Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Turk

NAZLI NAZLI AKIYORDU

Uzun yorucu bir yolculuk sonunda Makedonya topraklarına ayak bastığımızda Fahriye Hanım samimi ve içten dileklerle mutlaka buluşmamızı ve sizi gezdirmek isterim diyerek iletişim için telefon numaramı aldı. Bir gün sonra ayrıldığımız bu yerde tekrar görüşelim diyerek vedalaştık. Balkan turuna birlikte yola çıktığım arkadaşım otobüsün arka tarafında gündüz olmasına rağmen uyuyor olması dikkati mi çekmişti.

Hayırdır bu saatte ne uykusu dediğimde aldığım cevap canım geçmiş oldu. Haydi toparlan diyerek kendimi otobüsten dışarı attım.

Sonbahar günleri olmasına rağmen müthiş bir sıcaklık var Üsküp’te. Yol arkadaşımla birlikte sıcaktan kurtulmak adına hemen bir taksiye atlayıp bizi şehrin merkezine bırakmasını istedik. Üsküp merkezinde İskenderiye meydanına çok yakın bir yer olan eski müzenin önünde taksiden inip bu bölgelerde butik otel aramaya başladık. Her şeyin doğal olmasından yana olduğumuzdan hiçbir plan yapmadan doğaçlama bir şekilde gezilerimizi yapıyorduk. Nereye gideceğimize, orada ne kadar kalacağımıza, nereleri gezeceğimizi yani kısaca her şeyimizi yaşayarak karar veriyorduk. Üsküp’ün ana caddelerinden biraz uzaklaşıp istediğimiz bir tarzda fiyatı biraz yüksekte olsa anlaşıp odaya çekildik. Karadağ- Bosna Hersek arası yolculuğumuz çok daha zor geçmesine rağmen o kadar yorulmamıştık. Duşlarımızı alıp derin bir uykuya daldık akşam saatlerinde.

Uyandığımızda saatler gece saat on civarındaydı. Bir şeyler yeme zamanı gelmişti. Otelimizden ayrılıp gece hayatın bir başka yaşandığı ana caddelerin birinde pizza yemeye karar verdik. Aslında yeme konusunda biraz tedirgin oluyorduk. Ne olduğunu bilmediğimiz yemekler yerine Pizza bize daha mantıklı gelmişti. Bizim bildiğimiz pizzalar gibi olmasa da afiyetle karnımızı doyurduk sonra yavaş adımlarla ana caddeleri gezmeye başladık. İnsanların mutluluğunu görmek beni sevindiriyor kendimi daha güvende hissetmemi sağlıyordu. Meryem Ana kilisesinin önünden geçerek İskenderiye meydanına doğru ilerledik. Yoğun bir kalabalık vardı. Billboard’lar daki renkli görüntüler geceye ayrı bir güzellik katıyordu.

Gezdiğimiz birçok ülkede İskenderiye meydanı vardı.

Peki İskender Bey kimdir siz sevgili okurlarıma bundan bahsetmek isterim. M.Ö 323-336 yılları arasında Makedonya krallığı yapan III. İskender ve Makedonyalı İskender gibi isimlerle bilinen Büyük İskender Balkanlar da Osmanlılara karşı büyük savaşlar vermiş bir komutan olarak biliniyor.

İskender bey meydanında yoğun bir kalabalıktan bahsetmiştim işte o kalabalığın en önemli sebeplerinden birisi Makedonya Cumhuriyeti’nin 20. Yıl anısına Üsküp meydanına yaptırılan on metre uzunluğunda silindir şeklinde bir abiden üzerine konulan on dört metre uzunluğunda ki İskenderiye büstünün yeni açılmış olması olmasıymış. İskenderiye meydanın biraz uzaklaştığınızda Vardar nehri ve üzerinde bulunan Taş köprü dikkat çekiyordu. Vardar nehri Üsküp şehrini ikiye bölmüş olması farklı bir duygu yarattı bana. Gecenin ilerleyen saatinde burayı geçmek yerine gündüz saatlerinde geçmek daha uygun olacaktı. Zaten saatlerimiz bir hayli ilerlemiş neredeyse 01.00 olmuş. Otelimize geri dönmek vakti gelmiş diyerek ufak adımlarla yürümeye başladık. Rahibe Teresa’nın ana cadde üzerinde bulunan kilisenin önünden geçerek otelimize ulaştık.

