Modern öncesi ve modern dil politikasında dil, iletişim aracı ve kolektif kimliğin simgesi olarak ikili bir rol oynarken, post modern dil politikasında ağırlıklı olarak kimlik simgesi haline gelmiştir. Her dilin kendi ulusu ve devleti vardır, her devlette tek bir ulus ve tek bir dil kullanılır. Bu karşılıklı bağlantıya ve karşılıklı etkiye rağmen, belirli durumlarda, belirli dönemlerde ve belirli ülkelerde bu unsurlardan birinin öne çıktığı, ilk olarak ortaya çıktığı ve diğer ikisini etkilediği gözlemlenebilir.
Ne var ki, bazı ülkeler, tıpkı orta çağda olduğu gibi kültür ihracından vazgeçmemiş aksine teknolojinin de gelişimi ile bu çabalarına ağırlık vermişlerdir. Bunun en somut örneklerini internet sitelerinde ve televizyon ekranlarında görmek mümkündür.
Özellikle televizyon ekranlarında Amerikan görsel emperyalizminin tasarladığı yarışma programını Türk seyircisine sunanlar, hiç kafa yormadan soru diye Arapça bir kelimenin anlamını sorabilmektedir. Yarışmayı güya zor hale getirmek için de bir zamanlar Türkçede kullanılsa da özellikle unutulmuş ya da unutulmaya yüz tutmuş kelimeler seçilerek, canlandırılmasına çanak tutulmaktadır.
İnternet ortamı ise batılı dillerin at oynattığı bir mecra haline gelmiştir. Özellikle oyun oynayıp para kazanan ve izleyicilerinin ağırlığını gençlerin oluşturduğu kesime hitaben eden yayıncı, kaska helmet, çelik yeleğe armor diyerek “Bi tık daha üstte” olduğunu ortaya koymaya çabalamaktadır.
Ve ne yazık ki ne televizyonlara ne de internet ortamındaki bu özensizliğe dur diyen olmamaktadır.
Oysa Türkçemiz, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne, Rusya’nın içlerinden Mısır’a kadar geniş bir coğrafyada yaklaşık 250 milyon Türk tarafından konuşulmaktadır. Buna başka zaman değinelim ve dillerin yarattığı etkilere bakalım…
Bir dilin bir milletin geleceğiyle olan bağı oldukça derin ve önemlidir. İşte bu bağı açıklayan bazı temel noktalar:
Kültürel Kimlik ve Bağlar: Dil, bir milletin kültürel kimliğinin önemli bir parçasıdır. Bir milletin tarihini, geleneklerini, sanatını ve değerlerini ifade eden araçlardan biridir. Dil, bu kültürel bağların korunmasını ve kuşaklar arası aktarılmasını sağlar.
Toplumsal Birlik ve İletişim: Dil, bir toplumu bir arada tutan önemli bir faktördür. Ortak bir dil, insanların birbirleriyle etkili bir şekilde iletişim kurmalarına ve fikirlerini paylaşmalarına olanak tanır. Bu, toplumsal birliği güçlendirir.
Eğitim ve Bilgi Aktarımı: Eğitim dil aracılığıyla gerçekleşir. Bir milletin dili, bilgi ve kültürel mirasın yeni nesillere aktarılmasını sağlar. Dolayısıyla, dilin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi gelecekteki nesillerin eğitimini etkiler.
İş ve Ekonomi: Dil, iş dünyasında da büyük bir rol oynar. Bir milletin resmi dili veya ana dili, ekonomik faaliyetlerin yürütülmesi, ticaretin yapılması ve uluslararası ilişkilerin kurulması için kritik bir unsurdur.
Sosyal ve Siyasi Kimlik: Dil, bir milletin siyasi kimliğinin de bir parçasıdır. Çoğu ülkenin resmi dili vardır ve bu dil, o ülkenin vatandaşlarının kimliğini ve ulusal bağlılığını simgeler.
Dolayısıyla, bir dil, milletin geçmişi, kültürü, toplumsal birliği, ekonomisi ve siyasi kimliği ile sıkı bir şekilde bağlantılıdır. Dil, bir milletin kimliğinin ve geleceğinin temel taşlarından biridir ve bu nedenle dilin korunması ve sürdürülmesi büyük bir öneme sahiptir.
Bir dil, toplumların bir arada tutulması, kültürel hayatlarının şekillendirilmesi ve sosyal hayatlarına yön verilmesi açısından büyük bir öneme sahiptir.
Elbette, bir dilin milletleri bir arada tutma, kültürel hayatı şekillendirme ve toplumsal hayata yön verme açısından önemi büyüktür.
İletişim Aracı: Dil, insanların birbirleriyle iletişim kurmasını sağlar. İletişim olmadan toplumlar bir arada yaşayamaz ve iş birliği yapamaz. Ortak bir dil, farklı milletler ve kültürler arasındaki iletişimi kolaylaştırır.
Kültürel Kimlik: Bir dil, bir toplumun kimliğinin bir parçasıdır. Dil, o toplumun kültürel mirası, değerleri ve gelenekleri hakkında bilgi taşır. Dolayısıyla, dil, kültürel bağları güçlendirir ve kimliği korur.
