Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ahmet Semih Tulay

MÜZELER

Türkiye’de 1982 yılından bu yana her yıl 18-24 Mayıs tarihleri arası ‘Müzeler Haftası’ olarak kutlanmaktadır. ICOM (Uluslararası Müzeler Konseyi) üyesi olan 136 ülkede ‘Müzeler Günü’ de 1977 yılından itibaren her yıl 18 Mayıs’ta kutlanmaktadır. Ülkemizde 18-24 Mayıs tarihleri arasında kutlanan ‘Müzeler Haftası’ 2011 yılından başlayarak tüm üye ülkelerde olduğu gibi 18 Mayıs’ta ‘Müzeler Günü’ olarak kutlanmaya başlamıştır.

Müze sözcüğünün kökeni Grekçe ‘Mousa’, Latince ‘Musa’ olarak bilinen mitolojideki esin perilerinin adından gelir. Esin perilerinin tapınaklarına Grekçe ‘Mouseion’ ya da Latince ‘Museum’  adı verilir ve bu sözcükler ‘Musaların Tapınağı’ anlamında kullanılmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca müze tanımı şöyledir: Kültür varlıklarını tespit eden, ilmi metotlarla açığa çıkaran, inceleyen, değerlendiren, koruyan, tanıtan, sürekli ve geçici olarak sergileyen, halkın kültür ve tabiat varlıkları konusunda eğitimini, bedii zevkini yükselten, dünya görüşünü geliştirmede tesirli olan daimi kuruluştur. Günümüzde müze, toplumun bilimsel ve kültürel geçmişini yansıtan ve geleceğini biçimleyecek öğeleri araştıran, toplayan, sergileyen, belgeleyen, yaşatan ve yönlendiren yaygın bir eğitim kurumu olarak tanımlanır. Yani müzelerin toplama, belgeleme, sergileme, koruma, eğitim, araştırma ve iletişim gibi işlevleri vardır.

Geçmişi geleceğe bağlayan müzeler, içerdikleri eser türlerine göre: arkeoloji, etnografya, sanat, tarih, doğa tarihi, sanayi, askeri, jeoloji, çocuk ve oyuncak müzeleri gibi farklı adlar alırlar. Ayrıca, önemli kişilerin yaşadığı evler de müze olarak değerlendirilir. Örneğin, Atatürk evleri gibi. Ayasofya, Topkapı Sarayı, Mevlana Türbesi ve Anıtkabir de müze niteliği taşıyan yapılar arasındadır.

Akla gelen her türlü eşyanın müzesinin kurulduğu söylenebilir. Örneğin, aydınlatma ve ısınma araçları müzesi, müzik araçları müzesi, tıp aletleri müzesi, fotoğraf makineleri müzesi, halı-kilim müzesi gibi. Sağlık, eczacılık, basın, karikatür gibi meslek dallarına ait müzeler de vardır.

İnsanoğlu, her dönemde hoşuna giden ve kendince değerli olan nesneleri saklamak ve biriktirmek eğiliminde olmuştur. Antik çağda Hitit, Asur, Babil ve Pers kralları işgal ettikleri ülkelerin önemli sanat eserleri ile kendi saray ve tapınaklarını süslemişlerdir. Roma İmparatorları MÖ 1. yüzyılın ilk yarısından itibaren, özellikle Anadolu ve Yunanistan’ı yağmalayarak, birçok sanat eserini Roma’ya taşıyarak bir anlamda ilk müzeleri oluşturmuşlardır.

Dünyada ilk müzenin MÖ 300 yılında İskenderiye’de birinci Ptolemaios zamanında kurulduğu kabul edilir. Müze adı verilen bu bina, aslında bir üniversitedir. Bu ilk müzede, sanat eserlerinden çok eski kitaplar vardı ama daha sonraki yıllarda zamanla sanat eserleriyle doldurulmuştur.

Bizde, müzeciliğe ilk adımların İstanbul’un alınışından sonra, eski silahların ve kimi ganimetlerin Aya İrini Kilisesi’nde ‘Cebehane’ adı altında toplandıkları görülür. 1726 yılında bunlar derlenip toparlanarak, Dar-ül Esliha, ‘silahevi’ adı altında korumaya alınırlar.

Gerçek anlamda ilk müzeyi, Tophane Nazırı Ahmet Fethi Paşa 1846 yılında kurmuştur. Bu müze Aya İrini’de bulunan eserlerin düzenlenerek, eski eserler koleksiyonu ve eski silahlar koleksiyonu olmak üzere ikiye ayrılmasıyla oluşturulmuştur.

1868 yılından itibaren Aya İrini’deki bu müze, İmparatorluk Müzesi adını alır. 1876 yılında arkeolojik eserler Çinili Köşk’e taşınır. Böylelikle arkeolojik eserlerle askeri eserler birbirinden ayrılmış olur.

