Bilirsiniz, iki sayım tarihi arasındaki dönemde her bin nüfus için yıllık artan nüfusu gösteren orana yıllık nüfus artış hızı denir. Türkiye’de 2023’teki nüfus artış hızı binde 1,1 gerçekleşti. Bu oran 2001’den bu yana açık ara en düşük oran. Türkiye’de 2023 sonu itibarıyla ikamet eden kişi sayısı bir önceki yıla göre sadece 92 bin 824 kişi artarak 85 milyon 372 bin kişi oldu. Yıllık nüfus artış hızı ise 2022 yılında binde 7,1 iken, 2023 yılında binde 1,1 olarak kayda geçti. Bu ani ve keskin düşüşün nedenleri üzerine şimdiye kadar kimsenin eğildiğini görmedim.
**
Ancak…
AK Parti Afyon Milletvekili Ali Özkaya, Kanal3’te katıldığı bir programda, sığınmacılarla ilgili sorulara şu karşılığı verdi:
“Yabancılar Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına karşı sorumludur. Türk milleti bin yıldır burada, bozulmadı. Türk milleti gerekeni gereğini gerektiğinde yapar.”
Özkaya, Sosyal Sigortala Kurumu’nun bugün içinde bulunduğu mali krizin en temel nedenlerinden birisi olan kaçak işçi sorununu da görmezden gelerek, bir iş insanın “Bize işçi lazım” dediğini eklemeyi ihmal etmedi.
Rakamlarının inandırıcılığı konusunda ciddi tartışmaların bulunduğu TÜİK’in açıkladığı son işsizlik rakamlarına göre, Türkiye’de yüzde 8,8 işsizlik var ve 3 milyon 98 bin kişi kayıtlı olarak iş arıyor.
TÜİK rakamlarına bakıp, Özkaya’nın dediğini dinleyerek insanın “Nasıl yani” diyesi geliyor..
*
Ayrıca, sığınmacılarla ilgili kaygılar ve sorunlar bugüne yönelik toplumsal bir kaygı değil ki..
Bu sorun, uzun yılları alacak ve uzun yıllar sonra Türk milletinin varlığını, birliğini etkileyecek bir sorundur.
Sayın Özkaya, göçlerin tarihte oynadığı yıkıcı rolleri bir yerlerde okumuş ya da duymuştur.
Bu konuları bilmiyor demek ayıp olur.
***
Ne var ki..
Her AK Partilinin Ali Özkaya gibi düşünmediğini biliyoruz.
Söz gelimi, AK Parti’nin bana göre önemli isimlerinden, bildiği doğruları söylemekten çekinmeyen ismi Metin Külünk, Ali Özkaya gibi düşünmüyor.
Külünk’ün sosyal paylaşım sitesinden verdiği mesajlara bırakalım:
*
“Sosyolojik depremin önemli fay hatlarından birisi de Suriye’li göçmenlerin neredeyse yerleşik düzene geçişi ve sosyal dokumuzu parçalama sürecine girişidir.
Türkiye Avrupa’nın Göçmen Parkı değildir.
Geri Kabul Anlaşması iptal edilmelidir. Suriye’li kardeşlerimizin Avrupa’ya geçişlerini engelleyecek her adımdan vazgeçmeliyiz.
Suriye’de dökülen kanda emperyalizmin eli vardır ve de hem kanı döktüren olacak hem de risk üstlenmeyecek
Türkiye Avrupa Birliği’nin göç karakolu değildir.
Gazze’de gördüğümüz emperyalizmin iğrenç yüzünü Avrupa’nın orta yerinde de görüyoruz.
O halde hayatlarını Avrupa’da devam ettirmek isteyen Suriyeli kardeşlerimizin önünü neden kesiyoruz?
Farkındayız, var oldukları topraklara yabancı yetiştirildikleri Avrupa düşüncesine ruhlarını teslim etmişler, hayatın bütün alanlarında çoklar.
Anadolu’da bütün eski devletler göç dalgası ile çökmüştür unutmayın.”
*
Evet, ne diyor Külünk? “Anadolu’da bütün eski devletler göç dalgası ile çökmüştür unutmayın.”
Sadece Anadolu’da mı?
Roma neden ikiye ayrıldı ve eridi, tükendi?
Ya Avrupa’daki göçlerin oynadığı toplumsal değişimlerdeki rolü?
***
Şurası açık ne nettir:
Sığınmacı sorunu uzun vadede Türkiye’nin uğraşmak zorunda kalacağı önemli bir sorun olacaktır.
