Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Onat Kafkas

AVRUPA’DA AŞIRI SAĞ VE TÜRKİYE

Avrupa siyasetinde seçmenlerin aşırı sağa olan ilgisi her geçen gün artıyor. Bu durumun nedenleri kabaca mülteci sorununa bağlanırken, bu durumun Türkiye açısından etkileri ise giderek daha önemli geliyor.

Almanya’nın Sesi anlamına gelen Deutsche Welle ya da bilinen kısa adıyla DW’nin internet sitesinde yer alan bir haberin girişi konuya ışık tutması bakımından oldukça ilginç: “Fransa’da 30 Haziran’da yapılacak erken genel seçimler öncesindeki anketler aşırı sağcıların mutlak çoğunluğu sağlayabileceğini gösteriyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un liderliğindeki liberal ittifak Birlikte’nin ise oy oranının yüzde 19 civarında olacağı tahmin ediliyor.”

İlginç, çünkü Fransa her zaman Avrupa siyasetini fikren yöneten ve domine eden bir ülke.

Ne var ki, 6-9 Haziran’da düzenlenen ve Avrupa Birliği’nin (AB) gelecek 5 yılını belirleyecek Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin sonuçlarına aşırı sağ partilerin kazanımları damga vurmuştu. Yapılan yorumlarda, bu sonuçlar “AB vatandaşları bu durumla ilgili duygularını ‘endişe, tedirginlik, korku, üzüntü’ olarak ifade ediyor” şeklinde ifadeler kullanılırken, oy verenlerin de AB vatandaşları olduğu sanırım akıllardan çıkarılıyor.

Aşırı sağın Avrupa siyasetindeki yükselişi son yıllarda giderek daha önemli bir tartışma konusu haline gelmeye başladı. Siyasi gözlemciler, aşırı sağın yükselişinin nedenlerini, sonuçlarına odaklanan makaleler yayımlarken, artık adaylığı ‘sözde’ kalmış olan Türkiye’nin ise bu sonuçlardan etkilenmeyeceğini söylemek sanırım naiflik olacaktır.

Burada teme soru veya daha kapsamlı bir ifade ile ‘sorun’, aşırı sağın yükselişinin nedenleridir.

Bazı uzmanlar, Avrupa’da aşırı sağın yükselişinin temel nedenlerini karmaşık ve değişik faktörden kaynaklandığını aktarsa da temel kaygı, göçlerdir.

Zira..

Her ortalama AB vatandaşı göç ve çok kültürlülük endişesi taşıyor denilebilir.  Avrupa’da yaşanan büyük göç dalgaları, özellikle Suriye, Afganistan, Pakistan ve diğer Orta Doğu ülkelerinden gelen sığınmacı akınları, yerel halk arasında endişe ve güvensizlik yaratmaktadır. Aşırı sağ partiler, göçmenlerin entegrasyonu konusundaki başarısızlıkları ve kültürel farklılıkların getirdiği sorunları vurgulayarak bu kaygıları siyasi malzeme yapmışlar, seçim sonuçlarına bakılarak da başarılı olmuşlardır. Bu başarının giderek artacağına kesin gözüyle bakılmaktadır.

AB vatandaşları, her geçen gün daha fala ekonomik belirsizlik ve işsizlik tehdidi altında olduklarını hissetmektedir. Ekonomik durgunluklar ve işsizlik oranlarının yüksek olması, Avrupa Birliği içindeki yerel halk arasında ekonomik güvensizlik duygularını körüklemekte, kendi refah ve geleceklerine ayrılacak paranın sığınmacılara harcandığı gibi endişe içindedir.  Aşırı sağ kanatta yer alan siyasi partiler, ekonomik refahın korunması ve göçmenlerin iş gücü piyasasına olan etkileri konularında endişeleri dile getirerek bu durumu politik avantaja çevirmekte bu durum da halk arasında haklarının savunan partilere yakınlık hissi doğurmaktadır.

***

Bazı AB vatandaşları, İngiltere’nin birlikten ayrılmasına öncülük eden ‘Birlik’te yok olma” kaygısıyla hareket etmektedir. Bu duygu ve düşünceler Avrupa Birliği karşıtlığına dönüşürken, bu durumundan yararlanan bazı aşırı sağ partiler, ulusal egemenliklerini kaybetmekten endişe duyan ve Avrupa Birliği’nin (AB) ülke içi politikalara müdahale ettiğini düşünen seçmen kitlesine hitap etmektedir.

Avrupa entegrasyonuna göçmen ve İslam karşıtı duruşlarıyla muhalefetleriyle ön plana çıkan partiler, Fransa, İtalya ve Avusturya’da seçimin galibi olurken; Almanya, Hollanda ve Belçika’da ikinci sıraya yerleşti.

Tüm dünyanın Avrupa’daki aşırı sağın yükselişinin sonuçlarının nelere mal olacağını bir an önce görmek ve ona göre önlem almak zorundadır.

