Bilenler bilir, eskiden pazar günleri gazeteler, eğlenceli, ilginç, nadir haberlerin yanı sıra komiklikler içeren sayfalar hazırlarlar, kahvaltıda ailede üyeleri ilgisine bir sayfayı alır, okurdu. O dönemler geride kaldı.
Ancak..
tr.euronews.com’daki bir haberin başlığı içimde bir nostalji fırtınası estirdi. Eskiden kalma bir alışkanlıkla haberi okumaya başladım..
Bir de ne göreyim, haber komik filan değil, ilginç de değil… Düpedüz zorbalık içeren popülist bir söylem..
Haber şöyle:
“Dünyada son yıllarda sayıları artan lider tipinin en somut örneklerinden birisi olan eski Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başkanlarından, kasım ayında gerçekleşecek başkanlık seçimlerine de katılması beklenen Donald Trump, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütüne (NATO) borcunu ödemeyen ülkelere Moskova’nın saldırmasını ‘teşvik edeceğini’ açıkladı.
Başkanlığı sırasında NATO savunma harcamaları hedeflerini tutturamayan üye ülkelerin ABD tarafından korunmayacağını vurgulayan Cumhuriyetçi aday adayı, bu ülkelerin Rusya tarafından saldırıya uğraması gibi bir senaryoda Moskova’yı ‘ne isterse yapması’ için cesaretlendireceğini belirtti.
Cumartesi günü Güney Carolina’daki bir miting sırasında NATO liderleriyle yaptığı bir toplantıdan alıntı yapan Trump, ismini vermediği bir ülke liderinin ‘Peki eğer ödeme yapmazsak ve Rusya tarafından saldırıya uğrarsak bizi koruyacak mısınız’ sorusuna verdiği şu yanıtı aktardı:
‘Dedim ki: Borcunuzu ödemediniz mi?’ Diyelim ki öyle oldu. Hayır, sizi korumam. Hatta onları istedikleri her şeyi yapmaları için teşvik ederim. Ödemek zorundasın.”
Beyaz Saray: ‘Trump’ın açıklaması dehşet verici’
Demokrat Parti’den ABD Başkanı seçilen joe Biden’ın yönettiği Beyaz Saray’ın sözcüsü Andrew Bates ise Trump’ın yorumlarını “dehşet verici ve akıl dışı” olarak nitelendirerek “En yakın müttefiklerimizin işgalini teşvik etmek… Amerikan ulusal güvenliğini, küresel istikrarı ve ekonomimizi tehlikeye atar” diye tepki gösterdi.
Trump’ın açıklamalarına Almanya Dışişleri Bakanlığı’ndan da tepki geldi. Dışişleri Bakanlığının sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, ‘Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Bu NATO inancı Anchorage’dan (Alaska) Erzurum’a 950 milyondan fazla insanı güvende tutuyor’ denildi.
Trump’ın başkanlık seçimlerinden zaferle çıkması bu sebeple de Avrupa ülkelerinde endişe ile karşılandı.
NATO, şu anda 31 olan NATO üyesi ülkelerin yedisinin, yüzde 2’lik savunma harcaması yükümlülüğünü yerine getirdiğini bildirdi.”
*
Trump’un bu söylemi yeni değil. Başkan olduğu dönemde de NATO için dönemin Almanya Başbakanı Angela Merkel’den daha fazla katkı istemişti.
NATO’nun tahmini verilerine göre, dünyanın en büyük ekonomisine sahip olan ABD, üye ülkelerin toplam savunma harcamasının 2,5 katından fazlasını tek başına gerçekleştiriyor. Türkiye ise NATO’da en fazla harcama yapan ilk sekiz ülke arasında.
*
Trump’un söyleminden yola çıkarak, “Totaliter lider çağı geri mi geliyor” sorusu yanlıştır. Bu totaliterlik soslu popülizmdir.
Burada yakından bakılması gereken kavram, popülizm ya da ‘Popülist liderliktir.’ Genellikle toplumun belirli bir kesiminin duygularını ve endişelerini hedefleyen ve genellikle geleneksel siyasi elitlere ve kurumlara karşı çıkan bir liderlik tarzını ifade eden popülist liderlik, genellikle basit ve etkileyici mesajlar kullanarak halkı etkilemeye çalışır ve genellikle karmaşık sorunlara basit çözümler önerirler.
