Sessiz Bir Sanat

Modern dünyanın en büyük ironiyle dolu gerçeklerinden biri, teknoloji sayesinde birbirimize her zamankinden daha bağlı olmamıza rağmen, derin bir kopukluk hissi yaşamamızdır. Sosyal medya platformlarında, mesajlaşma uygulamalarında veya yüz yüze konuşmalarda, sürekli iletişim halindeyiz. Ancak iletişim, yalnızca konuşmaktan ibaret değildir; dinlemek, belki de bu denklemdeki en kıymetli, ama en göz ardı edilen parçadır. Dinlemek, yalnızca söylenen kelimeleri işitmek değildir. Karşımızdaki kişinin dünyasına kısa bir süreliğine de olsa adım atmak, onun hislerini, düşüncelerini ve niyetlerini anlamaya çalışmaktır. Çoğu zaman karşımızdaki kişiyi gerçekten dinlemeden, zihnimizde bir cevap hazırlamaya başlarız. Onun ne söylediğini değil, bizim ne cevap vereceğimizi düşünürüz. Bu da sağlıklı bir iletişim yerine, monologların karşılıklı yapıldığı bir sohbet yaratır. Dinlerken karşımızdaki kişinin iç dünyasına saygı göstermeli, onun görüşlerine karşı açık olmalıyız. Bazen konuşulan şeyler bizim inançlarımızla veya bakış açılarımızla uyuşmayabilir. İşte o anlarda, anlayabilmek daha da önemli hale gelir. Dinlemek, katılmayı gerektirmez; ancak anlamaya çalışmayı gerektirir. Empati de tam burada devreye girer. Bir insanın hislerini ya da düşüncelerini anlamak için illa ki o deneyimi yaşamış olmamız gerekmez. Empati, dinlediklerimizden yola çıkarak karşımızdakinin yerine kendimizi koyabilme yeteneğidir.

Bir insanı anlamak, onu tüm kusurlarıyla kabul etmek demektir. Dinlediğimiz kişi mükemmel olmak zorunda değildir. Onun da yanlışları, hataları, eksiklikleri olabilir. Ama dinlemek, onun kim olduğunu, nasıl hissettiğini ve neden öyle düşündüğünü anlamaya çalışmak, ilişkilerimizi derinleştirir ve anlamlı kılar. Dinlemek, karşımızdaki kişiyi değiştirmek ya da ona öğüt vermek değildir. Çoğu zaman, insanlar yalnızca içlerini dökmek, birine derinlemesine anlatabilmek isterler. Ve dinleyen kişi olarak en büyük katkımız, ona bu fırsatı vermektir. Dinlemek ve anlamak aynı zamanda çatışmaları da çözer. Fikir ayrılıkları ya da tartışmaların çoğu, tarafların birbirini dinlememesinden kaynaklanır. Herkes kendi haklılığını savunurken, kimse karşısındakinin ne dediğini gerçekten işitmez. Oysa bir tartışmada bile, karşımızdakini dinleyerek onun hangi temellere dayandığını, neyi savunduğunu anladığımızda, daha yapıcı ve sağlıklı bir diyalog kurulabilir.

Dinlemek ve anlamak; sadece iyi bir iletişim becerisi değil, aynı zamanda insan olmanın özünde yatan bir sanattır. Dinlemek, karşımızdaki kişiye verdiğimiz en büyük hediyelerden biridir. Anlamak ise bu hediyeyi daha da kıymetli kılar. Eğer gerçek anlamda birbirimizi dinlemeyi başarabilirsek, dünyada birçok yanlış anlaşılma, kırgınlık ve çatışma yerini daha derin bağlara ve anlayışa bırakacaktır.