Ülkemizde gündem yoğun. Siyasi tartışmalar, yangın faciaları, adı konulmamış çözüm süreci, emekli maaşları gibi bize göre hayati önemdeki konulardan başımızı kaldıramıyoruz. Bu durumun böyle olması başka konuların daha önemsiz olduğu anlamına gelmediğini de biliyoruz.
Söz gelimi, biz kendi gündemimizle boğuşurken, Avrupa Birliğinde yapılan bir araştırmanın sonuçlarından yola çıkılarak, internet ve sosyal medya kullanımında ‘Kişisel Veri Güvenliği’ tartışılıyor.
Günümüzde teknolojinin hızla gelişmesi ve dijitalleşmenin artmasıyla kişisel verilerin güvenliği büyük önem kazanmıştır. Her bireyin kimlik bilgileri, iletişim detayları, sağlık verileri ve finansal bilgileri, günlük hayatın birçok alanında işlenmekte ve paylaşılmakta, bu durum, bireylerin mahremiyetini koruma ihtiyacını da beraberinde getirmektedir.
Ve şurasında kesin bir mutabakat vardır: Kişisel verilerin güvenliğini sağlamak için hem bireyler hem de kurumlar sorumluluk üstlenmelidir.
Bireyler, güçlü şifreler kullanmalı, güvenilmeyen bağlantılardan kaçınmalı ve verilerini paylaşırken dikkatli olmalıdır. Kurumlar ise yasal düzenlemelere uygun hareket etmeli, veri şifreleme yöntemlerini benimsemeli ve çalışanlarını bilinçlendirme eğitimleriyle desteklemelidir.
Kişisel verilerin güvenliği sadece teknik bir mesele değil, aynı zamanda bireysel farkındalık ve etik bir sorumluluktur. Herkesin bu konuda bilinçlenmesi hem bireysel hem de toplumsal düzeyde daha güvenli bir dijital geleceğin kapılarını aralayacaktır.
AVRUPA BİRLİĞİ’NDE DE KİŞİSEL VERİLERİMİZ NE KADAR GÜVENLİ TARTIŞMASI YAŞANIYOR
İşte bu noktadan hareket eden Avrupa Birliği’nde de kişisel verilerimiz ne kadar güvenli tartışması yaşanıyor.
Euronews’in aktardığına göre, Avrupa Birliği’ndeki (AB) internet kullanıcılarının yüzde 64’ü kişisel verilerini karşı tarafa iletmeden önce gizlilik beyanlarını okumuyor. Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat), insanların yüzde 73’ünün üç ay içinde en az bir kez çevrim içi güvenliklerini düzenlemede aksiyon aldığını belirtiyor. Ayrıca, yüzde 41’i sosyal medya hesaplarındaki profillerini gizlerken, yalnızca yüzde 35’i kullandıkları web sitesinin güvenli olup olmadığını kontrol ediyor. Kişisel verilerini koruyan insanların yoğunlukta olduğu ülkeler arasında Hollanda (yüzde 91,85), Finlandiya (yüzde 90,83), Çek Cumhuriyeti (yüzde 81,42) ve Danimarka (yüzde 80,61) yer alıyor. AB üyeliğine aday statüdeki Sırbistan’da bu oran yüzde 34,02 iken, Arnavutluk’ta yüzde 37,24, Bosna-Hersek’te yüzde 40,17.Bilinen en yaygın yöntem, Kişisel verilerin reklamlarda kullanılmasına izin vermemek (yüzde 54) ve yüzde 51’lik oranla konum erişimini kısıtlamak.
AB üyesi olmadığı için Türkiye’nin verileri yok ama şöyle kabaca bir değerlendirmeyle çok da üst sıralarda yer alamayacağımız açık.
DİJİTAL ÇAĞDA MAHREMİYETİN KORUNMASI MÜMKÜN MÜ?
Bunun mümkün olup olmadığına bakacağız, ancak önce ‘Kişisel Veri Nedir’ bunun tanımını yapmak gerekiyor.
Kişisel veri, bir bireyin kimliğini doğrudan veya dolaylı olarak belirleyebilecek her türlü bilgi anlamına gelir. Örneğin: Doğrudan Kişisel Veriler: Ad, soyadı, T.C. kimlik numarası, telefon numarası. Dolaylı Kişisel Veriler: IP adresi, çerez (cookie) bilgileri, lokasyon verileri. Özel Nitelikli Veriler: Irk, din, sağlık bilgileri, biyometrik veriler. Bu veriler, bireylerin mahremiyeti açısından kritik bir rol oynar ve yasal düzenlemelerle korunur.
Giderek artan bir oranda, kişisel veri güvenliği, dijital dönemde bireylerin mahremiyetini ve haklarını korumak için kritik bir öneme sahip duruma geliyor. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte veri toplama ve işleme kapasitesi artarken, bu durum hem bireyler hem de kurumlar açısından önemli sorumluluklar getirmiştir.
KİŞİSEL VERİLERİN GÜVENLİĞİ NEDEN ÖNEMLİDİR?
