Muhterem dostlar…
12 Eylül 1980 tarihi bazıları için doğum tarihi, evlenme yıl dönümü. Kimileri için mutlu olduğu bir gün olabilir
Amaaa…
Vatan bayrak ve cumhuriyet sevdalısı Türk gençleri için kara kapkara zift gibi bir tarihtir.
Sağcı solcu gençlerin hayatlarının baharında zindanlara atıldığı işkenceler gördüğü, hayatlarından koparıldığı tarihtir. Yüzbinlerce kişinin bir gecede cezaevlerinin soğuk odalarına mahzenlerine atıldığı tarihtir.
İnsanların evlerinden ocaklarından eş, ana, baba ve evlatlarından koparıldığı tarihtir.
12 Eylül bizlere acı göz yaşı ve umutsuzluğu hatırlatır
Bir çok arkadaşım yıllarca ceza evlerine atılmış bazıları idam edilmiş tarifi imkansız işkenceler görmüştür…
1975-1980 yılları arasında Milliyetçi Hareket Partisi Afyonkarahisar Merkez İlçe Başkanlığı, İl Yönetim Kurulu Üyeliği ve İl Disiplin Kurulu Başkanlığı yaptım.
Hangi parti olursa olsun yöneticiler genel başkanlar tutuklanmıştı.
12 Eylül 1980 tarihinde ben Afyon İkinci Noterliğine vekaleten bakıyordum. Bir ara göz altına alındım, sonra bırakıldım. Ama mahkemeler beş yıla yakın sürdü. Sonra da beraat ettim.
Birçok arkadaşım yıllarca cezaevlerinde hayatları karardı
Sadece ülkücüler değil solcu gençler de aynı işkencelere maruz kaldılar…
Elli den fazla idamlar oldu.
Zamanın diktatörü Kenan Evren’di.
Bir sağdan bir soldan aşarak dengeyi sağladık. Diyebilmişti.
68 Kuşağı gençler adeta dozerle ezilmişlerdi…
Bir gün…
Batı menzil komutanlığına bir subay geldi noterlik ve benden noterlik kanunu kitabını istedi. Verdim.
Günler sonra istemeye komutanlığa gittim. Kitabi aldım. Tam nizamiyeden çıkarken iki asker koluma girdi ve beni istihbarat subayı Münir Albayın odasına götürdü
Bir iki subay dağa vardı.
Albay baba, kitabın içinde askeri bilgiler olduğunu, bu bilgileri kaçırmak istediğimi söylüyor, olmadık hakaretler ediyordu.
O arada bir telefon geldi. Albayla “Emredersiniz komutanım” deyip odadan ayrıldık.
Batı Menzil Komutanı Mahmut Boğuşlu Paşa’nın huzuruna çıktık…
Bu arada bir binbaşı vardı. Beni albayın odasında görmüş ve Mahmut Paşa’ya “Komutanım noteri getirmişler” bilgisini vermiş…
Paşa ile bir dostluğumuz vardı…
Neyse…
Paşa albaya, beni niçin getirdiğini sordu.
O da “Askeri bilgileri dışarı çıkarırken yakaladık” deyince, Paşa “Öyle mi” diye sordu. Bende kitap almaya geldiğimi, kitabın bana ait olduğunu, üzerinde ismimin olduğunu söyleyince kitabı elimden aldı. Bütün sayfaları incelediler. Tabii bir şey bulamayınca Mahmut Paşa sayesinde bırakıldım…
Sonra o albayı nedense görevden almışlar…
Mahmut Boğuşlu Paşa da yanılmıyorsam İspanya’ya tayin oldu.
Batı menzil komutanlığına önceden bir vekaletname almak için gitmiştim.
30 kişinin sığabileceği odalarda belki yüz kişi vardı. Nefes almak imkansızdı. İnsanların üzenlerine işediklerini görmüştüm.
Ben bir tesadüf eseri kurtuldum.
Ama yüz binlerce vatan evladı çok çileler çekti.
Buna rağmen bizler ordumuza düşman olmadık…
Ordumuzun ve polisimizin yanında olduk…
Olmayana devam edeceğiz…
Benim başıma gelen devede bir tüy derler ya… Öyle bir şeydi.
Darbeler ülkeyi hep geriye götürür.
Rahmetli Alpaslan Türkeş’in bir sözüyle 12 Eylül’ü bitirmek ve hatırlamamak istiyorum:
“En kötü demokrasi, en iyi darbeden iyidir.”
Sağlıklı huzurlu ve mutlu günler dilerim…
YORUMLAR