Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Turk

ANILARIMDA ZAFER MÜZESİ

Bundan bir iki hafta önce tadilatı sona erip açılışı gerçekleştirilen Zafer Müzesinin önünde biraz durdum. İçeri girip, girmemek arasında kaldım bir süre. Sonra anılarımı toplayıp yavaşça yürüdüm basamaklı merdivenlere doğru.

Zafer Müzesi kurtuluş savaşı sonrası birçok anlamda farklı devlet dairesi olarak kullanılmış bir bina olarak hatırlıyorum. 1970 yılların ortasından itibaren bu bina İl emniyet Müdürlüğü olarak kullanılmaya başlanmıştı. Alt katında toplum polislerin yeri vardı. Kapısı binanın arka kısmanda yer alıyordu. Hemen yanında Polislerin kullandığı bir lokalleri vardı.

Zafer müzesinin ön girişinde tahta iki kapıdan içeri girilirdi. İkinci kat merdivenleri ilk dikkatimizi çekerdi. Merdivenlerin sağı ve solundan binanın zemin katında çalışma ofisleri bulunurdu. Merdivenlerden adımı   mı attığımda Emniyet Müdürü Ferdi Erzaim, ilk aklıma gelen isimlerden birisi oldu sevecen ama dik duruşlu yapısı ile gözlerimin önüne geldi. Ferdi Erzaim’in kızı Yasemin sınıf arkadaşımdı. Kıvırcık sarı saçları ve gülen yüzü ile neşe katardı. Aaa bak onula birlikte Vali Yardımcımızın kızı Sevinç sonra ortak arkadaşlarımız Serpil geldi aklıma.

Bir iki basmak daha çıktıkça spor kulübü yöneticimiz Veysel abi, takım kaptanım Ferit, takım arkadaşlarım Sertaç komiseri Lebib,’i, uzun boyu ile Eyüp Baş’ı, Hızlı çabuk oyunu ile Mukadder’i, Hırsı oyun tarzı ile beyefendi Ahmet Şahin’i, deli dolu sevecen hali ile Dilaver’i, kalecimiz Hüseyin Vayni’yi, ikinci kata çıkarken beni yalnız bırakmadılar. Hepsinin seslerini duyar gibi oldum. Mustafa bize uğramadan gitme diyorlardı sanki.

Biliyor musunuz sevgili dostlarım benim hayatım içerisinde vefa kelimesinin yeri çok ayrıdır. İletişim kurduğum insanları hiç unutmam ta ki onlar yanlış yapana kadar. Fırsat buldukça bir araya geliriz. Afyon dışında olan kim varsa buraya geldiğinde ilk aradıkları insan ben oluyorum. Bayan olsun erkek arkadaşım olsun hepsinin bu davranışı beni çok mutlu ediyor. Birlikte anılarımızı tazeliyor keyifli anlar yaşanıyor.

Sevgili dostlarımım Zafer Müzesini gezerken duvardaki bir tablo dikkatimi çekti hemen haritanın yanına yaklaştım ve incelemeye başladım. İnceledikçe yıllar önce bu bölgeleri yürüyerek gezdiğimi hatırladım.

Ankara Özgür Rota, Uşak Rota Dağcılık, Kütahya Dağcılık ve AFDOS olarak katıldığım Kocatepe’den İzmir Yoluna yürüyüşü hatırladım müzeyi gezerken. Bu anlamlı yürüyüşü hava şartlarının aşırı rüzgârlı ve soğuk olmasına rağmen başarılı bir şekilde yapmıştık.

o gün pazar sabahı erken saatlerde yaklaşık yarım saatlik bir yolculuk sonrası 1874 rakımlı Kocatepe’ye geldik.

Aşırı rüzgâr ve soğuk havaya rağmen hep birlikte başta ulu önder ve silah arkadaşları için bir dakikalık saygı duruşunun ardından istiklal marşımızı söylemiştik.

Daha sonra Kocatepe’den yaklaşık 21 km sürecek zorlu bir yürüyüşe geçmeden önce değerli dostum Mehmet Bozdağ bizlere bu bölgenin stratejik önemini anlatarak bilgilendirmişti.

Rüzgârın şiddetini kemiklerimize kadar hissetmemize rağmen o yıllarda yaşayan askerlerimizin vatan için ölümüne mücadele ettikleri bu yerlerde, bizde bu zorluğa onlar için katlanmalıydık.