Bilgi Aktarımı: Dil, bilginin aktarılmasının ana aracıdır. Eğitim, bilimsel çalışmalar, hikayeler ve mitler gibi kültürel mirasın korunması ve paylaşılması için dil kullanılır.
Sosyal Yapıyı Şekillendirme: Dil, toplumun sosyal yapısını etkiler. Dil, insanların bir arada yaşama şeklini ve toplumsal normları belirler. Aynı zamanda politika, hukuk ve yönetim gibi sosyal kurumların işleyişinde de önemli bir rol oynar.
Dayanışma ve Birlik: Ortak bir dil, insanları bir araya getirir ve toplumsal dayanışmayı teşvik eder. İnsanlar aynı dili konuştukları zaman, birlik duygusu güçlenir.
Dil, sadece iletişim aracı değil, aynı zamanda bir toplumun hafızası, kimliği ve sosyal yapısını şekillendiren bir güçtür. Bu nedenle, bir dilin önemi sadece konuşanları için değil, o toplumun bütününü etkiler.
Milletleri Bir Arada Tutma: Dil, insanların kimliklerini oluşturan temel unsurlardan biridir. Ortak bir dil, insanları bir araya getirir ve bir ulusal kimlik oluşturur. Bu, insanların bir arada yaşamasını kolaylaştırır ve ulusal birlik ve beraberliği güçlendirir.
Kültürel Hayatı Şekillendirme: Her dil, bir kültürün taşıyıcısıdır. Dil, o kültürün değerlerini, geleneklerini, hikayelerini ve tarihini aktarır. Bir dilin korunması, kültürel mirasın devam etmesini sağlar. Örneğin, folklor, mitler ve edebiyat genellikle dil aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarılır.
Sosyal Hayata Yön Verme: Dil, toplumsal etkileşimin temelidir. İnsanlar arasındaki iletişim dil sayesinde gerçekleşir. Ortak bir dil, toplumun işleyişini kolaylaştırır, eğitim, ticaret, siyaset ve daha birçok alanı etkiler.
Toplumsal Kimliği Güçlendirme: İnsanlar kendi dilleriyle bağlantı kurduklarında, kendilerini daha iyi ifade edebilirler. Bu da bireylerin toplumsal kimliklerini güçlendirir ve özsaygılarını artırır.
Birlik ve Çeşitliliği Dengeleme: Dil, bir ülkedeki farklı etnik gruplar arasında bir denge unsuru olabilir. Ortak bir dil, farklı grupların birbirleriyle iletişim kurmasını ve toplum içinde entegrasyonunu teşvik eder.
Dil, sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda bir toplumun temelini oluşturan bir unsur olarak, ulusal kimliklerin korunmasını, kültürel mirasın yaşatılmasını ve toplumsal uyumun sağlanmasını destekler.
Şunu reddediyor değilim: Dünyanın dil sistemi, demografik eğilimler, yeni teknoloji ve uluslararası iletişim nedeniyle hızlı bir değişim yaşıyor. Bu değişiklikler hem yazılı hem de sözlü iletişimi etkileyecektir. Türkçe görünürde bir dilin apaçık baskın bir tesiri altında olmayabilir.
Ancak tehlike tamamen de yok değildir. Şunu da kabul etmenin şart olduğuna inanıyorum: Gelecekte toplumların çok dilli olma ihtiyacı artacaktır.
‘Türkçe krizde’ demek çok zor bir ifade ama ülke genelinde olup bitenlere yakından baktığımızda bu iddianın haklı olduğunu söyleyebilir.
Şunu net olarak söylemek lazım: Türkçe yoksa Türk birliği de olamaz. Çünkü dil iletişim için hayati bir araçtır. Bu sadece düşünce ve fikirlerin iletilmesinin bir aracı değildir, aynı zamanda dostluklar, ekonomik ilişkiler ve kültürel bağlar da kurar.
Günümüzün küreselleşen dünyasında, Türkiye’nin önce dünyadaki Türk topluluklarıyla kucaklaşması sonra da kültürel açıdan aradaki pürüzleri gidermelidir. Bunun yolu da elbet Türkçemizdir. Türkçe Türklerin yüzyıllar boyunca yalnızca uluslararası iletişimin değil, kültürel ve ekonomik açıdan, bilimi anlama açısından ana dilidir. Bunu düşündüğünüzde, Türk coğrafyasındaki Türklerle bağ kurmanın ve ilişkileri iyileştirmenin yolu olarak Türkçenin ortak olarak seçilmesi gerekmektedir. Ancak bir Türkmencenin, Kazakçanın, Özbekçenin de yani hiçbir şekilde yerel dillerin öneminin azalmasını istemediğimi de açıkça belirtmek isterim.
Küreselleşen dünyamızda bile her kültürü ve dili birleştirmeye, tüm sınırları ve farklılıkları silmeye gerek yok. Ancak küreselleşme, uluslararası ilişkilerimiz, belgelerimiz ve hatta çok kültürlü şirketlerde, ailelerde veya toplantılarda basit iletişim için evrensel bir dile sahip olma ihtiyacını zorunlu kılıyor.
YORUMLAR