Gönül ne kahve ister, ne kahvehane,
Gönül ahbab ister kahve bahane.
Eskiler ne güzel, ne veciz sözler üretmişler. Bu sözler, eskilerin yarattığı kültürün, ne denli önemli olduğunun ispatıdır.
Dostluklarda da, büyük bir erozyon izlerini görüyoruz.
Köylerde, eskiden pek kahvehane olmazdı. Yaşlıların toplandığı köy odaları bulunurdu.
Bu köye gelen yabancılara konaklama, yatma, kalkma, yeme içme ihtiyacını karşılardı.
Köye gelen ve misafir odalarında ağırlanan yabancılardan, kültür alışverişi yapıldığı gibi dostlukların pekiştirildiği mekanlar olurdu.
Hiçbir menfaat gözetmeden, dostluklar karşılıklı olarak geliştirilirdi.
Bugüne gelirsek.
Köylerde bu çok önemli geleneklerin yok olduğunu üzülerek görüyoruz.
Vasıtalar çoğaldı.
Mesafeler kısaldı.
Şehre işi için gelenler, tanıdık, eş dost akrabanın evinde misafir edilirdi.
Bu bir nevi sıladan haber alma, bir şeyleri yok etme imkanı doğurdu.
Gelelim apartman hayatına gömülen bu günkü topluma.
Aynı apartmanda oturan, komşusunun adını dahi bilmeyen ucube toplumun, insani değerlerini nasıl kaybettiğine.
Selamlaşmaya, dertleşip, halleşip dertleşmeye bile tenezzül etmeyen bir seviyeye düştük.
Komşuyu komşuya muhtaç eden günlerde bile birbirine sarılmayan toplumun, çok önemli hasletleri terk etmesi misafirlik kavramının ortadan kalkması, biz Türk toplumuna hiç yakışmıyor.
Toplumun yapı taşları bir bir çöküyor. Bunu durdurmak gerekiyor.
Gönül zaman zaman büyük bir cenderenin içinde boğulduğumuzu bize hatırlatıyor.
O nedenle, ne kahve, ne kahvehane istiyoruz. İllaki ahbab istiyoruz.
YORUMLAR