Muhterem dostlar…
Bundan önceki yazımda bahsetmiştim. 1977 seçimlerinde MHP’den İhsaniye il genel meclisi adayı idim. Bir sonraki seçimlerde de tekrar aday oldum. Hoş bir duygu idi.
Bütün köyleri en az onar defa dolaştım. Arabanıza su koysanız para yetmez, sadece benzinli. Bunun yemeği var çayı var sigarası var. Abi yarın vereyim diye verilen paralar var. Hastam var doktora gidelim diyenler var. Var da var. Yani adaysanız yolunmaya hazır kazsınız.
Vallahi gülmeyin. Tüm tüylerinizi yoluyorlar. Tabii bütün seçmenler öyle değil. Bu işin profesyonelleri varmış. Ben sonradan öğrendim. Yani bölgenin siyasilerden geçinen çakalları sizin boynunuza bir ip takıyor.
Kurbanlık koyun gibi sizi sürüyorlar. Bu adamların ayak takımları size diyordu, ‘Burada seçimi kazanacaksın şu adamı bırakma.’ O adamı buluyorsunuz o da başka bir köyde başka birini tavsiye ediyor. Artık bunların kölesi gibi oluyorsunuz.
Düğünleri, toplantıları, akşam sohbetlerini, gündüz açık hava mitinglerini onlar koordine ediyorlar. Siz sadece bu işlerin para işini ayarlıyorsunuz. Haaa bir de sana oy vermem diye yemin edenlere sözünden dönmeleri için yemin parası ödemeleri de cabası.
***
Bir kere işin içine girmişseniz, çıkamıyorsunuz. Velhasıl gidiyorsunuz. Güzel şeyler olmuyor mu, oluyor tabii. Dostlar çoğalıyor. Mesela İhsaniye Belediye Başkanı olan rahmetli İsmail Çınar CHP’den aday. Aynı zamanda yine CHP’den il genel meclisi adayı Akörenli tavukçu Mustafa. Bazen öğlenleri birlikte birinin evine gidiyor yemek yiyoruz.
Birkaç defa benim arabam bozuldu, gerek İsmail abinin veya Mustafa’nın arabasını aldım. Hatta takılırdım, ‘Seni bizle gören MHP’liler Dikyamaç CHP’li olmuş.’ Veya bize bunlar MHP’li olmuş derler diye anlatırdım. Bazen de gaz gibi yolunduğumuzdan bahseder gülüşürdük.
***
Bir gün bir haber geldi. İsmini vermeyeceğim, köyün en zengini bir ağa beni davet etmiş. Gittim, akşam olmak üzere. Küçük bir bakkal dükkanı yanında kahve. Genç bir çocuk beni tanıyormuş.
Girdim, benim ve partinin afişlerini duvarlara astı. Kahve, düğün evine döndü. Her taraf MHP bayrakları ve benim posterlerim. Eee, bunları görünce gururlanmamak elde değil.
Bu arada delikanlı, abi otur, yemeğimizi yiyelim deyince ben de o zengin ağanın beni beklediğini gidip geri buraya geleceğimi söyledim. Delikanlı, ‘Abi o adamdan bir halt olmaz boşuna gidersin’ dedikçe bende ısrar edince git ulan dedi.
Hava oldukça yağmurlu ağanın evi de çayırlıkta imiş. Karnım da aç, aksam yemeği yemezsem ayaklarım titrer. Velhasıl eve yaklaştım.
Bir kaç çoban köpeği arabanın etrafını sardılar. Korna çaldım, iki tane adam ellerinde tüfeklerle yaklaştılar. Kimliğimi sordular. Haaa, o senmişsin gel dediler ama sanki dövecekler. Velhasıl içeri girdim.
Ev değil ağıl. Bir tarafta koyunlar, bir tarafta ağa oturuyor. Ocakta ateş ve üzerinde teneke kaynıyor. Hoş beşten sonra pişman oldum. ‘Oğlum Ahmet sen buradan çabuk kaç’ dedim. İyicene acıktım.
Ağa yemek yiyelim diyor ama o koyunların içinde mümkün değil. İki silahlı adam başımda bekliyor, tabii korkuyorum. Bir bahane uydurup ayrıldım. Kahveye geldim. Köylüler toplanmış, beni bekliyorlar. Kahvehane sahibi beni bakkal dükkanına aldı.
Masanın üzerinde bir masa, üzerinde bir tepsi ve ağzı kapaklı tabaklar. ‘Şuraya otur, senin orada yemek yiyemeyeceğini bildiğim için seni bekledim’ dedi.
Birlikte yemeği yedik. Gece yarısına kadar sohbet ederek ayrıldım. Ağa paşa ayırım yapmanın ne kadar yanlış olduğunu orada anladım. Tabii böyle güzel anılarımda oldu. Şimdi olsa belki yapamam ama.
Onlarca defa yüzlerce kişiyle meydan mitingleri yaptım. Her şeyiyle tatlı anılarım oldu. Yeni anılarda buluşmak üzere. Sağlık, huzur ve mutluluk dolu nice günler yıllar diliyorum. Selam ve saygılar…
YORUMLAR