Muhterem dostlar…
2025 yılına girdiğimiz bu ilk gün yine yaşadığım, belki de sizlerin de yaşadığınız, olağanüstü bir olayı paylaşmak istiyorum…
12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra konsey, benim gibi milyonlarca insanın hayatını karartmış; sağcı-solcu demeden perişan etmişti…
Benim birçok dava arkadaşım idamla yargılanmış, birçoğu yıllarca cezaevlerinde ya vefat etmiş ya da sağlıklarını kaybetmişlerdir.
İşte o günlerde benim de mahkemelerim devam ediyordu. Beş yıl yargılandım, sonunda ‘özür dileriz suçun yokmuş, beraat ettin’ dediler…
Tabii o günler karanlık günlerdi. Acı günlerdi, 5 yıl aileler perişan oldu.
Tabii ben de Gazlıgöl’e taşınmıştım. Bir minibüs alıp pazarcılık yapıyordum…
Afyon’a gelemiyorum, hep Eskişehir bölgesine gidiyordum.
O tarihlerde Gazlıgöl kaplıcalarını benim gibi 12 Eylül mağduru, on yıla yakın Aksaray belediye başkanlığı yapmış, eski bakanlardan Esat Kıratlıoğlu’nun kayınbiraderi, merhum Taki Tatlıpınar çalıştırıyordu.
Birbirimizi seviyor, ailecek görüşüyorduk.
Kaplıcanın muhasebe işini bana vermişti. Hatta bayramlarda onlar Aksaray’a gittiklerinde kaplıcanın gelirini bana bırakırdı. Nurlar içinde yatsın. Çok iyiliğini gördüm…
**
İşte o tarihlerde…
Bir bayram öncesi küçük kızıma bir çift kırmızı ayakkabı almıştım. Kızım da çok sevmişti.
Her çocuk gibi bayramda giyeceğim diye herkesten saklıyordu. Evimizin yanında Orman İşletme Müdürlüğünün inşaatı vardı.
Tonlarca kum dökmüşler, çocuklar da orada oynuyorlar. Kızım da yeni ayakkabılarıyla orada oynuyor. Belki de kırmızı ayakkabılarıyla çocuklara çaka yapacak.
Fakat ayakkabılar her nasılsa kayboluyor.
Ben akşam eve geldim, herkes üzüntülü, ağlıyor.
Ayakkabılar kayıp. Kızım daha çok ağlıyor. İlle de kırmızı pabuçlarım diyor.
Gece olmuş, ertesi gün bayram. Aynı ayakkabıdan almak üzere Afyon’a geldik. Bütün dükkanlar kapalı.
Çocuk ağlar. Geri döndük.
***
Bayram geldi çattı. Sabah bayram namazına gittim. Namazdan sonra Kaplıca Müdürlüğüne geliyorum.
Şimdiki madensuyu çeşmesini yanına geldim.
Gazlıgöl’de oturanlar bilir. Kasabada yaşayan, kendi halinde, kimseyle pek fazla konuşmayan birisi vardı, çeşmenin duvarına oturmuş. Ayakkabıları bana veren adam bizim mahalleye hiç gelmezdi.
Beni görünce yolumu kesti, “Müdürüm, burada bir ayakkabı buldum” dedi.
Aaaaaa!
Bir baktım kızımın ayakkabısının aynısı.
Şok oldum.
Ayakkabıları alıp koşarak eve geldim.
Ağlamaktan bir hal olmuş kızım uyuyor.
Ayakkabıları üzerine koydum. O arada uyandı.
Ayakkabıları görünce sarıldı.
Rahmetli eşim ben ve çocuklar sevinçten dakikalarca ağladık.
Bu mutluluğu unutamam. Yaşamayan bilmez.
Aklım almadı.
O ayakkabılar kızımın kaybettikleri miydi, yoksa aynı renkte ve modeldeki ayakkabıları kaybeden bir başka çocuğun muydu, bilmem.
İşte bu olay tam bir mucize olmalı. Ve gerçekten mucize… İşte bu hayatımda unutamadığım ve hatırladıkça beni ağlatan bir olaydır…
***
Saygıdeğer dostlar…
Bu vesileyle…
2025 yılının sizlere, sevdiklerinize, sevenlerinize ve tüm Türk halkına sağlık huzur ve mutluluk getirmesi temennisiyle selam ve saygılarımla…
Hayırlı mucizeleriniz çok olsun…
YORUMLAR