Dünya, bir kez daha insanlık tarihinin en trajik döngülerinden birine tanıklık ediyor. Filistin halkı, on yıllardır süren işgalin, ablukanın ve zulmün gölgesinde yaşam mücadelesi veriyor. Bazen bir çocuğun cansız bedeniyle, bazen yıkılmış bir hastanenin enkazında yankılanan çığlıklarla hatırlıyoruz bu coğrafyanın adını: Filistin.
Ancak mesele sadece bir coğrafya değil. Mesele, insan olmanın, adaletin ve vicdanın nerede durduğuyla ilgili. Gazze’de patlayan her bomba, aslında dünya vicdanında yankılanan bir sessizlik patlamasıdır. Ve bizler, bu sessizliğe ortak oldukça, olan bitene yalnızca “izleyici” kaldıkça, zulüm sadece Filistin’de değil, insanlık adına da büyüyor.
Filistin’in özgürlüğü, sadece bir halkın bağımsızlık mücadelesi değil; tüm dünyanın adalet sınavıdır. Her sessiz kalışımız, her görmezden gelişimiz bu sınavda verdiğimiz birer yanlış cevaptır. Bir çocuğun elinde taşla verdiği direniş mesajı, bazen tanklara karşı en onurlu duruştur. Çünkü mesele sadece toprak değil, mesele var olma hakkı.
Bugün, “Özgür Filistin” demek; adaleti savunmak, mazlumun yanında durmak ve insan kalabilmek için bir duruştur. Dillerimizden dökülen bu cümle, sadece bir slogan değil, bir sorumluluktur. Bu sorumluluk hepimize aittir. Çünkü Filistin özgür olmadan, dünya gerçek anlamda özgür olamaz.
Bazı coğrafyalar vardır, haritada küçük ama yürekte büyüktür. Filistin, işte tam da öyle bir yer. Bir halk düşünün ki sabahı yok, geceyi uyuyarak geçiremiyor. Bir çocuk düşünün ki annesinin sesiyle değil, uçak sesleriyle uyanıyor. Oyuncakları yok, hayalleri paramparça. Filistinli bir çocuk olmak, dünyanın en ağır çocukluğudur.
Biz burada huzur içinde kahvelerimizi yudumlarken, orada bir annenin çocuğuna sarılacak bir sabahı kalmamış olabilir. Biz en çok neyi izlesek diye düşünürken, orada bir baba, yıkılan evinin altında kalan oğlunun elini tutuyordur belki de. İşte bu yüzden Filistin davası, sadece bir siyasi mesele değil, bir insanlık yarasıdır.
Gazze’de bir çocuk ağladığında, aslında tüm dünya ağlıyor ama duymuyoruz. Çünkü çoğu zaman kulaklarımızı kapatmak daha kolay geliyor. Ama artık susmanın vakti değil. Çünkü susmak, oradaki sessiz çığlığa ortak olmak demektir. Filistin özgür değilse, hiçbir çocuğun gülüşü tam değildir.
Her bomba sesinde sarsılan vicdanlarımızı onarmanın tek yolu, mazlumun yanında durmaktır. Her “Özgür Filistin” deyişi, bir annenin dua yerine koyduğu umuttur. Ve her umut, bir gün gerçeğe dönüşecek kadar güçlüdür.
Unutma, bir gün herkes kendi suskunluğuyla yargılanacak.
O gün geldiğinde, biz hangi safta durduğumuzu hatırlayabilecek miyiz?
YORUMLAR