Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

‘Yaşlılarda alzheimerin görülmesi her beş yılda bir ikiye katlanıyor’

Türkiye’de bir milyon civarında alzheimer hastasının bulunduğunu belirten Nöroloji Uzmanı Tuncer, “65 yaş üzerinde hastalığın görülme sıklığı her beş yılda bir ikiye katlanıyor” dedi.

Türkiye'de bir milyon civarında

Yaşlı bireylerde en sık görülen demans (bunama) nedeni olan Alzheimer hastalığıyla, dünya genelinde 55 milyonu aşkın kişinin mücadele ettiğini ve 2024 Uluslararası Alzheimer Raporuna göre; 2050 yılına kadar bu sayının 139 milyona yükselmesinin beklendiğini belirten Acıbadem Ataşehir Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Neşe Tuncer, “Ülkemizde de halen bir milyon civarında Alzheimer hastası bulunuyor ve 65 yaş üzerinde hastalığın görülme sıklığı her beş yılda bir ikiye katlanıyor” dedi. Tıp ve teknolojideki gelişmelerle erken ve kesin tanı konulmasının mümkün olmasının da etkisiyle Alzheimer hastalarının sayısının son yıllarda hızla arttığını belirten Tuncer, her unutkanlığın yaşlanmanın doğal bir sonucu değil, Alzheimer hastalığının bir belirtisi olabileceğini, bu nedenle bazı belirtilere çok dikkat etmek gerektiğini vurguladı. Demans ve Davranış Nörolojisi Uzmanı Prof. Dr. Neşe Tuncer, 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü kapsamında yaptığı açıklamada, Alzheimer hakkında bilinmesi gereken 8 önemli noktayı anlattı, unutkanlığınızdan ne zaman endişe etmeniz gerektiğini anlamanıza yardımcı olacak 9 soruluk test hazırladı, gerek hastalar gerekse bu zorlu süreçte hasta yakınlarına yönelik çok önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.

‘ALZHEİMER’İN EN TEMEL BELİRTİSİ YAKIN BELLEK BOZUKLUĞU’

Alzheimer’in en temel belirtisi olarak yakın bellek bozukluğunu işaret eden Tuncer, “Erken evrede yeni bilgiler hatırlanamazken, eskiler zihinde canlı kalıyor. Aynı soruları tekrar tekrar sorma, kelime bulma güçlüğü, konuşurken konuyu unutma, uyku ve konsantrasyon bozukluğu, çevreye karşı ilginin azalması, başkalarına kayıtsızlık, bildik mekanlarda yolculuk yapabilmeye karşın yabancı mekanlarda kaybolabilme, araba kullanırken dikkatsizlik ve yönleri karıştırma gibi güçlükler başlarken; parasal konularda hata yapma, yeniliklere adapte olamama, hobilere son verme ve yemekleri eskisi gibi özenli ve detaylı yapamama ortaya çıkıyor” diye konuştu.

‘YAŞ ALMAKLA BİRLİKTE HASTALIĞIN SIKLIĞI KATLANARAK ARTAR’

İleri yaşın hastalığın en önemli risk faktörü olduğunu, genetik etkenlerin de öne çıktığını dile getiren Tuncer, “Yaş almakla birlikte hastalığın sıklığı katlanarak artar. 65-85 yaş arası her 5 yılda bir bunama sıklığı 2 katına çıkmaktadır. Öte yandan yüksek tansiyon, diyabet ve kalp krizi ile kronik stres ve depresyon, eşin kaybedilmesi, yas, taşınma ve uyku kalitesinin bozukluğu gibi faktörler de Alzheimer hastalığı görülme olasılığını artırmaktadır. İleri yaşta düzeltilmeyen işitme kaybı ise yeni tanımlanan bir risk faktörüdür” ifadelerini kullandı.

‘ERKEN TANI VE TEDAVİ ÇOK ÖNEMLİ’

Alzheimer belirtileri gözleniyorsa hastanın, yakınlarının desteği ile hekime gitme konusunda ikna edici olunması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Tuncer, şunları söyledi: “Hastalığın erken tanısı çok önemlidir çünkü tedavide kullanılan ilaçlar erken evrelerde başlanınca etkili olmaktadırlar ve unutkanlığa neden olan diğer durumlar araştırılıp erken tedavi edilirse yakınmalar ortadan kaybolabilir.”