Popülist liderlik, dünya genelinde farklı ülkelerde görülebilir. Özellikle son yıllarda popülizm yükselişte olmuştur ve birçok ülkede popülist liderler veya hareketler etkili olmuştur. Bazı ülkelerde popülist liderlerin etkisi daha belirgin olabilir. Örneğin:
Popülist liderlik tüm dünyada farklı varyasyonlarda ve bağlamlarda ortaya çıkabilir ve popülizm, siyasi, ekonomik ve sosyal dinamiklerin karmaşık bir sonucu olarak görülebilir.
*
Donald Trump’ın 2016’da Amerika Birleşik Devletleri Başkanı seçilmesi popülist bir liderlik örneği olarak kabul edilebilir.
Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden Ömer Kurtbağ’ın 2020’de yayımladığı “ABD’de Yükselen Popülist Dalga ve Trumpizm: Neoliberal Küreselleşme, Ekonomik Kriz, Siyasetin İşlevsizleşmesi ve Elitizme Karşı Bir Geri Tepki mi” tezinden örnekler konuya ışık tutmak açısından önemlidir…
“Popülizm, kendi başına toplumsal sorunlara kapsamlı ve hakiki çözümler üretme iddiasıyla ortaya çıksa bile, hemen hemen hiçbir konuda tutarlı bir duruş ya da tavır sergileyemediğinden çoğu zaman bunu başaramaz. Bir görünüp bir kaybolan karakteriyle istikrar ve süreklilik göstermekte zorlanır. Bu durumda da milliyetçilik, sosyalizm, yerlicilik (nativism) ve neoliberalizm gibi diğer ideolojilerle zorunlu bir yakınlık içine girer, hatta onlarla iç içe bile geçebilir. Bu, popülizmin her kalıba girebilen bir doğaya sahip olmasına yol açar.”
*
Amerikalı Siyaset bilimci Yoshihiro Francis Fukuyama ise ABD siyasetindeki mevcut tabloyu “vetokrasi” denen bir durumla sonuçlanan ‘siyasal çürümeye’ (political decay) bağlıyor.
Avrupa ve ABD’de siyasi aşırıcılık ve popülizm üzerine odaklanan Hollandalı bir siyaset bilimci Cas Mudde de popülizmi zayıf çekirdekli bir ideoloji olarak tanımlıyor. Mudde, Trump’ın ekonomik ve siyasal gündemi için aynı tanımlamayı kullanmak mümkündür. Trump’ın popülizminin, merkezinde belli bir teorik çekirdek yer almamakta ve daha çok milliyetçilik, ırkçılık, yalnızcılık, korumacılık ve neomerkantilizmin bir bileşiminden oluştuğu görülmektedir. Böylece, Trumpçı popülizm sadece bukalemunsu değil aynı zamanda istendiğinde her duruma uygun biçimde şekillendirilebilecek esnek bir ideolojidir.
Çoğulculuğa karşı durarak beyaz Amerika’nın kitlesel desteğini alabilmek için bağnazlığı, ırkçılığı, göçmen karşıtlığını, kadın düşmanlığını, İslamofobiyi ve yabancı düşmanlığını sıkça kullandığı bilinen Trump’ın ‘Önce Amerika’ dediğini herkes bilir.
Popülizm, geçmişte Amerikan siyasetinde yıkıcı olmaktan ziyade sistemi düzeltici, yeniden dengeleyici ve canlandırıcı etkiler göstermiştir.
Trump’ın popülist çıkışı, plütokratik (yönetme erkinin maddi açıdan üstün kişilerce paylaşılmasını öngören oligarşik bir yönetim biçimi) duruşu ve popülist söylemleri dünyada da taraftar bulacaktır.
Trump’ın ifade ediş biçimi birilerine uygun gelmezse gelmesin, aynı hedefe lisanı münasiple yürüyecek liderlere yol gösterici olacağı açıktır.
YORUMLAR