Muhterem dostlar.
Bizim çocukluğumuz ve gençliğimiz çok yokluklar içinde geçti. Ama mutluyduk.
İnanın ki o günleri arıyorum.
Şimdiki ismi Kayıhan olan o zamanlarda ismi Garen Kayavıran, Tekke Garen, Hayran Balı, Hayranlar olan köyde yaşıyoruz.
Boş zamanlarımızda arkadaşlarımızla nal oynardık. Hayvanlardan çıkan eskimiş nalları toplar, tele dizer, toprağa bir daire çizer, pulluklardan çıkan demirlerle nalı vurur daire dışına çıkan nal da kim çıkartmışsa onun olurdu.
Ayrıca aşık oynardık.
Aşık atılır, tarafların elinde ya kibrit veya düğme olurdu.
Aşığı oturtamazsanız kişinin elindeki kibrit veya düğme kadar karşıya verirdiniz.
Bazı büyüklerimiz ise tahtadan tabanca yaparlardı.
Ayrıca geceleri Tekkeli gençlerle saklambaç oynardık.
Ne güzel günlerdi…
***
Harman zamanı buğday arpa nohut vs. savrulduktan sonra gençler için gün doğardı.
Cebimizde para yok ama harmanda buğday arpa vs. var. Sermaye bunlar.
Buğdaylar yukarı çeşmede yıkanır, harman yerlerine serilir, kuruyana kadar geceleri beklenirdi.
Herkes yatağını da getirirdi.
O dönemlerde sevgili nedir bilmezdik. Bir oğlan bir kıza aşık olmuşsa, “Ali Ayşe’ye veya Ayşe Ali’ye yanmış” derlerdi.
Erkekler para olmadığı için harmandan bir demir veya bir kutu buğday arpa veya buğday vs. çalar, bakkala götürür, kaba şeker ve kabuklu fıstık alır, sevdiği kıza gönderirlerdi.
Bakkal gece sabaha kadar nöbetçi eczane gibi buğday arpa getirecek gençleri beklerdi. Ama kim, ne getirdi, kimseye söylemezdi.
***
Hatta birisinde abim beni gönderdi, aldığım fıstık ve şekeri kıza götürdüm. Ama kızın abisinden iyi bir dayak yedim.
O tarihlerde köyde elektrik yok. Tabii harman yerleri de karanlık. Bazı şeyleri kimse görmüyor.
Haaa…
Herkes kendi mahsulünden çalıyor. Bunun karşılığında yandığına veya sevgilisine şeker fıstık alırken kendisine de sigara alırdı.
Sigara da yeşil kaplı ‘cavur öldüren’ denilen diye tabir edilen Üçüncü veya İkinci, Birinci gibi gariban sigaraları idi.
Jelatinli sigaralar pahalı idi.
Tabii sigara sağlığa zararlı ama kimsenin aklına gelmezdi.
Yan köyler Ablak veya Kunduzlu köylerinde bakkal olmadığı için bizim köydeki nöbetçi bakkala gelirlerdi.
Yandıkları kızlar da erkeklere işlemeli mendil gönderirlerdi.
Bu mendillere ‘çevre’ de denilirdi.
Delikanlı bu çevreyi pantolonun arka sol cebine üçgen gibi herkesin görebileceği şekilde asar, arkadaşlarına caka yapardı.
***
Ne güzel günlerdi o günler. İmkan olsa o günleri yeniden yaşamak isterim. Tabii mümkün değil.
Hayalleri ile yaşıyorum.
Birçok arkadaşım vefat etti. Birkaç kişi kaldık.
Köylerde yaşayan birçok kişi bu günleri yaşamıştır.
Televizyonun arkasından cep telefonları bir de görüntülüsü çıkınca kaba şeker ve fıstık ile çevreler de oyunlar da unutuldu gitti.
Dostluklarsa neredeyse kalmadı.
***
Sizlere sağlıklı huzurlu ve mutlu nice yıllar diliyorum.
Hoşça kalın.
Mutlu kalın
Yeni hatıralarda buluşmak üzere…
Selam ve saygılar…
YORUMLAR