Kişisel veri güvenliği, bireylerin mahremiyetinin yanı sıra ekonomik, sosyal ve psikolojik etkiler taşır. Şu riskleri azaltmak için önemlidir. Kimlik Hırsızlığı: Bireylerin kimlik bilgileri ele geçirilerek dolandırıcılık yapılabilir. Finansal Kayıplar: Banka bilgileri veya kredi kartı detayları ele geçirilerek maddi zararlar oluşturulabilir. Mahremiyetin İhlali: Kişisel bilgilerin izinsiz paylaşılması, bireyin hayatını etkileyebilir. Kurumlara Duyulan Güvenin Sarsılması: Veri ihlalleri, kurumların itibarına zarar verebilir.
Dünya genelinde Kişisel veri güvenliği konusunda belirli ilkeler benimsenmiştir. Bunların başlıcaları şu şekildedir. Meşru Amaç: Veriler, belirli ve açık bir amaç doğrultusunda toplanmalıdır. Veri Minimizasyonu: Gerekli olandan fazla veri toplanmamalıdır. Açıklık: Bireyler, verilerinin neden ve nasıl kullanıldığı konusunda bilgilendirilmelidir. Doğruluk: Toplanan veriler doğru ve güncel tutulmalıdır. Saklama Süreleri: Veriler, gerekli olan süre boyunca saklanmalı ve sonrasında imha edilmelidir. Güvenlik: Veriler yetkisiz erişim, kayıp veya zarar görmeye karşı korunmalıdır.
VERİ KORUMA TEHLİKELERİ VE RİSKLER
Kişisel veri güvenliğini tehlikeye atan durumlar, genellikle teknolojik açıklardan ve insan hatalarından kaynaklanır. Şu tehlikeler öne çıkar: Siber Saldırılar: Bilgi sızıntısı, fidye yazılımları (ransomware) ve DDoS saldırıları. Veri Hataları: Yanlış veri işleme, arşivleme veya yedekleme. Sosyal Mühendislik: Dolandırıcıların insan zaafından faydalanarak veri ele geçirmesi. Bireyler ve kurumlar için Kişisel veri güvenliğini sağlamak için kişisel ve kurumsal temel adımlar vardır:
KİŞİSEL ÖNLEMLER
Güçlü Parolalar Kullanın: Karmaşık ve benzersiz parolalar oluşturun. Çift Faktörlü Kimlik Doğrulama (2FA): Hesaplarınıza ekstra bir güvenlik katmanı ekleyin. Güncel Yazılımlar: Cihazlarınızda en son yazılım ve güvenlik yamalarını kullanın. Paylaşım Bilinci: Kişisel bilgilerinizi sosyal medyada veya internet ortamında kontrolsüz paylaşmayın.
KURUMSAL ÖNLEMLER
Veri Şifreleme: Verilerin aktarılması ve depolanması sırasında şifreleme tekniklerini uygulayın.
Erişim Kontrolü: Sadece yetkilendirilmiş personelin verilere erişim sağlamasını garantileyin.
Güncel Politika ve Prosedürler: Veri güvenliği standartlarına uygun politikalar oluşturun.
Siber Farkındalık Eğitimi: Çalışanlarınızı veri güvenliği konusunda eğitin.
TÜRKİYE’DE KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI KANUNU YÜRÜRLÜKTE
Birçok ülkede, Kişisel verilerin korunmasını sağlamak için yasal düzenlemeler bulunmaktadır. Türkiye’de Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK ile bireylerin kişisel verilerinin korunması amaçlanmaktadır. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) gibi yasal çerçeveler, veri güvenliğini sağlamak için önemli bir temel oluştursa da bu alan sürekli olarak güncellenmeyi ve iyileştirilmeyi gerektirir. Çünkü veri ihlalleri yalnızca bireyleri değil, toplumun genelini etkileyen bir güven sorunu yaratabilir.
Bunun yanında Avrupa Birliği’nde uygulanan ve bireylerin veri koruma haklarını detaylandıran bir yönetmelik Genel Veri Koruma Yönetmeliği (GDPR) ile ABD’de sağlık verilerinin korunmasına yönelik yasal bir standart olan HIPAA da yürürlüktedir.
TEKNOLOJİ İLE ÖZGÜRLEŞİRKEN MAHREMİYET KONUSUNDA DA HASSASİYET GEREKİR
Sonuç olarak, teknolojik ilerlemenin sunduğu olanaklarla giderek daha önemli hale gelen kişisel veri güvenliğinin kişilere ve kurumlara yeni sorumluluklar da getirdiği açıktır. Bireyler ve kurumlar, mahremiyetin korunması ve veri ihlallerinin önlenmesi için hem bireysel hem de sistematik önlemler alarak bu hassas konuda farkındalıklarını artırmalıdır. Teknoloji ile özgürleşirken, mahremiyetimizi koruma konusunda da aynı hassasiyeti göstermemiz gerekir.
YORUMLAR