Onların yaşadıklarını gelecek nesillere aktarmak ancak böyle olmalıydı. Zafer Müzesini gezerken bir harita dikkati mi çekti. O harita üzerinde bulunan Çiğiltepe, Belen Tepe ve Tınaztepe’yi gördüm biraz da heyecanlandım çünkü. O üç tepeyi gezerken bir başka anılarım canlandı gözlerimin önünde. Bu tepeleri geçmek gerçekten zordu.

Neredeyse bu tepeler de yüzde yetmişi dik ve sarp kayalıklar vardı. Çıkılması çok zor olan bu tepelere çıkarken birçok arkadaşımızın çok zorlandığını gördüm. Üstelik her türlü donanımız olmasına rağmen. İşte böylesine zorlu dağlık bir alanda askerlerimiz. Ayaklarında yırtık çarıkları üstlerinde en az yirmi otuz kiloluk teçhizatlar yürüyüp Yunan ordusunu bozguna uğratmışlardı.

Yunan ordularının mevzilendiği bu bölgelere askerlerimizin yapmış olduğu o günlerde mücadeleyi bu yürüyüşe katılanların daha iyi anladıklarını düşünüyorum.

Yoktan var olmak bu olmalı. İsterseniz belgelerde o günlerde yaşananlar şöyle anlatılıyor.

Mustafa Kemal Paşa, bir taraftan 21 Ağustos 1922 günü Çankaya Köşkü’nde çay daveti vereceğini gazete ve ajanslara bildirirken, diğer taraftan da ordu birlikleri arasında bir futbol maçı organize edilmesi bahanesiyle ordu komutanlarını Akşehir’e davet etti.

Böylece Yunanlıların ve işgal devletlerinin dikkatleri çekilmeyecekti. Paşa, futbol maçının olduğu gün 28 Temmuz gecesini, komutanlarla genel taarruz hakkında konuşarak geçirdi ve gereken direktifleri verdi.

Afyonkarahisar güney ve güneybatısından yapılacak taarruzla ise Yunan ordusunun büyük kısmının batıya çekilmeden kuşatılması ve imhası mümkün olacaktır. Yunan ordusunun en hassas yeri olan, İzmir-Afyonkarahisar ana stratejik ve ikmal yolu, en kısa zamanda ve en kısa istikametten kesilebilecekti. Böylece bütün Yunan kuvvetleri bir noktadan vurulacak kuvvetli bir darbe ile sarsılabilecekti.

Taarruz için Afyonkarahisar’ın Kocatepe bölgesi seçildi. Türk piyadeleri, sabah saat 06.00’da hücuma geçerek, tel örgüleri aşıp Tınaztepe’yi ele geçirdiler. Bundan sonra, Belentepe daha sonra Kalecik-Sivrisi düşmandan temizlendi.

Taarruzun birinci günü, 1. Ordu birlikleri, Büyük Kaleciktepe’den Çiğiltepe’ye kadar 15 kilometrelik bir bölgede düşmanın birinci hat mevzilerini ele geçirdi. 5. Süvari Kolordusu düşman gerilerindeki ulaştırma kollarına başarılı taarruzlarda bulundu.

26 Ağustos sabahı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanında Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa (Çakmak), Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa (İnönü) ile birlikte muharebeyi idare etmek üzere Kocatepe’deki yerini aldı. Büyük Taarruz burada başladı. Topçuların sabah saat 04.30’da taciz ateşiyle başlayan harekât, saat 05.00’da önemli noktalara yoğun topçu ateşiyle devam etti.2.Ordu da cephede tespit görevini aksatmadan sürdürdü.

26 Ağustos günü Türk Ordusu’nun Büyük Taarruz’u Genelkurmay Başkanlığı’nca TBMM’ye bildirildi. Bu haber, Mecliste ayakta alkışlanarak karşılandı. 27 Ağustos Pazar sabahı gün ağarırken, Türk Ordusu bütün cephelerde yeniden taarruza geçti. Bu taarruzlar çoğunlukla süngü hücumlarıyla ve insan üstü çabalarla gerçekleştirildi. 27 Ağustos saat 18.00’da Afyonkarahisar, 8. Tümen tarafından kurtarıldı. Mustafa Kemal Atatürk şehir kurtarıldıktan sonra Zafer Müzesi olarak kullanılan bina da bir süre çalışma içerisinde bulunması binanın önemini bir kez daha gösteriyor.

Yıllarca restorasyon çalışmaları süren Afyon Zafer Müzesini en kısa zamanda gezmenizi tavsiye ederim. Bir ülkenin var oluşu için neler yaşandığını görmeniz geleceğimiz için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Her şey gönlünüzce olsun sağlık mutluluk içinde inşallah sevgili dostlarım.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER