Başlığı ‘Küresel Isınma’ diye atsaydım, muhtemelen okumadan geçip gidecektiniz. Yok, sizi ilgisizlikle suçladığımı sanmayın.
Derdim, son yirmi yılda o kadar küresel ısınma lafı edilmesine ve edilen lafların artık iyice kanıksanmasına.
Bizim derdimiz değil, hava kışın yine soğuk deyip işimize devam ediyoruz.
Ancak küresel ısınma, bizim gibi sıradanların derdinde olmasa da birileri hala dert ediyor.
Çünkü insanlığın yakın gelecekteki yaşayabileceği en büyük felaketlere neden olabileceği varsayılan küresel ısınma, dünyada bazılarını bir numaralı gündem maddesi.
Son olarak, BM Genel Sekreteri Guterres, Himalyalar’da Everest Dağı yakınlarındaki bölgeye yaptığı bir ziyaret sırasında konuşan Guterres, küresel ısınmanın 1,5C’yi aşması halinde sel, kuraklık ve toprak kayması risklerine dikkat çekti.
Himalayalar’daki mesajında ‘Fosil yakıt çağına’ son verilmesi çağrısı yapan Guterres, “Bugün burada dünyanın çatısından haykırmak için bulunuyorum, çılgınlığı durdurun” dedi.
Euronews’teki habere göre, Guterres, Solukhumbu bölgesini ziyaret ettikten sonra yaptığı açıklamada, iki büyük karbon kirleticisi olan Hindistan ve Çin arasında sıkışan Nepal’deki buzulların son on yılda bir öncekine göre yüzde 65 daha hızlı eridiğini söyledi.
İklim bilimciler de Dünya’nın sıcaklığının son 100 yılda ortalama 0,74 santigrat derece arttığını, ancak Güney Asya’daki Himalayalar’daki ısınmanın küresel ortalamalardan daha fazla olduğunu dile getiriyor.
Aslında sizin yıllardır maruz kaldığınız haber bombardımanından bildiğiniz üzere küresel ısınma, Dünya’nın atmosferinin uzun vadeli ortalama sıcaklığının arttığı bir sürece deniyor.
Sanayi Devrimi’nin yaşandığı 1750’li yıllardan bu yana, CO2 düzeyleri de yüzde 30’dan fazla artış kaydetti. Atmosferdeki CO2 birikiminin en az 800 bin yıldır ulaştığı en yüksek düzeyde olduğu hesaplanıyor. 1860’lardaki sanayi devrimi ile karbondioksit (CO2) konsantrasyonu artmaya başladı. Son yıllarda atmosferdeki CO2 nin artış hızı her yıl binde 5 oranındadır. Eğer bu hızda artmaya devam ederse 140 yıl sonra konsantrasyon 2 katına çıkacaktır.
Dünyada ortalama sıcaklık yaklaşık 15 derece. Ancak geçmişte ortalama sıcaklığın bunun çok üzerine çıktığı ya da çok altında kaldığı dönemler de oldu.
BBC’nin aktardığına göre, iklimde bu tarz iniş çıkışların olması çok doğal olmasına karşın bilim insanları, sıcaklıkların artık önceki dönemlere kıyasla çok daha hızlı bir şekilde arttığını söylüyor.
Bunun arkasında yatan etken, atmosferin güneşten gelen enerjinin bir bölümünü nasıl hapsettiğini tarif eden sera gazı etkisi.
Dünyanın yüzeyinden uzaya yansıyan güneş enerjisi, sera gazı nedeniyle uzaya ulaşamadan emiliyor ve buradan da tüm yönlere yayılıyor.
Bu da hem atmosferin alt katmanlarının hem de dünya yüzeyinin ısınmasına neden oluyor. Sera gazı etkisi olmasaydı, dünya da yaklaşık 30 derece daha soğuk bir yer olacak ve yaşam için elverişli bir ortam sunamayacaktı.
Bilim insanları, sanayi ve tarım faaliyetleri nedeniyle ortaya çıkan gazların daha fazla enerjiyi dünyada tutarak sıcaklıkların yükselmesine ve doğal sera gazı etkisinin daha fazla hissedilmesine neden olduğunu söylüyor.
Bu durum iklim değişikliği ya da küresel ısınma olarak tanımlanıyor.