Avrupa’daki siyasi rüzgar tüm dünyayı etkiler. Avrupa’daki aşırı sağ partilerin yükselişi, uluslararası ilişkilerde de etkili olmaktadır. AB içindeki bu tür siyasi dalgalanmalar, AB’nin dış politika ve güvenlik politikalarını da etkileyebilmektedir.

Aşırı sağın yükselişi, Avrupa siyasetinde ve dünyada çeşitli sonuçlar doğurmuştur. Avrupa ve dünya bu durumu daha önce acı bir şekilde iki kez test etmiştir.

***

Ayrıca..

Avrupa’da politik dengelerin giderek değişiyor oluşu, aşırı sağın güçlenmesi, geleneksel merkez sağ ve merkez sol partilerin etkisinin azalması toplumsal fay hatlarına neden olmaktadır. Politik dengeler değişirken, toplumsal bölünmeler da artmaktadır. Aşırı sağın yükselişi, toplumlar arasında derinleşen bölünmelere yol açmıştır. Özellikle göçmenlere karşı artan düşmanlık ve ayrımcılık, sosyal huzursuzluğu artırmıştır.

AB karşıtlığı, aşırı sağın popülaritesinde önemli bir rol oynamaktadır.

Tabii tüm bunlara ‘popülizm ve iletişim becerileri’ de eklenince, aşırı sağın yükselişi giderek artmaktadır. Genellikle güçlü iletişim becerilerine sahip popülist aşırı sağ liderler basit ve etkili mesajlarla halkın duygusal tepkilerini tetikleyerek destek kazanmaktadırlar.

***

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre, düşünce kuruluşu ThinkYouth’un verileri, yeni nesil Avrupalı seçmenlerin sağa eğilim gösterdiğin ortaya koyuyor. Aşırı sağ partilerin ‘zafer’ kazanmasında gençlerin büyük bir rol oynadığını gösteriyor.

Aşırı sağcı parti Almanya için Alternatif (AfD) gençlerin oylarının büyük bir kısmını alırken, Fransa’da gençlerin yaklaşık üçte biri aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) partisine ve Polonya’da Özgürlük ve Bağımsızlık Konfederasyonu partisine oy verdi.

Think Young düşünce kuruluşunun kurucusu Andrea Gerosa, Euronews’e yaptığı açıklamada, “Bugünün gençleri eski kuşaklara göre daha mutsuz çünkü ana akım partilerin sosyal konularda başarısız olduğu algısı var. Tüm AB üye ülkelerinde her 10 kişiden 7’si hayat pahalılığından, yüzde 82’si ise yoksulluk ve eşitsizlik riskinden endişe duyuyor” ifadelerini kullandı.

Kâr amacı gütmeyen Avrupa Gençlik Forumu’nun başkanı María Rodríguez Alcázar’a göre ise aşğırı sağ partilerin popülaritesi ‘geleneksel siyasi partilerin başarısız olduğu ve hayatlarımızı iyileştirmek için yeterince çaba sarf etmediği algısı’ nedeniyle artıyor.

Aynı zamanda bu partiler, AB vatandaşlarının gençlerin gündelik kaygılarıyla ilgilenmeyen uzak bir varlık olduğu inancından da faydalanıyor.

***

Tam burada Avrupa’daki aşırı sağa kaymanın Türkiye açısından öneminin oldukça büyük olduğunu ortaya koyuyor.

Türkiye, Suriyeli mültecilerin önemli bir kısmını barındıran bir ülkedir. Avrupa’daki aşırı sağın göç politikaları üzerindeki etkisi, Türkiye’nin AB ile sürdürdüğü göç ve güvenlik politikaları açısından önemlidir.

Türkiye, Avrupa’nın en önemli ticaret ortaklarından biridir. Avrupa’daki siyasi dalgalanmalar ve ekonomik belirsizlikler, Türkiye’nin ticaret ve ekonomik ilişkilerinde de dalgalanmalara yol açabilir.

Avrupa’da yükselen aşırı sağ hareketler, Türkiye’nin Avrupa ile olan diplomatik ilişkilerini de etkileyebilir. Özellikle AB üyelik süreci ve diğer uluslararası konularda Türkiye’nin pozisyonu, Avrupa’daki siyasi değişimlere bağlı olarak şekillenebilir.

Aşırı sağın Avrupa siyasetindeki yükselişi, kompleks ve çok yönlü bir etki yaratmaktadır. Bu durum, sadece Avrupa’nın iç dinamiklerini değil, aynı zamanda uluslararası ilişkileri ve küresel siyasi dengeyi de etkilemektedir. Türkiye açısından ise, bu değişimlerin doğrudan ve dolaylı etkileri bulunmaktadır. Türkiye’nin bu süreçleri dikkatle takip ederek, kendi stratejik pozisyonunu güçlendirmesi ve uluslararası ilişkilerini dengelemesi önem arz etmektedir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER