CHP Afyonkarahisar Eğitim Buluşması Toplantısı AFBEL Otel’de başladı. Toplantıya; CHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş, CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan, CHP İl Başkanı Faruk Duha Erhan, Afyonkarahisar Belediye Başkan Yardımcısı Eylem Ayar, Parti Meclis Üyesi Yalçın Görgöz, eğitim paydaşları katıldı.
Toplantının açılışını yapan İl Başkanı Erhan, Eğitim Maratonu Toplantısının Afyonkarahisar’da yapıldığından oldukça memnun olduğunu belirtti. CHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş ise eğitim modeli ile ilgili şunları söyledi: ” Bakanlık bir dizi yapmış, Aile. Her bölüm başka bir konu ele alınıyor iyi ve kötü örnek üzerinden. Ailelerin bilgilendirmesi için her mecranın kullanılması çok güzel. Gelin görün ki diziyi izlemeye bir başlıyorsunuz Finlandiya’nın bir köyünden kesit gibi.
Dizide çocuk okula kahvaltı yapmadan gidiyor, çünkü anne ilgisiz. Sanki bir tek onun görevi gibi, o ilgisiz diye çocuk kahvaltı yapamıyor. Kahvaltı yapmadan, dizide olduğu şekliyle “bir portakal suyu içmeden, bir haşlanmış yumurta yemeden” evden çıkıyorsa çocuk annenin ilgisizliğinden.
Peki gerçekte var mı böyle kahvaltı yapamayan çocuk, evet var. Peki gerçekteki sebep ne? Annenin, ailenin ilgisizliği mi yoksa yoksulluk mu? Evet çocuğuna bir yumurta haşlamayan, daha doğrusu haşlayamayan aileler var ama yoksul olduğundan yapamıyor. Aile, 1 yumurta koyamıyor bugünkü ekonomik durumda çocuğunun önüne.
Buradan Sayın Bakan’a soruyorum. Madem çocukların kahvaltı yapması, okula aç gitmemesi bu kadar önemli neden bir önceki bakanın okul öncesine koyduğu bir öğün ücretsiz yemeği bile gelir gelmez kaldırdın?
Bir okul tasvir etmiş Bakanlık dizide, o da Finlandiya’dan bir okul herhalde. Çocuk okula uykusuz gidiyor, aynı gün öğretmen bunu fark ediyor, rehberlik öğretmeni hemen aileyi okula çağırıyor. Bir rehberlik servisi düşünün çocukları tek tek takip ediyor, hemen müdahale ediyor soruna.
Bir rehberlik servisi düşünün rengarenk bir oda okul içinde. Sorun devam ettikçe sınıf öğretmeni, rehberlik öğretmeni hatta okulun müdürü, konuya dahil oluyor. Nerede bu okul Sayın Bakan’a gerçekten soruyorum. 40 – 50 kişilik sınıflarda tek tek çocuklarla ilgilenebilen, her çocuğun sorununu hemen rehberlik servisine bildirebilen, rehberlik servisinin müdürün dahil olduğu, hemen ailenin çağrılıp sorunun çözülmeye çalışıldığı okul nerede? Rehberlik hizmeti dizi boyunca çok güzel yönlendirmeler yapıyor. Gün aşırı aileyi okula çağırıyor. Öyleki aile, ‘sürekli bizi çağırıyorsunuz’ diyor dizide. Öğretmen diyor ki, çocuğunuz bizim için çok değerli. E madem çocuklar bakanlık için çok değerli, gerçekte niye böyle değil? Aile, çocuk hatta öğretmen bir konuda zorlandığında ne kadar ilgilenebiliyor rehberlik öğretmenleri? Sorun öğretmenlerde değil elbetteki, sorun yüzlerce çocuk için sadece bir rehberlik öğretmenin olması. İşte tam da dizideki gibi olsun diye yine bir önceki Bakan her 100 çocuk için 1 rehber öğretmen ataması yapacaktı, her şey hazırdı. Ne oldu da bunu uygulamaya koymaktan vazgeçtiniz Sayın Bakan?