Bu artışın temel nedeni, insan faaliyetleriyle atmosfere salınan sera gazlarının birikmesidir. İşte küresel ısınmanın ana unsurları ve etkileri:
Sera Gazları: Karbondioksit (CO2), metan (CH4), nitrojen oksitler (N2O) ve su buharı gibi gazlar, güneşten gelen ışınları tutarlar ve Dünya’nın ısısının artmasına neden olurlar. Fosil yakıt yakma, orman kesimi ve endüstriyel süreçler gibi insan etkinlikleri sera gazı salınımını artırır.
İklim Değişikliği: Sera gazlarının atmosferde birikmesi, Dünya’nın ortalama sıcaklığının artmasına yol açar. Bu da iklim değişikliği olarak bilinir. Artan sıcaklıklar, hava desenlerini, deniz seviyesini ve ekosistemleri etkiler.
Okyanuslar: Artan sıcaklık, okyanuslarda deniz seviyesinin yükselmesine yol açar. Ayrıca okyanuslar da sera gazlarını emerek asitlik seviyelerinin artmasına neden olur. Bu, deniz yaşamı için ciddi tehdit oluşturur.
Ekstrem Hava Olayları: Küresel ısınma, daha sık ve yoğun hava olaylarına yol açar. Bunlar arasında şiddetli fırtınalar, kuraklık, sel, orman yangınları ve aşırı sıcaklık olayları yer alır.
Kutup Buzları ve Buzullar: Artan sıcaklıklar, kutup bölgelerindeki buzulların ve deniz buzlarının erimesine neden olur. Bu durum deniz seviyelerinin yükselmesine ve ekosistemlerin bozulmasına yol açar.
Biyolojik Çeşitlilik: İklim değişikliği, bitki ve hayvan türlerinin yaşam alanlarını ve göç yollarını değiştirir. Bu da biyolojik çeşitliliği tehdit eder.
İnsan Sağlığı: Artan sıcaklık, sıtma ve diğer vektör kaynaklı hastalıkların yayılmasını kolaylaştırabilir. Ayrıca sıcak hava dalgaları ve hava kirliliği insan sağlığını olumsuz etkileyebilir.
Dünya Meteoroloji Örgütü, 2019 yılında ortalama sıcaklığına sanayi öncesi döneme göre 1,1 derece daha yüksek olduğunu açıkladı.
Kayıtlara geçen en sıcak 20 yılın tamamı son 22 yıl içerisinde yaşanırken, 2015 ile 2018 arasındaki yıllar ilk dört sırayı aldı.
Dünya genelinde, ortalama deniz suyu yüksekliği 2005 ile 2015 yılları arasında yılda 3,6 milimetre arttı.
Bu artışın arkasındaki ana etkeni ısınmayla birlikte su düzeyinin de yükselmesi oluşturuyor.
Ancak son dönemlerde kutuplardaki eriyen buzulların deniz suyu yüksekliğinin artmasının ana nedeni olduğu düşünülmeye başlandı. Havaların ılınmasıyla birlikte birçok buz kütlesinin de küçülmeye başladığı görülüyor.
Ayrıca uydudan elde edilen veriler, Kuzey Kutup bölgesindeki deniz buzunun 1979 yılından bu yana önemli ölçüde azaldığına işaret ediyor. Son yıllarda, Grönland Buz Tabakası’ndaki erime rekor düzeylere ulaştı.
Uydu verilerine göre, Batı Antarktika Buz Tabakası da küçülüyor. Kısa bir süre önce yapılan bir araştırma, Doğu Antarktika’da da küçülmenin başladığını tespit etti.
İklimdeki değişiklikler, bitki örtüsünü ve kara hayvanlarını da etkilemeye başladı. Bitkilerin olması gerekenden daha erken çiçek açtığı, bitkilerin meyve verme zamanlarının değiştiği ve hayvanların yaşadığı alanların da değişime uğradığı görülüyor.
Sonuç olarak, küresel ısınmayı sınırlamak ve olumsuz etkilerini azaltmak için uluslararası çabalar bulunmaktadır. Bunlar, sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik politika ve anlaşmaları içerir. Paris Anlaşması gibi uluslararası çerçeveler, sera gazı emisyonlarını kontrol altına almayı hedefler.
Küresel ısınmanın etkileri, ekonomik, çevresel ve sosyal açıdan ciddi sorunlar yaratabilir. Bu nedenle bilinçli çevresel politikalar ve sürdürülebilir uygulamalar, küresel ısınma ile mücadelenin çok önemli olduğunu hatırlatmakta fayda var.
YORUMLAR