Yağmurlu geçen bu günlerde insan neler yapıyor neler düşünüyor, özellikle orta yaş grubu içerisinde birçok kişinin geçmiş yıllarına bir göz attığını hissediyorum.
Eski evlerin bulunduğu yerlerde son yıllarda bir canlanma var kış günü olmasına rağmen. Ulu Camiye doğru Bedesten Çarşısından yol alırken, sağlı sollu ilimize gelen birçok insanın ihtiyacını giderecek iş yerleri sanat merkezleri ve tarih kokan eski eşyaları pazarlayan dükkanlar rengarenk açılıyor. İnsan yürürken büyük keyif alıyor.
Yüzlerde gülümseme mutluluk var. Herkes dükkanına davet ediyor tebessüm ile. Samimi, içten cana yakın bir şekilde. Bu bölgenin çok daha değer kazanacağından eminim.
Bir arkadaşımla beraber bizim de bu yörede dostlarla oturabileceğimiz küçük bir sanat galerimiz var. Geçtiğimiz günlerde bu sanat galerimize giderken hem yanımızda üç kadının açtığı ‘Cafe45’lik’e girdim. Çok özenle hazırlanmış dekorasyonu ve eski kırk beşlik plakları görünce insanının keyfi yerine geliyor.
Önce bir göz attım ortama, müşteriye ilgileri son derece güzel, güler yüzlü 3 kadın kendi aralarında oturup bir karar almışlar ve eşlerinin de destekleri ile ortaya çok nostaljik bir ortam çıkartmışlar.
Bende eskilerden kalmış, çok büyük değerlerimiz olan plakları ve pikabı görünce anılarıma geri döndüm. İşletmecilerden Elveda Hanım’a, eskilerden kalma bir plağı göstererek “Bunu çalabilir misiniz” dedim.
Narin bir şekilde plağı yerleştirdi ve müziğin ruhumuza dokunan sesi ile sobanın yanına oturup çayımı yudumlamaya başladım.
Gençliğimizde, 70’li yılların ikinci yarısı ile 80’li yılların sonuna kadar müzik, sinema ve her şeyin tadı inanın bir başkaydı. 90’lı yıllardan sonra giderek bozulan sanat ve kültüre sahip olmaya başladık. Ağza alınmayacak sözlerle yapılan müzikler, gelenek ve göreneklerimizden uzaklaşmış filimler, argolaşmış konuşmalarla dolu tiyatrolar, ressamlar, bakışları değişmiş insanlar. Şair ve yazarlarımız bile gerçek boyutlardan çıkmış ısmarlama şiirleri, yazıları ile topluma zarar verdiler, hepimiz birlikte bunu gördük yaşadık.
Şimdilerde nerede bir eskilerden kalmış film, 45’likler, longplayler(uzun çalar), tablolar, fotoğraflar eşyalar görsem içim burkuluyor. O yılların hazzını şimdilerde hiçbiri vermiyor. O yıllar çok ama çok güzelmiş huzur, mutluluk, varmış. Zamanı geri sarsak eski kaset gibi, plak gibi, ne güzel olurdu değil mi?
Hep birlikte “Şimdi uzaklardasın” şarkısını söylesek, kaliteli, seviyeli, saygılı dostlukları yeniden yaşatmak adına. Gençler bizden bir şey alırlar mı?
Ne dersiniz?
Yayınladığım bu güzel fotoğraftaki plaklarda kim bilir ne güzellikler yaşanmıştır, bu yıllara kadar özenle saklandığına göre.
60’lı yıllardan kalma güzel plaklara 70’li, 80’li yılları da katarsak harika bir harman ortaya çıkacağını düşünüyorum.
Bir yandan da gençliğe adım attığım yıllarda hobi olarak iki plak kayıt stüdyosunda çalıştığımı ve çok güzel anılar biriktirdiğini hatırladım.
Bundan 10 yıl öncesi Ankara’da, çok değerli bir hanımefendi ile eskileri Kocatepe Kafe’de anmıştık. Bir ara eski 45’likler, longplayler, ses kayıt cihazları ne durumda diye sordum. Onları evinin bodrumunda sakladığını söyledi. O cihazlardaki, plaklardaki anılarım filim şeridi gibi gözümün önünden, gençliğim, arkadaşlarım, okul yıllarım, hayallerimiz, umutlarımız, sevgilerimiz geçti.
Ümit Besen’in Nikah Masası, Okul Yolunda, Ferdi Özbeğen’in Tadı yok Sensiz Geçen Ne Baharın Ne Yazın, Zeki Müren’in Bir Demet Yasemin, Oscar Haris’in Alta Gracia’sı, Gloria Gaynor’ın I Will Survive’si, Berlin’den Take My Breathe Away daha niceleri olan bu güzelliklerin bir başka tadı vardı o plaklarda… Gözümden süzülen yaşları durduramıyorum, ah ulan Nalan ah!
İşte böyle… Ben de böylesine güzel bir yerlere geldiğimde hüzünleniyorum ama keyif de alıyorum inanın. Biliyorum buralar her geçen gün güzelleşecek bundan eminim. Yeter ki sizlerde geçmişimizle ile geleceğimiz arasında kalan o güzellikleri yeniden yaşayın bu sokaklarda.
Hayat bulsun…
Değer bulsun…
Tüm yeniliklere inat bu şehrin sokakları yaşasın her şeye rağmen…
Anılarınızı canlandırın…
Yok artık yazmayacağım…
YORUMLAR