Eski eserlerin izinsiz şekilde aranıp, yasa dışı yollarla yurt içinde ya da yurt dışında pazarlanarak, kazanç sağlanmasına ve buna yönelik eylemlere ‘eski eser kaçakçılığı’ denir. Eski eserlerin aranılır, değerli nesne oluşları, yurt içinde ve yurt dışında yüksek fiyatlarla peşin olarak hemen alıcı bulmaları ve genellikle taşınmalarının kolay olması, eski eser kaçakçılığını çekici bir duruma getirmektedir. Eski eser kaçakçılığı ve yağmacılığından en çok zarar gören ülkelerin başında Türkiye gelir. Barındırdığı onlarca çok önemli uygarlıktan kalan eski eserler (kültür varlıkları) her zaman yabancıların iştahını kabarttığı için Anadolu toprakları antik çağlardan bu yana yağmalanmış olup, bu yağma günümüzde de devam etmektedir. Batılıların eski eserlere bizden daha fazla değer vermeleri nedeniyle özellikle Osmanlı Dönemi’nde Almanya, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler eserlerimizi çeşitli yollarla yağmalamışlar,yetmemiş Bergama, Efes, Milet ve Bodrum gibi yerlerdeki devasa anıtları ve yapıları sökerek ülkelerine taşımışlardır. Cumhuriyet Döneminde yurt dışına kaçırılan eserlerin neredeyse tamamına yakını ABD’de ortaya çıkmıştır. Bu ülkenin Anadolu kökenli eserlere büyük ilgisi olduğu anlaşılmaktadır. Karun Hazinesi, Elmalı Definesi, Kumluca eserleri, Afrodisias eserleri, Herakles Lahidi, Herakles Heykeli, Marsyas Heykeli, Zeugma Mozaiği ABD’ye kaçırılan eserlerimize birkaç örnektir.
Eski eser kaçakçılığının birçok koldan yapıldığı ve beslendiği bilinir. Eski eser kaçakçıları Türkiye’de en yaygın, en kalabalık ve en iyi çalışan kaçakçılık grubudur. Ülkemizde kırsal kesimden büyük kentlere değin birçok yerde her yaştan, her meslekten çok sayıdaki insan eski ticareti ile uğraşmaktadır. Her gün on binlerce kişi illegal olarak arama ve kazı yapmaktadır. Bütün bu kalabalık topluluk, yani bu ülkenin insanları, el birliği ile kendi eski eserlerini tahrip etmekte ve yurt dışına çıkarılmalarına neden olarak gelecek kuşakların emaneti olan kültürel varlıklarımızı yok etmektedirler. Bu kişiler Bursa, Eskişehir gibi kimi kentlerde ‘eski eserleri sevenler derneği’ adı altında göstermelik dernekler kurarak örgütlü duruma gelmişlerdir. Ayrıca kimi kentlerde herkesin kolayca bulabileceği ‘defineci kahvesi’ adı verilen belirli kahveler vardır. Buralara eski eser işiyle ilgilenen kişiler devam ederler ve bu yerlerde dedektör sağlanması, kaçak kazıların yapılması için eleman ve araç-gereç temin edilmesi yanında her çeşit eski eserin alım-satımları yapılır. Ayrıca buralarda eskitilmiş kağıt, kumaş özellikle deri üzerine ustalıkla yapılan sahte define haritaları, sahte eserler pazarlanmakta birçok vatandaşı dolandırılmaktadır.
Eski eserler genel olarak toprak altında olduğu için eser yağmacılığında ve tahribatında kaçak kazılar önemli rol oynamaktadır. İzinsiz olarak ören yeri, sit alanı, höyük, tümülüs, nekropol gibi arkeolojik potansiyelin yoğun olduğu yerlerde, genellikle kazma-kürek, kimi zaman da iş makineleri kullanarak yapılan yasa dışı çalışmalara ‘kaçak kazı’ denir. Kaçak kazılar, hırsızlık ve soygunlar ile yasa dışı eski eser ticareti eski eser kaçakçılığının ana öğeleridir ve bunlardan kaçak kazılar eski eser kaçakçılığının beslendiği en büyük kaynaktır. Eski eser bulmak amacıyla kazı yapanlarla toprak altına gömülerek saklanmış para ya da değerli objeleri yani define/gömü bulmak amacıyla kazı yapan defineciler pek birbirinden ayırt edilemezler ve defineciler kaçak kazıcıların grubunda değerlendirilirler.Bu nedenle yazımızdaki kaçak kazıcıları aynı zamanda defineciler olarak algılamak gerekir.
Kaçak kazılar ören yeri, tümülüs, höyük ve sit alanları gibi arkeolojik potansiyelin yoğun olduğu bölgelerde yani arkeolojik bölgelerde yaygın olarak görülürler. Bu nedenle kazılar, Ege, Akdeniz, Marmara ve İç Anadolu bölgelerinde daha sık görülmektedir. Kaçak kazı işi yapanlar, genellikle kendi bölgelerinde çalışırlar. Zaman, zaman bölgeleri dışına çıktıkları da olur. Çalışma saatleri genellikle herkesin ortalıktan çekildiği gecenin geç saatleri ya da sabaha karşı olan saatlerdir. Gözden uzak yerlerde gündüz de kazı yapılmaktadır. Sonbaharda ürünlerin kaldırılmasıyla kırsal kesimde insan sayısı azalır. Bu nedenle sonbahar ve kış mevsimlerinde kaçak kazılarda büyük bir artış görülür. Yaz aylarında ise orman yangınlarının yoğun olduğu ya da ‘av yasağı’ zamanlarında devriye gezen kamu görevlileri nedeniyle kaçak kazı sayısında azalma gözlenmektedir.
