Ben bunlara “Milli Hastalıklarımız” diyorum.
Hemen herkeste olan hastalıklar…
Son yıllarda, öyle bir hastalandık ki, hemen hemen tedavisi yok.
Bu hastalıkların başında cep telefonu hastalığı geliyor.
Dolmuşa ya da otobüse biniyorsanız, kulağınızın dibinde genç bir bayan durup dinlemeden, içeride başka oturan yokmuşçasına, umursamadan konuştukça konuşuyor.
Bazen sesinin tonu artıyor, karşısındakini azarlarcasına konuşuyor, bazen susuyor gibi yapıyor aynı derken hiddetle konuşmaya başlıyor.
On dakikalık mesafede, bu kısa yolculuğu burnumuzdan getiriyor.
Sinirlerimiz geriliyor.
Trafikte hataya nasıl ceza yazıyorlarsa, komşu yolcu önce şoför tarafından ikaz edilmeli. Konuşmasına devam etmekte ısrar ederse en yakın trafik polisine ihbar etmeli.
Böyle bir ceza yazanı yok ama anket yapılırsa bana hak verirler.
Çare, cep telefonu alan kişilere birkaç saatlik bir seminer mecbur tutulmalı, belki faydası olur derim.
***
İkinci milli hastalığımız: Araba hastalığı.
Adam evden çıkıyor, tek başına arabasına biniyor ve iş yerinin önüne park ediyor.
Araba akşama kadar kaldırımın kenarında bekliyor.
Recaizade Mahmud Ekrem rahmetlinin, Araba Sevdasını okumuşsunuzdur.
Osmanlının son döneminde de yaylalar böyle kullanılmıştır.
***
Bir zamanlar midemiz, bir zamanlar baş ağrımız, bir zamanlar bel fıtığımız milli hastalıklar sırasındaydı.
Şimdilerde kanser denen menhus hastalık milli olma yolunda Allah korusun.
Yediğimiz, içtiğimiz stresimiz diyorlar.
Şeytan kulağına kurşun.
YORUMLAR