Sabah uyandığımızda ilk önce nüfusunun sadece yüz beşini oluşturan Türklerin bulunduğu çarşıya gitmeyi düşündük. 1912 yılına kadar burada Osmanlı hakimiyetinin varlığını sürdüren bu sokakları görmek orada eski yaşanmışlıkları nefeslenmek için sabırsızlanıyordum. İskender bey meydanın hemen yanında bulunan taş köprü üzerinde biraz durup Vardar nehrinin akışını izledik. Köprünün bir tarafında Makedonya halkının diğeri tarafı Türk’lerin yoğun olarak yaşadıkları yerler. Onları ayıran işte tarihi köprü ve Vardar nehri. Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan bu taş köprü Üsküp şehrinin en önemli simgelerinden birisi. Bosna Hersek de nasıl bir baş çarşı varsa, Üsküp’te Baş çarşıya karşı çarşı bulunmakta. Çarşıyı görmek ve Türkiye özlemimizi azda olsa gidermek amacı ile taş köprüden yürümeye devam ediyoruz. Sol tarafımızda muhteşem bir yapının olduğunu görüyoruz Vardar nehrinin hemen paralelinde. Taş köprüyü bitirip çarşıya adım attığımız görkemli yapıların aksine Anadolu müziğinin ezgileri altında ülkemizin birçok yerinde gördüğümüz sıra sıra küçüklü büyüklü dükkanlar, evler, gülen yüzlerin sıcaklığını hissediyor olmamız bizimde keyfimizi yerine getirdi. Hani yazımın ilk bölümünde başlık olarak kullandığım Balkan ninnisinin filimin tam anlatıldığı bu sokaklar gerçekten görülmeye değer. Yol arkadaşım aslında yürümeyi sevmese de benimle birlikte bu güzel sokaklardan kıvrıla kıvrıla Üsküp kalesinin tepesine çıktık. Üsküp kalesini gezemedik çünkü içeriye ziyaretçi ne yazık ki almıyorlar. Kalenin farklı bir bölgesinden Üsküp şehrini tepeden izledik. Vardar nehri ayaklarımızın altından kayar gibi nazlı nazlı akıyor. Kim bilir ne sevdalar ne aşklar yaşandı kimileri mutlu oldu, kimileri hüzünleri giyerek acısını ömür boyu sırtlarında taşıdılar. Tarihi Üsküp kalesinden tekrar bizi biz yapan eski sokaklarda aşağıya doğru inmeye başladık. Bir tarafta yemyeşil cimler diğer tarafta Mustafa Paşa camisi görkemli yapısı ile dimdik ayakta. Yol arkadaşım ile birlikte biraz nefeslenmek hem de namazımızı kılmak için Mustafa Paşa camisine doğru ilerledik. Caminin hemen yanında bir türbe dikkatimizi çekti öğrendiğimiz kadarı ile Mustafa Paşa’nın sandukası ve kızı Ümmi Hatun’nun kabri bulunuyormuş. Osmanlı vezirlerinden olan Mustafa Paşa tarafından 1492 yılında yaptırılmış olan cami, 47 metre uzunluğunda tek minareli. Cami o yıllardan günümüze kadar ibadete açık kalmış. Abdestlerimizi alıp camiye girdik. Gösterişten uzak sade yapısı ile dikkatimizi çekti. Namazlarımızı kılıp camiden ayrılıp tekrar dar sokaklardan aşağıya doğru inmeye başladık.

Sevgili okurlarım bir sonra ki yazımda yine Makedonya’da yaşadığım anılarımı sizlere aktarmaya devam edeceğim. Bu günlük bu kadar yeter diye düşünüyorum. Her şey gönlünüzce olsun hep mutlu edin ve mutlu olun.

Sevgimle

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER