldığımı söyleyebilirim.

Türkiye’nin ünlü karikatüristlerinden kendinize idol olarak gördükleriniz var mı? Varsa kimlerdir?

Evet var, en başından itibaren zaten önce karikatüre sonra da çizen kişilere ilgi duyup araştırmaya başlıyorsunuz. Bana da göre de zaten bir işte ilerlemenin ölçütlerinden birisi de sizden önce ilgi duyduğunuz alanda çalışmalar yapan kişilerin hangi yollardan geçtikleri, neler izledikleri, neler okudukları gibi kıstaslar çok önemli.

Bu konuda tarzını ve hayata karşı bakış açısını severek takip ettiğim, ben de ilk filizlenmeleri oluşturan kişi Umut Sarıkaya’dır. Sarıkaya’nın çizim tekniği ve ele aldığı konular her zaman kendisini hayranlıkla takip etmemi sağlamıştır ve bana göre bir ekol oluşturmuştur.

Ayrıca biraz önce bahsettiğim üniversite topluluklarının bana kattıkları arasında, topluluk bünyesinde düzenlediğimiz etkinlikler aracılığıyla gelen günümüz usta karikatüristleri de yer alıyordu, onlar ile yüz yüze görüşüp tecrübelerinden yararlanma fırsatı buldum. Bu isimler arasında da Bülent Üstün, Erdil Yaşaroğlu, Emrah Ablak, Fırat Budacı gibi önemli çizer ve yazarlarımız vardı.

Karikatürlerinizi çizerken Türkiye’nin gündemini ele alıyor musunuz? Bu gündemi ele aldığınızda herhangi bir sıkıntıyla karşılaştığınız oldu mu?

Öncelikle bu konuya biraz daha geniş bir perspektiften yaklaşarak ele almak istiyorum. Öncelikle karikatür gibi bir sanat dalını neden bu kadar sevildiğini ve neden bu kadar hayatımıza dahil olmasını bir düşünelim. Karikatür ortaya çıktığı bugünden itibaren iğneleyici bir görev üstlenmiştir, salt bir eleştiriden bahsetmiyorum, gerçekten toplumun ihtiyaçlarını veya toplumun eleştirdiği konulara ayna tutma gibi bir görev bu. Tabii görev konusunu kullanmak da ne kadar doğru olur orası tartışılır fakat bana göre karikatür, işten eve giden, sosyal hayatı sınırlı olan, başkalarının gezip dolaştığı şeyleri izlemeye mahkum olmuş sesi de pek çok çıkmayan insanların sesi olabilmiştir bu süreçte.

Bunun farkında olarak ben de yakın çevreden başlayarak konuşulması gereken şeyleri eserlerimde yansıtmaya çalışıyorum. Zaten mizahın içinde olan bu eleştiri, bu tenkit kavramları medeniyetimizin gelişmesinde, insanların uyanmasında çok fazla yardımı olan kavramlardır.

O yüzden karikatür, mizah ve eleştiriyi ayrı tutmamız düşünülemez. Etliye sütlü dokunmalı biraz çizerler, yazarlar.

Hakarete hiçbir zaman başvurmadım, sanatın içinde hakarete de yer yoktur, o yüzden hiçbir kesimden de bir şikayet almadım. Bazen partizanlardan kötü yorumlar aldığım oluyor, fakat ben bir ideolojinin peşinden gidip karşı tarafı körü körüne eleştirmiyorum. Bu yorumları da yapıcı olmadığı sürece dikkate almıyorum.

Ki şunu da belirtmeliyim benim çizdiğim çoğu karikatürde bizzat ben varım ve burada kendi yaptığım anlamsız hareketlerden veya duygulardan bahsediyorum, insanlar da bunu “Aa bende de bu var!” dediği zaman ortak bir şeyler paylaşmış oluyorum. Yani kendimi eleştirmekle başlıyorum.

Türkiye gündemini her zaman detaylı bir şekilde takip ediyorum ve gündeme dair çizdiğim milyonlarca kez paylaşılan karikatürlerim de mevcut. Birilerinin sesi olabilmek, onları tek bir kareyle duyurabilmek benim için çok önemli. Bunu yapmaya her zaman devam edeceğim.

 

Karikatürist olarak hedefleriniz nelerdir?

