Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Su diyeti hücrelerde  paniğe neden oluyor

    Bilinen o

 

 

Bilinen o ki su enerji grubuna girmez. Yağı yakmak için sudan enerji alamazsınız. Vücut hiçbir şeyden enerji alamayınca ‘eyvah dokular ben ölüyorum’ diyor. Bu sefer diyeti bıraktığınız zaman 13 gün boyunca uyguladığınız 14. gün yemek yemeye başladığınızda vücut artık aldığı her şeyi yağa çeviriyor

 

 

Diyetisyen Muhammed Dursun, son günlerde özellikle sosyal medya aracılığıyla gündeme getirilen su diyetinin sanıldığı kadar masum olmadığını belirterek, su diyetinin tehlikelerine dikkat çekti. Hisar’a konuşan Diyetisyen Dursun,   şunları söyledi: “Su diyetinde 13 gün boyunca sadece su içiliyor. Yağı yakabilmek için enerji gerekiyor. Kurbandaki yağları düşünelim. Yağı attık, çok yüksek derece enerji verdik, yağ erimiyor. Eriyor ama formunu kaybediyor. Yine %100 erimiyor. Bilinen o ki su enerji grubuna girmez. Yağı yakmak için sudan enerji alamazsınız. Vücut hiçbir şeyden enerji alamayınca ‘eyvah dokular ben ölüyorum’ diyor. Bu sefer diyeti bıraktığınız zaman 13 gün boyunca uyguladığınız 14. gün yemek yemeye başladığınızda vücut artık aldığı her şeyi yağa çeviriyor. O yüzden bu diyetlerde dikkat edilmesi gerekiyor” dedi.

OBEZLİĞİN TANIMI İÇİN BAŞKA ŞEYLER GEREKLİ

Vücut kitle endeksi hakkında bilgiler veren Diyetisyen Muhammed Dursun standart bir değer belirlenmesinin zorunlu olduğunu değişken bir değer olduğunu söyledi. Dursun, “Ben danışanlarımda ölçümlerimde yağ ağırlığına bakıyorum. Çünkü 1 kg kas 1 kg yağ ile oranladığımızda 5 kat fark ediyor. Danışan 60 kilogramda ise bunun 40 kilosu yağ olması var, birde 40 kilosu kas olması var. Beden kitle endeksi bir standart olmak zorunda ama o değere bakıp ben obezim ben kiloluyum demek doğru değil. Ayna da kişi kendini nasıl mutlu hissediyorsa bence olması gereken şey odur” dedi.

‘BAYANLARDA 85, ERKELERDE 95 RİSK GRUBU’

İnsanları kilolarına göre kategorize etmek gerektiğini söyleyen Dursun, “Son çalışmalarda dünya sağlık örgütü bunun artık o kadar önemli olmadığını söylüyor. Daha çok bel çevresine dikkat etmeye başlıyorlar. Bayanlarda 85 üzeri risk grubuna giriyor, erkelerde ise 95 ve üzeri risk grubuna giriyor. Vücut kitle endeksi aslında kişinin kendini görebilmesi için gerekli oluyor. Mesela, askerlik ve sporcular için standart olmak zorunda. Ama insanlar bunu çok fazla kafaya takıyor.  Aynı kiloda yağ ağırlığı fazla olanla yağ ağırlığı az olan arasında inanılmaz derecede farklar oluyor. Birinin hiç diyetisyene ihtiyacı yokken diğerinin oluyor. Tartıda aynı görünüyorlar fakat aynada farklı. Miyozin dediğimiz protein kas ağırlığını etkiliyor. Bu bayanlarda çok kısıtlı olduğu için bayanlar ne kadar vücut çalışsa da kas oranını artırabileceği yer bellidir. Erkeklerde öyle değil. Kadınlarda androjen ve östrojen kadınlık hormonları ve insülin seviyesini yükseltiyor. Kana çok salındığı için özellikle hamilelikte o yüzden kilo alınıyor, yağlanma bu yüzden oluyor. Pikoz dediğimiz sendrom da da aynı şekilde erkek biraz daha avantajlı çünkü vücudu kasa çevirmeye daha müsait” dedi.

‘KALİTELİ PROTEİNE KOLAY ULAŞILMIYOR’

Obezitede Dünyada 4. sırada, Avrupa’da ise 1. sırada olduğumuzu söyleyen Dursun bunun nedeninin fast food değil ekmek tüketimi olduğunu söyledi. Dursun, “ Ruslar ve Almanlar çok yapılı bir millettir çünkü kaliteli proteine çok rahat ulaşabiliyorlar. Ne yazık ki biz Türkiye’de o kadar rahat ulaşamıyoruz. Örnek olarak, ‘ekmeksiz yeme’ şeklinde tabirle ekmek yememizi küçüklüğümüzden beri söylerler o yüzden proteine ulaşmak çok çok zorlaştı. Protein yapısından dolayı ne yağa dönüşebiliyor ne de karbonhidrata, sadece kas olarak meydana geliyor. Karbonhidrat ve yağ ise yağ olarak depolanıyor. Bundan dolayı obezite sayısı Türkiye’de oldukça fazla. Keşke daha çok imkânlar artsa kaliteli vakitler geçirilebilse. Hareketsizlikte etkileyebiliyor, evde oturayım dinleneyim düşüncesi var insanlarda. Eskiler daha çok meyilliydi çalışmaya ve hareketliliğe, şu an günümüzde bunu göremiyorum. İnsanlar sistematik olarak yemek sepeti tarzı her şey ayağına gelsin istiyor. Öyle bir devirdeyiz. Mesela termal taytlarla evde oturduğum yerde zayıflarım mantığı oluşuyor. O tarz şeylerden dolayı hareketsizlik giderek artıyor” dedi. KÜBRA ERGÜN / ÖZEL