Siyasiler güçten düşer, partileri tarihe karışır ama o zamanda bile sığınmacı sorunu olacaktır. Çünkü sayısını bilmediğimiz ama kimilerine göre 10 milyonun çok üstünde olan yabancıların doğum oranı Türklerin neredeyse üç katından fazladır.
Bu konunun çeşitli açılardan bakılması gereken noktaları vardır.
Ama şunu yapabilirsek herkes kazançlı çıkar:
Yabancıları Türkiye’nin dostları olarak kendi vatanlarına göndermeyi başarabilmeliyiz.
Yoksa, Sayın Özkaya’ya “İşçi ithal edelim” diyen iş insanı gibi meseleye ucuz iş gücü olarak bakmaya devam edersek, ileride en pahalı çalışana bedel ödemek zorunda kalabiliriz.
**
Evet, 2022 yılında Türkiye’nin nüfus artışı AB ortalamasının üstündeydi. Türkiye’de doğurganlık hızı da kademeli şekilde düşüyor. Bu yıl açıklanan keskin düşüşün ardından 2023 yılında ortalamanın altına düşmesi bir takım alarm zillerinin çalmasına neden olmalı.
Ali Özkaya, “Türk milleti gereğini gerektiğinde yapar” diyor, eyvallah. Ama 2023 yılındaki düşüşte Türkiye’de ikamet eden yabancı nüfusun azalmasının da rolü var. Yabancı nüfus bir önceki yıla göre 253 bin azalarak 1 milyon 571 bin kişi oldu. Fakat bu azalan nüfusun Orta Doğu, Pakistan, Afgan, Iraklıların ya da Afrika’dan gelenlerin gitmesi olarak girmek yanlış olur. Gidenlerin büyük bölümü Rus ve Ukraynalılar. Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı saldırı sonrası Ukrayna ve Rusya’dan yoğun göç alan Antalya’da pahalılık o kadar arttı ki… Belki inanmayacaksınız ama tersine göçün başlamasında oturum izinlerinin uzatılmaması, yeni gelenlere izin verilmemesinin yanında konut ve kira fiyatlarındaki yüksek artış etkili oldu ve kuzeyli komşularımız Antalya’dan Dubai ve Sırbistan’a göç etmeye başladı.
***
Neyse biz konumuza dönersek, Euronews’in aktardığına göre, yıllık nüfus artış hızı Covid-19 pandemisinin hakim olduğu 2020 yılında binde 5,5’e düşmüş, bu son 20 senedeki en düşük oran olmuştu.
2023 yılına gelince kadar 2020 ve 2022 yılları haricinde nüfus artış hızı binde 10’un altına düşmemişti.
Avrupa’ya son veriler 2022 yılına ait. Buna göre AB genelinde 2022’de yıllık nüfus artış hızı binde 6,1 gerçekleşti. AB’de en yüksek nüfus artış hızı binde 41,2 ile Malta’da oldu.
Avusturya, Almanya, Hollanda, İspanya ve Belçika gibi Avrupa’nın önde gelen ülkelerinde nüfus artış hızı hem Türkiye hem de AB ortalamasının üstünde gerçekleşti.
Nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,10 olarak kabul edilen doğurganlıkta Türkiye, bu oranın altında bulunuyor. 2022 yılında Avrupa’da toplam doğurganlık hızının en yüksek olduğu ülke Fransa (1,79) oldu. AB ortalaması ise 1,53 gerçekleşti. Türkiye ise 36 ülke içinde 6’ncı sırada.
**
Nüfusun azalmasındaki aslan payı hiç kuşkusuz ekonomik krize ait. TÜİK’in açıkladığı bilgilere göre, İstanbul nüfusu geçen yıl 242 bin kişi azaldı. Ekonomi, nüfus istatistiklerini etkiliyor ve bu gerçekten Türkiye ekonomisi ve Türkiye’nin geleceği açısından son derece tehlikeli.
Gazeteci Güçlü Özgan, Radyo Sputnik’te bu konuyla ilgili şunları söylüyor: “Ekonomi, nüfus istatistiklerini etkiliyor ve bu gerçekten Türkiye ekonomisi ve Türkiye’nin geleceği açısından son derece tehlikeli. Bu ancak savaş dönemlerinde ya da büyük ekonomik çöküşlerin yaşandığı dönemlerde ortaya çıkabilecek bir tablo. Bu boyutta bir ekonomik krizle karşı karşıyayız da biz mi farkında değiliz?”
Yazıyı şöyle bağlamak en doğrusu: Kaynakların sayısı belirsiz yabancılara değil, ülke insanına ayrılması gerekiyor ve her bir ferdin toplumsal düzene güçlü ailelerle katılmasının önüne açmak gerekiyor.
Türk insanı o zaman gerekeni gerektiği yapar.
YORUMLAR