Panelin açış konuşmasını yapan Türk Ocakları Afyonkarahisar Şube Başkanı Yavuz Osman Birdane, Türk Ocaklarının kuruluşunu ve kuruluş amacını anlattığı konuşmasında “Türk ocakları yedi düvelin Osmanlı üzerine çöktüğü yıkılma döneminde 25 Mart 1912’de kurulmuştur” dedi. Türk Ocaklarının kuruluş felsefesinin günlük siyasetten uzak, siyaset üstü bir kurum olmak olduğunu kaydeden Birdane, “Türk Ocakları toplumun gelişmesi için bir mektep gibi faaliyetlerine devam etmektedir. İlim alanında, sosyal alanda ve ekonomi alanında vatanın, milletin birliği ve toplumun sağlamlaştırılması için ne gerekiyorsa bu vazifeyi yapmak amacıyla yolumuza devam ediyoruz” dedi.
‘TÜRK, EDEBİYATTA DA GÜZEL VE İYİ İNSAN ANLAMINDA KULLANILIYOR’
Panel Başkanı Hacı İbrahim Delice, Türk kavramının çeşitli anlamlarda kullanıldığını ve genetik olarak Türk kavramının Çin’den başlayıp Adriatik Okyanusu’na kadar alanda yaşayan 300 milyon kişiyi ifade ettiğini söyledi. Delice sözlerine söyle devam etti: “Balkanlar ve Türkiye dışındaki coğrafyada Türk demek Müslüman demektir. İnanmış insan demektir. Türkler İslam’ın alemdarlığını yapmış bir millettir. Bu anlamda baktığımızda coğrafya daha da genişler. Türk, edebiyatta da güzel ve iyi insan anlamında kullanılıyor. Hangi anlamda olursa olsun Türk’ün dünyadaki yeri çok büyüktür. Gerek kültürel gerekse savaş anlamında yenik düşmüş olabiliriz ama tarihi bilinçli bir şekilde okuduğumuzda geleceğe daha özgüvenle bakabiliriz. Bu panel de o anlamda bir bilinçlendirme çabasıdır.”
‘TÜRK DEDİĞİMİZ MİLLETİ BELLİ BİR COĞRAFYAYA SIKIŞTIRAMAYIZ’
Önceki dönem Türk Dil Kurumu Başkanı Gürer Gülsevin ise dilin lisan demek olduğunu belirterek, “Farsçada ise dil gönül demektir. Dil birliği diye bir hedefimiz varsa önce dil birliğimizi gönül birliğiyle başlatmamız gerekir. Gönlümüz bir olursa her şey bir olabilir ve elbette dilimiz bir olabilir” dedi. Gülsevin “Genetik özelliklerimiz farklı olsa da burada hepimiz Türk’üz. Bu nasıl oluyor. Biz bir milletiz. Milletlerde görünüşe, genetik özelliklere bakılmaz. Milletler, bir ırk değildir. Millet ırkın üstünde bir kavramdır. Millet, çeşitli etnik gruplardan da oluşabilen bir topluluktur. Türk dediğimiz milleti belli bir coğrafyaya sıkıştıramayız. Türkler, her geçtiği coğrafyadan beslenmiş ve beslemiş büyük bir millettir. Türk budur” ifadelerini kullandı.
‘ESKİ TÜRKÇEDEN BERİ GELEN ORTAKLIKLAR KORUNMALIDIR’
Gönüllerin birlik olmasının yolunun dillerdeki birlikten geçtiğinin altını çizen Gülsevin, “Gönüllerimiz birlik istiyorsa dillerimizde de birlik olur. Dillerimizin birliği demek zenginliklerimizin, farklılıklarımızın ortadan kaldırılması olmamalıdır” dedi. Gülsevin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dilde ve gönülde birliğe ancak ve ancak farklılıklarımızı koruyarak, ortaklıklarımızı ise hem koruyarak hem de çoğaltarak ulaşabiliriz. Mevcut farklılıklar zenginliğimizdir; korunmalıdır. Eski Türkçeden beri gelen ortaklıklar korunmalıdır. İslami medeniyet dairesinde 1000 yılda oluşan ve milli kimliğimize damgasını vuran ortak Farsça, Arapça kelimeler korunmalıdır. İngilizce, Rusça, Çince vs. dillerden girecek kelimeleri özendirmemeliyiz. İhtiyaç halinde bütün Türk halklarının dilinde kullanılabilecek ortak kelimeler türetilmesi için ortak akademik komisyonlar kurulabilir.”
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Boz, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyeleri Feyzi Ersoy ve Yavuz Kartallıoğlu da konuşmacı olarak panelde yer aldı. Haber Merkezi