1881 yılında Müze-i Hümayun’un başına ilk Türk Müzecisi ve arkeologu Osman Hamdi Bey (1842-1910) getirilir. Onunla Türk müzeciliği büyük bir ivme kazanmıştır.

1908 yılında taşınabilir vakıf eserleri toplanarak, ‘Evkaf-ı İslamiyye Müzesi’ (Türk-İslam Eserleri Müzesi) kurularak 27 Nisan 1914 tarihinde ziyarete açılır. Bu Osmanlı Dönemi’nde açılan son müze kabul edilmektedir.

Cumhuriyet döneminde Atatürk’ün emriyle yeni müzeler açılır ve arkeolojik kazılara başlanır. Ulu Önder, eski eserlere, arkeolojiye, müzelere ve müzecilere verdiği değeri Konya’dan dönemin Başbakanı İsmet İnönü’ye 19 Şubat 1931 tarihinde çektiği bir telgrafta şöyle vurgular. ‘Memleketimizin hemen her tarafında eşsiz defineler halinde yatmakta olan eski uygarlık eserlerinin ileride tarafımızdan meydana çıkarılacak olanların ilmi bir biçimde koruma ve düzenlemeleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap hale gelmiş olan anıtların korunmaları için müze müdürlüklerinde ve kazı işlerinde kullanılmak üzere arkeoloji uzmanlarına kat’i lüzum vardır.’

1924 yılında Topkapı Sarayı, 1934 yılında Ayasofya müze olarak hizmete açıldı. Mevlevî Dergâhı ve Mevlâna Türbesi 1926 yılında ‘Konya Âsâr-i Âtîka Müzesi’ adı altında müze olarak hizmete başladı; 1954 yılında teşhir ve tanzimi yeniden gözden geçirilerek müzenin adı ‘Mevlâna Müzesi’ olarak değiştirildi.

Cumhuriyet döneminin ilk müze binası olarak tasarlanan Ankara Etnografya Müzesi, 25 Mayıs1928 tarihinde açılmıştır. Türkiye’nin ilk çağdaş müzesi olan İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin açılışı 20 Eylül 1937 tarihinde bizzat Atatürk tarafından yapılmıştır. Günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesi, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve Topkapı Sarayı dünyaca ünlü müzelerimiz arasındadır. Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi, yaklaşık 30 bin metrekarelik alanıyla Dünya’nın en önemli mozaik müzeleri arasında sayılmaktadır.

Ülkemizde 22.04.2025 tarihi itibari ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bağlı 215 resmi müze ve bakanlık denetiminde 439 özel müze bulunmaktadır. Yani toplam müzemiz 654’dür. Bu sayı kimi ülkelere göre çok azdır. Örneğin, ABD’de 33.082, Brezilya’da 3.906, İtalya’da 3.195, İngiltere’de 3.183 ve Kanada’da 2.245 adet müze bulunmaktadır. Ankara’da 75, İstanbul’da 84 tane müze varken Paris’te 297, Moskova’da 261, Los Angeles’de 219, Londra’da 192 ve Tokyo’da 173 adet müze bulunmaktadır. Afyonkarahisar’da ise toplam müze sayısı dörttür. Bu arada Bingöl, Siirt ve Şırnak’ta hiç müze olmadığını söylemek gerek.

Batı müzelerinin tarihinden de kısaca söz etmek yerinde olacaktır:

1683 yılında bir İngiliz koleksiyoncunun eserlerini Oxford Üniversitesi’ne bağışlamasıyla İngiltere’de modern anlamda ilk müze olan Ashmolean Müzesi kuruldu. Fransa’da ise 1746 yılında Lüksemburg Müzesi açıldı. 1753’te İngiliz aristokrat Sir Hans Sloane, büyük sanat koleksiyonunu devlete miras bıraktı ve bu miras üzerine British Museum’un temelleri atıldı.

Amerika Birleşik Devletleri’nde Charleston Müzesi, 1773’te Güney Karolina’da açılarak ülkenin ilk halk müzesi oldu. Fransa’da ise 1792’de monarşiye son verilmesinden dokuz gün sonra halk, kraliyet sarayına ve hazinelerine el koyarak Louvre Müzesi’nin temelleri atıldı ve 1793’te müze olarak halka açıldı. Günümüzde Louvre, Dünya’nın en büyük sanat müzesi olarak kabul edilmektedir. Louvre Müzesi’ni Madrid, Berlin, Budapeşte, Prag, Münih gibi birçok Avrupa başkentinde önemli müzelerin açılışı izlemiştir.

Amerika’da ise 1874 yılında Amerikan Tabiat Tarihi Müzesi, 1880’de New York Metropolitan Sanat Müzesi halka hizmet vermeye başlamıştır. Bu arada Avrupa ve ABD’de birçok müzede Anadolu’dan kaçırılan çok önemli eserlerin olduğunu hatırlatmak isterim.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER