Diyetisyen Muhammed Dursun: “8 yaşında 90 kilo olan, 13 yaşında 130 kilo olan danışanlarım var. Aile de diyor ki inatla kilo versin, kilo vermesi gerekiyor. Kilolu olması bir neden değil, aslında bu bir sonuç. Zamanında hazır gıda ve mısır şurubu gibi şeyleri yediği için kan değerleri bozuluyor ve tiroit bezleri kötü bir şekilde çalışıyor, insülin direnci karaciğer yağlanması oluyor.”
ÇOCUKLARIN KAN DEĞERLERİ BOZUK
Okullarda çocukların düzenli olarak boy-kilo taraması yapılması ve izlenmesi gerektiğini belirten Diyetisyen Muhammet Dursun, “Çocuklar için vücut taraması yapılabilir. Çocuklara kan testi yapılmalı. Çünkü günümüzde çocuklar genelde hazır gıdalarla beslendiği için hepsinin kan değerleri çok kötü” dedi. Muhabirimiz Kübra Ergün’e kilo kontrolü ve sağlıklı beslenme konusunda bilgiler aktaran Diyetisyen Dursun, “Öncelikle diyetisyen desteği, fizyoterapi desteği olarak kasların ne derece güçlü ve kan değerlerinin öğrenilmesi gerektiğini düşünüyorum” diye başladığı açıklamalarına şöyle devam etti:
“8 yaşında 90 kilo olan, 13 yaşında 130 kilo olan danışanlarım var. Aile de diyor ki inatla kilo versin, kilo vermesi gerekiyor. Kilolu olması bir neden değil, aslında bu bir sonuç. Zamanında hazır gıda ve mısır şurubu gibi şeyleri yediği için kan değerleri bozuluyor ve tiroit bezleri kötü bir şekilde çalışıyor, insülin direnci karaciğer yağlanması oluyor. Bende şunu anlatmaya çalışıyorum; bir aileye çocuğun kilo vermesi için önce bu değerlerin düzelmesi gerekiyor. Eğer kronik rahatsızlığı varsa ben arka planda durmayı tercih ediyorum. Kilo nedeninde kronik rahatsızlığı yoksa genellikle psikolojik sıkıntıları oluyor. Önce bu sorunun çözülmesi gerekiyor” dedi.
‘ÖNCELİKLE KAN TESTLERİ İSTİYORUM’
Dursun, “Zayıflamak için gelen danışanlarımdan öncelikle kan testleri istiyorum. Testler olduktan sonra bir sıkıntı yaşamayız. Daha sonra ailede herhangi bir sıkıntı var mı yok mu bunu öğreniyorum. Yatkınlık var mı ailede öğrenip ona göre değerlendirme yapıyorum. Onda da bir şey yoksa sırada hastayı tanımak var. Hastanın kilo almamasının yada almasının nedeni nedir? Çok stresli bir hayatı olabilir, uyku düzeni bozuk olabilir, su tüketimi olmayabilir bunları bilerek bir nevi beslenmeyi sohbet havasında anlatabilmek önemli. Yoksa listeyi çıkartıp vermek daha kolay o yüzden altındaki sorun çok önemli.
YAŞLILAR KASLARINI GÜÇLENDİRMELİ
Pandemide en çok sıkıntıyı yaşlıların yaşadığını söyleyen Dursun, “Evden çıkamayan yaşlılar genelde güneş göremedikleri ve hareket edemedikleri için kemik erimesi tehlikesi ortaya çıkıyor. Yaşlıların beslenmesiyle ilgili yapabileceğimiz şeyler D vitamini ağırlıklı olur. Sadece D vitamini vermekte yeterli değil çinkoda vermek gerekiyor. O yüzden çoğu vitamin bunlara göre tasarlanıyor. Evde basit egzersizler yapılabilir. Ağır sporlardan ziyade kasları geliştirecek kadar yeterli olan sporlardan yapılabilir. Pandemi süreci 1,5 yıl sürdü ve evdeki yaşlılar hareketsiz kaldı. Şuan da dışarı çıktığında yürümede zorluklar çekebilirler. Kas ve kemik güçlü olmadığı için fıtık, kırık, kıkırdaklar arasında ezilme oluyor. O yüzden kası güçlendirmek vücudu dinç tutmak çok önemli” dedi.
‘SU MİKTARI KİŞİDEN KİŞİYE GÖRE DEĞİŞİYOR’
Günlük su tüketimi hakkında bilgi veren Dursun, “Günlük 3 litre 4 litre su içmemiz gerektiği söyleniyor. Bir insanın egs’ne bakmadan flitrasyon hızına bakmadan bu bilgiyi veremeyiz. Su hidroliz dediğimiz olay için önemli. Hizroliz de suyla birlikte yağ parçalama polimerleri monomerleri ayrıştırma düzenleyici emilimi su da eriyen vitaminleri taşımak için ideali bellidir insan midesinde su hacmi bellidir. 4 litre dediğimiz su miktarı neredeyse bir damacana kadar oluyor. Çok su tüketince vücut hiçbir şey ememeden direk olarak sıvıyı dışarıya atıyor. İnsan böbreğinin belli bir limiti var. Su miktarı kişiden kişiye göre değişiyor 2,5 – 3 litre olmalı. Mesela şeker hastaları çok sık su içerler çok sık lavoboya giderler ama vücuttaki su miktarları düşüktür %40 ın üzerine çıkmaz ki bunu bayanlarda %50 erkelerde ise %55 isteriz. Su oranının düşük olması ise vücut içtiği suyu dokulara alamıyor, idrar ve terleme yoluyla dışarıya atıyor demektir. Su dolaşıma girmeyince yağ yakımı olmuyor su olmayınca protein üretimi de olmuyor ki bu hastalarda kanamalar durmuyor. Diyabet hastalarında sıkıntı suyu vücudun kullanamaması, hücrelerin hiçbir şeyi almamasıdır. Şeker hastasının olmasının nedeni kanda şekerin çok fazla olması, dokular alamıyor artık hasar görmüş hormon salınmıyor. Vücut kan şekerini düşürmek için diğer işlemleri yaparken suyu göz ardı ediyor o yüzden bu tarz şeyler geçmiyor. Yaralar geçmiyor. Suyu aktif ve yeterli miktarda kullanabilmek önemli” dedi.
‘MİNİMUM 50 GR GLİKOZ YETERLİ’
Şeker hakkında da bilgi veren Dursun, “Şekeri sadece şeker olarak düşünmeyelim. Yapı taşı glikoz olarak düşünelim. Mesela çaya şeker atmıyorum ama her gün makarna yiyorum dediğinizde zaten şeker yemiş oluyorsunuz. Kimyasal formül aynı bilimsel olarak beynin yakıtı glikozdur .Ketoz denilen bir hastalık var hiç şeker tüketmeyen kişilerdir karbonhidrat kendini parçalamaya başlar keton dediğimiz cisimcikler kana karışıyor buna kan zehirlenmesi diyoruz. Günlük minimum 50 gr glikoz almak zorundayız” diyerek sözlerini tamamladı. KÜBRA ERGÜN / ÖZEL