Şap hastalığı nedeniyle il içi ve il dışı hayvan sevkiyatları durdurulmasının ardından bir açıklama yapan Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Muhammed Nevzat Algan: “Hasta hayvanların sağlıklılarla direkt temasıyla ve solunum yoluyla bulaşma başta olmak üzere hastalık çıkan bölgeden her şeyle taşınıp bulaşabilen, bulaştığı eşyalarda ve giysilerde 5 aya kadar canlılığını koruyabilen bir etkene sahip bu hastalık için en önemli tedbir ise hastalığı tamamen sınırları içinde şap hastalığı görülmeyen ülkelerin yaptığı gibi sınır güvenliğimizi sağlamaktır.”
Türkiye genelinde hayvanlarda görülen şap hastalığı nedeniyle Afyonkarahisar’daki hayvan pazarları kapatıldı, il içi ve il dışı hayvan sevkiyatları durduruldu.Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ile ilçe müdürlükleri ekiplerince büyükbaş ve küçükbaş hayvanların şap hastalığına karşı aşılanacağı bildirildi. Sadece kesimhaneye gidecek hayvanların sevkiyatına izin verilirken yasaklara uymayanlara 46 bin 159 TL para cezası uygulanacağı uyarısında bulunuldu. Şap hastalığı hakkında yazılı bir açıklama yapan Afyonkarahisar Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Muhammed Nevzat Algan hastalığa neden olan virüslerin çok çeşitli olduğunu belirterek, her virüse karşı aşılama yapılması gerektiğini belirtti. Anadolu’daki tabiriyle ağız ya da tabak/dabak olarak da nitelendirilen şap hastalığının sığır, koyun, keçi, manda gibi evcil hayvanlar başta olmak üzere geviş getiren yabani hayvanlarda da görülebilen viral bir hastalık olduğunu belirten Algan’ın açıklamasından öne çıkan önemli satırbaşları şöyle:
ŞAP HASTALIĞI DÜNYADA ASIRLARDIR GÖRÜLÜYOR
Dünyada asırlardır var olduğu bilinen şap hastalığı ilk olarak 1546 yılında bugünkü ismiyle tanımlanmıştır. Şap virüsü ise ilk kez 1894 yılında filtreleri geçebilecek kadar küçük olan bir etken olarak literatüre kaydedilmiştir. Ülkemizde ise ilk olarak Osmanlı döneminde 1914 yılında şap hastalığı ile ilgili bilimsel veriler yayınlanmıştır. Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra da hastalıkla ilgili birçok çalışma yapılmış ve 1950 yılından bu yana Türk veteriner hekimleri tarafından şap aşısı üretilmektedir. Yalnızca bu hastalığa özel olarak 1957’deki büyük salgın nedeniyle Atatürk Orman Çiftliğinde bir şap laboratuvarı kurulmuştur. Laboratuvar bugün Şap Enstitüsü Kurumu olarak teşhis kontrol ve aşı üretimi alanlarında hizmet vermektedir.
VİRÜSÜN ÇOK ÇEŞİTLİ TİPLERİ MEVCUT
Şap hastalığı etkeni, Picornaviridae ailesinin Aphtovirusaltgrubu (genusu) içinde sınıflandırılır. Virüsün, 7 serotipi (A, O, Asia, C, SAT1, SAT2, SAT3) Ve 67’ den fazla alt tipi vardır. Hastalığın bir tipine karşı yapılmış aşı diğer virüs tipleri için koruyucu olmaz. Bu virüs tiplerinin her birine özel aşı üretilmesi gerekir. Ülkemizde son olarak görülen şap hastalığının etkeni ise Türkiye’de bugüne kadar teşhis edilmeyen Sat 2 virüsüdür. Şap hastalığının bu türü yakın geçmişte sınır komşumuz Irak’ta görülmüş ve ülkemize sıçrama ihtimaline karşı aşı üretim çalışmaları başlatılmıştır SAT 2 suşu içeren aşı 9 Şubat 2023 tarihinde Şap Enstitüsü veteriner hekimleri tarafından kullanıma hazır hale getirilmiştir.
VETERİNERLER OLARAK ALINMASI GEREKEN TEDBİRLERİ ÇOK İYİ BİLİYORUZ
Yurdumuzda ve dünyanın büyük bölümünde asırlardır görülen bu hastalığın nasıl kontrol edileceğini ve alınması gereken tedbirleri Veteriner Hekimler olarak bizler çok iyi biliyoruz. Yasal mevzuatta da yer aldığı gibi hayvan pazarlarının kapatılması ve hayvan hareketlerinin kısıtlanması, riskli bölgelerdeki tüm hayvanların aşılanması hastalığın yayılmasının engellenmesi ve söndürülebilmesi için önemli tedbirlerdendir. Hasta hayvanların sağlıklılarla direkt temasıyla ve solunum yoluyla bulaşma başta olmak üzere hastalık çıkan bölgeden her şeyle taşınıp bulaşabilen, bulaştığı eşyalarda ve giysilerde 5 aya kadar canlılığını koruyabilen bir etkene sahip bu hastalık için en önemli tedbir ise hastalığı tamamen sınırları içinde şap hastalığı görülmeyen ülkelerin yaptığı gibi sınır güvenliğimizi sağlamaktır. Şap hastalığı olan ülkelerden ülkemize giriş çıkış yapan hayvan hayvansal ürün ve insanlar hastalığın ülkemize taşınmasına sebep olabilmektedir.
VATANDAŞLARIMIZ SÜT YUMURTA GİBİ HAYVANSAL ÜRÜNLERİ TÜKETMEYE DEVAM EDEBİLİRLER
Hastalık son yıllarda bir vaka bildirilmese de nadiren de olsa zoonoz yani hayvanlardan insanlara bulaşabilen bir hastalıktır. Bugün için insanları tehdit eden bir durum ortaya konulmamıştır. Veteriner hekimler tarafından muayene edildikten sonra kesilen ve kesim sonrası et muayenesi yine Veteriner Hekimler tarafından yapılan hayvanların etlerinin tüketilmesi insanlara hastalık bulaşmasına neden olmaz. Aynı şekilde gerekli sağlık tedbirleri alınarak üretilen süt ve süt ürünleri ile de insanlara bulaşmaz. Vatandaşlarımız bütçeleri elverdiğince veteriner hekim nezaretinde üretilmiş et süt yumurta gibi hayvansal ürünleri tüketmeye devam edebilirler.
Bizler Veteriner hekimliğe ve veteriner hekimlere verilen önemin artmasını, mesleğimizi bilimsel gereklilikler doğrultusunda rahatça icra edebileceğimiz bir ortamın sağlanmasını istiyoruz. Ataletten kurtarılmış bir veteriner hekimlik teşkilatı sayesinde ülkemizde bu ve benzeri hastalıkların görülme oranının çok azalacağını, hayvan ve insan sağlığının daha iyi korunacağını bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.” Haber Merkezi