Dizide çocukların temizlik alışkanlığı kazanmasının önemine vurgu yapılıyor, çok güzel. Bakan’a buradan bir hatırlatma daha yapalım. Ellerini sabunla yıkamasını öğretmeye çalıştığınız çocukların okullarda ellerini yıkayacakları sıvı sabunu siz temin etmiyorsunuz. Okullara bir temizlik görevlisi bile vermeyen, okulun temizlenmesi için okul aile birlikleri aracılığıyla velilerden para toplayan, temizlik malzemeleri için velilerden para isteyen bir Bakanlık, çocukların temizlik alışkanlığı için ailelerden para topladığının farkında bile değil. Sayın Bakan, okullarımızda bir temizlik görevlisi bile yok, okullarımızda sıvı sabun, tuvalet kağıdı, peçete yok. Diziden başka bir bölüm, öğretmen okuma kitabı istiyor bütün sınıf kitabı alıyor, bir tek ailesi ilgisiz olan çocuk kitabı alamıyor. Bakanla aynı ülkede yaşadığımızı düşünmüyorum. Bu ülkede bir kitap kaç para olmuş, okulların istediği kaynak kitaplar sadece kaç para ediyor Bakan’ın bunlardan haberi yok.
‘Bizim yeterinde içeriğimiz var, kaynak kitaba gerek yok’ diyor Bakan. Peki okuma kitapları? Hani ailelerin telefonla ilgilenmek yerine çocuklarıyla birlikte okumasını önerdiğiniz kitaplar nerede? Okullarda kütüphaneler, o kütüphanelerde yeterli sayıda kitaplar olmadığını biz biliyoruz. Demek siz de farkettiniz ki, ‘kaynak kitap almayın’ dediğiniz ailelere, çektiğiniz dizide okuma kitabı aldırmayı koymuşsunuz. Ay sonunu getiremeyen, borç harç geçinen, çocuğuna bir yumurta bile alamayan, ihtiyacını mecburiyet olduğunda sıraya koyan aileler, her isteneni nasıl alsın? Okula başlama maaliyeleri 2023’e göre ortalama yüzde 88,8 artmış. Buna yemek, su, ulaşım ve okulların istediği temizlik vb. ücretleri de eklediğinizde ailelerin cebinden her ay binlerce lira eğitim için çıkıyor. Masraflar iki katına çıkmışken asgari ücret ise yerinde sayıyor. Sayın Bakan, ülkemizde yoksulluk almış başını gitmiş, okul öncesinden yükseköğretime kadar herkesin temel problemi yoksulluk olmuş. İster kabul edin, ister etmeyin ekonomi, eğitimin kalitesi üzerinde doğrudan etkilidir.
Her öğrenci için okula ödenek sağlamadıkça, ücretsiz bir öğün yemek ve temiz su ihtiyacını karşılamadıkça, çocukların okul gereçleri için servisleri için destekte bulunmadıkça istediğiniz kadar dizi çekin ne anlamı var? Günün sonunda o yumurtayı alamayan, o portakalı alamayan, o kalemi o kitabı alamayan aile; bu diziyi izlese ne izlemese ne? Dizinin başka bir bölümünde, çocukların derslerine odaklanabilmesi için evde uygun ortam yaratmanın öneminden bahsediliyor. Evet ailelerin çocuklarına bu anlamda da olanak yaratması, çocuklarının ders çalışabileceği alanları ve sessizliği sağlaması önemli. Fakat Bakanın yine Türkiye gerçeklerinden uzak olduğu ortada.