Kaçak kazılarda kazma-kürek, çapa, küskü, çeşitli şişler gibi araçlar kullanılır. İşin ve yerin durumuna göre, kimi hallerde kepçe, eder, dozer gibi büyük iş makineleri hatta dinamit gibi patlayıcılar kullanılmaktadır. Kaçak kazıcıların ve definecilerin en büyük yardımcıları halk arasında ‘makine’ adı verilen dedektörlerdir. Dedektör kaçak kazıların ayrılmaz bir parçası olup, bugün kaçak kazılarda kesinlikle dedektör kullanılmaktadır. Ülkemizde dedektör sayısının en az 1 milyon lira olduğu sanılmaktadır. Dedektörler göz alıcı ilanlarla internet, gazete ve televizyon reklamları ile pazarlanmaktadır. Son zamanlarda ‘kiralık dedektör’ duyuruları ile insanlar defineciliğe dolayısıyla kaçak kazıcılığa özendirilmektedir.
Kaçak kazıcıların başını çeken defineciler antik çağlardan kalma objeleri bulma ereğinde olduklarından, genellikle arkeolojik bölgelerde etkinlik gösterirler. Definecilerin ancak yüzde birlik bölümü yasal kazı yapmakta, geriye kalanlar kaçak kazı ya da kaçakçılıkla uğraşmaktadırlar. Defineciler, genellikle hayal peşinde koşan insanlar olarak kabul edilirlerse de bunlar en az eski eser bulmak amacında olan kaçakçılar kadar tehlikelidirler. Eski eserlere en çok zarar verenler definecilerdir. Hayal dünyalarında yaşattıkları birkaç tonluk altınları bulabilmek için Türkiye’nin çeşitli yerlerinde içinde altın olduğunu sandıkları birçok eşsiz anıtı yok etmişlerdir. Örneğin, son yıllarda bölgemiz Frig Vadisi’ndeki 2600 yıllık Dünya’da bir eşi olmayan Frig kaya anıtları içlerinde altın var düşüncesiyle dinamitle tahrip edilmiş, kimileri parçalanmış, kimilerinde şarjlı matkaplarla delikler açılmıştır. Anadolu’da çok sayıda çeşme, köprü, kervansaray, cami vs gibi yapıların kitabeleri altında altın aramak için ya kırılmış ya da sökülmüştür. Bunların kimileri yurt dışına kaçırılmıştır. Oysa Selçuklu, Osmanlı dönemlerine ait bu yazıtlar Anadolu’nun mührü sayılırlar. Defineciler yığma mezarlar-tümülüsler ile kültür katmanlarından oluşan höyükleri ayırt edemediklerinden çok sayıda höyük defineciler tarafından tahrip edilmiş, binlerce eşi bulunmaz eski eser yok olup gitmiştir.
Yasalarımıza göre izinsiz define aramak ve kazı yapmak suçtur. İzinsiz olarak define araştıranlar, üç aydan iki yıla değin hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, bu fiillerin yurt dışına kültür varlıklarını kaçırma amacıyla ya da kültür varlıklarının korunmasında görevli kişiler tarafından işlenmesi durumunda, verilecek ceza iki katına değin artırılır. Oysa, devlet define aramak isteyen vatandaşlara kolaylık göstermektedir.2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ilgili maddesinde‘Gömülmüş ya da saklanmış olduğu ve duruma göre artık malikinin bulunmadığı kesin olarak anlaşılan, 2863 sayılı Kanunun 6’ncı ve 23’üncü maddeleri dışında kalan ve bilimsel değer taşımayan menkul varlıkları’ şeklinde define tanımı yapılmış ve bu kanun kapsamında çıkarılan Define Arama Yönetmeliği 27.01.1984 tarih ve 18294 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmeliğe göre nerelerde ve nasıl define kazısı yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Define arama yönetmeliğine göre; define aramak isteyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, define arayacakları yerin bağlı olduğu mülki amire bir dilekçe ile müracaat ederler. Define aranacak yer müze uzmanlarınca incelenir. Sakınca yoksa arama ruhsatı verilir ve define kazısı bir heyet huzurunda yapılır. Define aramasında çıkan buluntular Kültür ve Turizm Bakanlığınca tayin edilecek en az üç kişilik bir uzman heyetince incelenir. Elde edilecek buluntular kültür ve tabiat varlığı ise müzelere, define kapsamında ise Hazine ve Maliye Bakanlığına teslim edilir ve bulunan definenin geçer akçe olarak değeri tespit edilir. Define Hazineye ait arazide bulunmuşsa saptanan değerin yüzde 50’si define arayıcısına; özel ya da tüzel kişilere ait arazide bulunmuşsa yüzde kırkı yüzde40’ı define arayıcısına, yüzde10’u ise mülk sahibine ödenir.
Sonuç olarak illegal define kazısı yaparak suçlu duruma düşmekten ve eski eserlere zarar vermektense yasal izin alınarak define aramak bir yerde yurttaşlık görevidir ve eski eserlerimizin korunması açısından gereklidir.
——————————————————————-
(*) Eski eser kaçakçılığı, kaçak kazılar, müze soygunları, yurt dışına kaçırılan eserlerimizle ilgili olarak yapmış olduğum ‘Eski Eser Yağması’ adlı geniş çaplı çalışmam 2007 yılında Arkeoloji ve Sanat Yayınlarınca kitap olarak yayınlanmıştır.
YORUMLAR