Bu ülkenin bir karikatüristi olabilmek, böyle anılmak öncelikle benim için çok değerli. Bu kabul gördüğüm için oluşan bir haz değil, ürettiğim şeylerin birilerinin önüne çıkıp, bir şeyleri kurcalatabildiğim için. Belki de bir çocuğun bu sanata ilgi duymasını sağlayabilmek…

Henüz yolun başında bir çizer olarak, sürekli yeniyi takip ederek kendimi geliştirebilmek en büyük hedefim. Sonrasında da kısa vadedeki hedeflerimden bir tanesi karikatürlerimden oluşan bir kitap çıkarmak. Bunun için de yavaş yavaş çalışmalara başladım. Bunu da ilk kez burada söylemiş olayım…

Karikatür sanatıyla uğraşmak ve karikatürist olmak isteyenlere neler söylemek istersiniz, ne gibi tavsiyeler verirsiniz?

Aslında bunu biraz önce belirttiğim gibi yolun henüz başında olan bir çizer olarak söyleyebilirim. Fakat son 4 senedir bu alanda birçok insan tanımış birçok içerik üretmiş biri olarak da yanıtlayacağım tabii ki…

Öncelikle ilginiz yoksa hiç uğraşmayın, karikatür sanatı saatlerce, günlerce, aylarca hatta yıllarca çalışmayı gerektiren; ufak bir ara verdiğinde bile seni başlara döndürebilen zor bir alan. Çizer kişiler bana az çok hak verecektir diye düşünüyorum kalemin nankörlüğü konusunda…
Kas hafızanızı sağlamak için bol bol pratik yapacağınız uzun geceler sizleri bekliyor… Fakat bu kadar da göz korkutmaya gerek yok başta belirttiğim ilgi var ise bu süreçler sizi içinize çekiyor zaten.

İş teknik kısmı yani öncelikle var olan çizim tekniklerini yalayıp yutmayla bitmiyor, sonraki süreç kendi imzanız gibi olacak çizim tekniğinizi bulmak ile geçiyor.

Burada da bitmedi… Karikatürün bel kemiği sağlam bir fikirdir. Ne çizeceğiniz çoğu zaman nasıl çizdiğinizin önüne geçer. Aklınızda bulunan o muhteşem fikri kendi çizgilerinizle aktarmanız için masa başına oturursunuz sonrasında sadece o kağıt, elinizde tuttuğunuz kalem ve siz varsınızdır.

Eğer oturaklı bir fikriniz yoksa saatler geçebilir, ortaya bir şey çıkmayabilir ve bu sizi üzebilir… (Yaşandı) O yüzden önce fikir bulmak için sizi besleyen şeyleri keşfedin. Neler okumalıyım? Neler izlemeliyim? Nereleri dolaşmalıyım? Ve Bunlardan keyif alacak mıyım? Sorularını mutlaka sorun kendinize.

İnsanlar arkaik dönemlerden bu yana kendilerini ifade etmek için çeşitli yollar buldular. Ortaya da sanat çıktı. Siz de bunun bir parçası olduğunuzu hissettiğinizde yorgunluklarınız, çektiğiniz çileler, ‘Acaba olmaz mı?’lar… Hepsi uçup gidiyor.

Ve unutmayın sürekli çizmeniz ve sürekli düşünmeniz gerekiyor, bunun tatili maalesef yok. Bundan keyif almaya odaklanın. Son olarak da vicdanınızı hiç bir zaman görmezden gelmeyin, gerçekten inandığınız şeyleri kağıda aktarın…

Eklemek istedikleriniz neler?

Öncelikle çok teşekkür ederim. Karikatürü konuşup daha geniş kitlelerin en azından ufak bir bilgisi olmasını sağlamak benim için güzel bir doyum noktası. Karikatür de hayatımızdaki her şey gibi hızlı değişen şeylere ayak uyduruyor. Kuşaklar arası beğendiğimiz, kızdığımız, güldüğümüz şeyler de bu değişiklerin içerisinde. Benim amacım karikatürün hamurundaki değerleri unutturmadan bu değişikliğe uyum sağlayabilmek. Bunu da eklemek istedim.Tekrardan teşekkür ederim, karikatürlerde görüşmek dileğiyle. Bekir Turan Vural (Özel Haber)