Dizide gösterilen çocuklar kendine ait odaları olan çocuklar ama olumsuzluk yaşayan çocuğun sorunu yine ailesinin onu önemsememesinden kaynaklanıyor. Buradan ülke gerçekliğine dönüyoruz, kendine ait odası olmayan milyonlarca çocuğumuz var. Sadece deprem bölgesinde hala konteynerde yaşamak zorunda kalan çocuklarımız var. Bakan, depremin üzerinden geçen onca aya rağmen, 35 metrekarelik alanlarda ailecek yaşamak zorunda çocukların farkında bile değil. Olsaydı, bu koşullarda yaşamaya çalışan çocuklarımız için özel bir çaba sarfederdi. Çocuklarımızın değil ayrı odası, kendilerine ait okulları bile olmadığını görür, birleştirilmiş okullarda 30’ar dakikalık derslerle kayıp yaşamamalarını sağlardı. Gel gelelim bu iktidarın kadınlar üzerindeki algısına. Daha ilk bölümden dikkat çekiyor, çayı koyan anne, kahvaltı hazırlayan anne, ben de çok yoğunum çocuk var temizlik var okula gidemem diyen anne, ilgisiz olan anne yani toplumsal cinsiyet rollerini çok net görüyorsunuz. Çalışan baba; ev işi yapan, ödevi kontrol eden, çocuğun eğitimi ile ilgilenen, çalışmayan, yaşlıların bakımını sağlayan kişi anne yani kadın. Baktık, dedik ki; biz mi bu kadar olumsuz görüyoruz, bir de bunu yapay zekaya soralım. Birkaç farklı kaynaktan, bu diziyi yorumlattık. Ortak noktaları toplumsal cinsiyet rollerini pekiştirmesi oldu. Dizinin; ev işlerinin kadınlara ait olduğu algısını desteklediği ve annenin evdeki geleneksel rolünün desteklediğini söylüyor yapay zeka. Açıkçası bu yapay zekanın işi Türkiye’de zor. Başına her an bir şey gelebilir. Geçenlerde Oğuzhan Uğur yapay zekayla konuşmuş. Üst düzey bir görev istesen ne olur, demiş. İktidar farkında değil ama yapay zeka farkında her şeyin. Çünkü ülkemizin en acil, en can yakıcı iki konusunda bizlere destek olmak istemiş. Ya Ekonomi ya Milli Eğitim Bakanı olmak isterim, çünkü ‘ikisinde de gerçeklik zemininden kopuldu’ diyor. Yapay zeka devam ediyor. Diyor ki, müfredatın bilimsel niteliği azaltıldı, böyle olamaz.
İktidar partisinin yaşadığı bu durum karşısında çok üzgünüz, 22 yıldır yönetiyorlar, yapay zekaya bile yaranamamışlar. Yapay zeka adına da üzgünüz, bunların ne yapacağı belli olmaz. Yarın bir bakarız puf, yapay zeka ortada yok! İçine CHP zihniyeti kaçmış, resmen bir ulusal güvenlik sorunu olmuş bu teknoloji karşısında yapacak bir şey yok tabi. Dönüp kendi yaptıklarına mı bakacaklar? Sayın Bakan, eğitimle ilgili her sorunda kendi dışında suçlayacak birini buluyor. Ama kendisine buradan seslenelim; ülkemizde ne okullar güllük gülistanlık, ne öğretmenler şevkle ve aşkla çalışıyor. Çünkü öğretmenlerimiz her geçen gün itibarsızlaştırılıyor, yoksulluk sınırının altında çalışıyorlar. Ne okullarımız temiz ve düzenli ne ailelerimizin her istediğini yapacak maddi gücü var, ne rehberlik servislerimiz böyle… Yani bu dizi Türkiye gerçeklerinden uzakta bir aileyi, okulu, öğretmeni tasvir ediyor ve ailelere öğütler veriyor.
İki aydır, burada olduğu gibi il buluşmaları yapmaya devam ediyoruz. Sayın Bakan da bizim ardımızdan sonunda deprem bölgesine ziyarette bulundu. Geçtiğimiz günlerde de yine gittiğimiz şehirlerden Sinop’u ziyaret etti. Umuyoruz bu ziyaretler bizim yaptığımız gibi o ilin, bölgenin temel sorunlarına odaklanan ziyaretler olmuştur ve Bakan bu sorunları çözecek adımları da atmayı planlıyordur. Bir parçada olsa Bakana örnek olabildiysek ne mutlu bize.
Bakanımızın ve Bakanlığımızın hayallerindeki bu diziden yola çıkarak, kendilerinin de isteği olduğunu düşündüğümüz bu okul- aile- öğretmen- öğrenci profili için yapması gerekenleri, onlar için şöyle sıraladık:
- Çocuklarımıza bir öğün ücretsiz yemek ve temiz su verilmesi,
- Okullara temizlik malzemesi ve temizlik görevlisi sağlanması,
- Temiz, bakımlı, sağlıklı okullar için öğrenci başına okul ödeneği oluşturulması,
- Her okula bir güvenlik görevlisi ve teknik personel sağlanması,
- Okullara; ders çalışma ve sosyal etkinlik alanları, kütüphane ve laboratuvarlar kurulması,
- Özellikle deprem bölgelerindeki çocuklarımız için birleştirilmiş okul uygulamasının son bulması ve ulaşım sorununun çözülmesi,
- Her 100 çocuk için bir rehber öğretmen ataması,
- Öğretmenlerimizin yoksulluk sınırı altında çalışmasının sonlandırılması.
Kısacası; ailelere, çocuklara ve öğretmenlere faydalı olmak istiyorsa Sayın Bakanı öncelikle görevini yapmaya davet ediyoruz.