‘TANI VE TEDAVİDE YENİ GELİŞMELER UMUT VERİYOR’

Son yıllarda teknoloji ve tıpta yaşanan gelişmelerin de hastalığın erken ve kesin tanı koyulmasını sağladığına dikkat çeken Prof. Dr. Tuncer, tanı ve tedavide en yeni gelişmeleri hakkında şu bilgileri paylaştı: “Hastalığı ortaya çıkaran beyin doku değişiklikleri hastalık başlamadan 20-30 yıl önce başlıyor. Tanıda beyin görüntülemeleri (MRI) dışında, yapı henüz bozulmadan fonksiyon bozukluğunu gösteren FDG-PET ve hastalıkta biriken amiloid plaklarını görüntüleyen Amiloid PET yöntemi yeni ve kesin tanı koydurucu bir tetkiktir ve erken evrede tanı koymamızı, hastalığın seyrini öngörmemizi sağlar. Kan genetik analizler ile Alzheimer hastalığına neden olan genleri taşıyıp taşımadığımız, hastalığın ortaya çıkma olasılığı henüz çok erken dönemlerde dahi yapılabilmektedir. Beyin omurilik sıvısı incelemeleri de kesin tanı koydurucu bir yöntemdir. Tedavide ise erken evrelerde kullanılan, beyinde biriken amiloid proteinleri temizleyerek faydalılık gösteren iki yeni ilaçtan en sonuncusu  Temmuz 2024’de FDA tarafından onaylandı. Henüz Avrupa ve ülkemizde ilaç kullanım onayı bulunmamakla birlikte iğne şeklinde uygulanan ilaçlar hastalığın seyrine olumlu etki göstermektedir.”

‘HASTA YAKINLARINI ZORLU BİR GÖREV BEKLİYOR’

Alzheimer hastalarının yakınları için de süreç şüphesiz son derece zorlu ilerlediğini, bu nedenle psikososyal destek almak ve yardım istemekten çekinmemek gerektiğini aktaran Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Neşe Tuncer, “Hastaların ilaçlarını kesintisiz kullanmaları, mekan değiştirmemeleri çok önemlidir. Alzheimer hastası ile kesinlikle unutkanlığı veya herhangi bir konuda tartışmaya girmemek gerekir. İkna olmadığı bir konuda ısrarcı olmaktan kaçınmalısınız ve suçlamalarından alınmamalısınız. Yapabildiği her şeyi yapmaya devam ettirmeye, fonksiyonelliğini olabildiğince artırmaya ve bu konuda destekleyip yüreklendirmeye özen göstermelisiniz. Siz de mutlaka kendinize olabildiğince zaman yaratmaya ve ailenizle, arkadaşlarınızla bağlantılarınızı sürdürmeye dikkat etmeli, kesinlikle içe kapanmamalısınız” dedi.

ALZHEİMER HASTALIĞINA KARŞI BU ÖNLEMLERE DİKKAT

Prof. Dr. Neşe Tuncer, hastalıktan korunmak için; kolesterolden ve hayvansal gıdalardan fakir, zeytinyağı, sebze, kuruyemiş, baklagil ve kepekli tahılları içeren besinlerin önemine dikkat çekerek, Akdeniz tipi beslenmenin düşünmeyi ve hafızayı iyileştirdiğinin kanıtlandığını söyledi. Sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlıkların bilişsel işlevleri olumsuz etkileyip bellek ve bunamaya ve beyin damar hastalıklarının görülmesine neden olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tuncer, kalitesiz ve yetersiz uykunun da bilişsel fonksiyonlara zarar verdiğini belirtti. Sosyal aktivitelere katılmak, dostlarla birlikte olmak, aile ziyaretleri, bilişsel faaliyetleri uyaran yöntemler ve dikkatin artırılmasına yönelik egzersizlerin etkililiğinin kanıtlandığını aktaran Tuncer, açıklamasına şöyle devam etti: “Keyif veren yeni hobilere başlamak, yeni bir sanat, dil, enstrüman kullanmayı öğrenmek, bulmaca, sudoku, satranç oynamak, yeni şarkı sözleri ve ezgileri öğrenip söylemek, yeni tariflerden yemekler pişirmeyi denemek, kentin bilmediğiniz yolları ve yerlerini keşfetmek, evinize her gün gittiğiniz rotaları değiştirerek ulaşabilmek hatta kaybolup yol bulmak dahi etkili birer önlemdir.”