Günlük yaşamımıza sıklıkla karşılaştığımız “sit alanı” diye bir terim vardır. Taşınmaz kültür varlıklarımızın korunması yönünden çok önemli olan sit alanı ne demektir?
Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi’nin (ICOMOS) tanımına göre; doğanın, insanın ya da her ikisinin eseri olan ve korunmalarında kamu yararı bulunan bir kentsel ve kırsal çevreye sit alanı denir.
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Korunma Kanununda tanımı yapılan sit alanları arkeolojik sit, kentsel sit, doğal sit, tarihi sit ve karma sit olmak üzere çeşitlere ayrılır.
Arkeolojik Sit: İnsanlığın varoluşundan günümüze değin ulaşan eski uygarlıkların yer altında, yer üstünde ve su altındaki ürünlerini, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik ve kültürel özelliklerini yansıtan her türlü kültür varlığının yer aldığı yerleşmeler ve alanlardır. Bu sit alanı kendi içinde sınıflara ayrılır.
- Derece Arkeolojik Sit: Korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak sit alanlarıdır. Bu alanlarda, kesinlikle hiçbir yapılaşmaya izin verilmez, imar planlarında aynen korunacak sit alanı olarak belirlenir ve bilimsel amaçlı kazıların dışında hiçbir kazı yapılamaz. Örneğin, Afyon Kalesi 1. Derece arkeolojik sit alanıdır.
- Derece Arkeolojik Sit: Korunması gereken, ancak koruma ve kullanma koşulları koruma kurulları tarafından belirlenecek, korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak sit alanlarıdır. Bu alanlarda, yeni yapılaşmaya izin verilmez.
III. Derece Arkeolojik Sit: Koruma kullanma kararları doğrultusunda yeni düzenlemelere izin verilebilecek arkeolojik alanlardır.
Kentsel Arkeolojik Sitler: Hem arkeolojik hem de kentsel özelliği bulunan sit alanı. Belirtilen esaslar kapsamında basit onarımlar yapılabilir.
Tarihi Sit: Milli tarihimiz ve askeri harp tarihi açısından önemli tarihi olayların cereyan ettiği ve doğal yapısıyla birlikte korunması gerekli alanlardır. Örneğin, Kocatepe gibi.
Kentsel. Sit: Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 19.4.1996 gün ve 419 sayılı ilke kararının 1. Maddesi’nde tanımı şöyle yapılmıştır. Mimari, mahalli, tarihsel, estetik ve sanat özelliği bulunan ve bir arada bulunmaları sebebiyle teker teker taşıdıkları kıymetten daha fazla kıymeti olan kültürel ve tabii çevre elemanlarının (yapılar, bahçeler, bitki örtüleri, yerleşim dokuları, duvarlar) birlikte bulundukları sit alanlarıdır. Örneğin, Ulu Cami bölgesi.
Doğal (Tabii) Sit: Jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olup, ender bulunmaları ya da özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli yer üstünde, yer altında ya da su altında bulunan korunması gerekli alanlardır.
I. Derece Doğal Sit: Bilimsel muhafaza açısından evrensel değeri olan, ilginç özellik ve güzelliklere sahip olması ve ender bulunması nedeniyle kamu yararı açısından mutlaka korunması gerekli olan, korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak alanlardır. Örneğin, Eber Gölü
II. Derece Doğal Sit: Doğal yapının korunması ve geliştirilmesi yanında kamu yararı göz önüne alınarak kullanıma açılabilecek alanlardır.
III. Derece Doğal Sit: Doğal yapının korunması ve geliştirilmesi yolunda, yörenin potansiyeli ve kullanım özelliği de göz önünde tutularak konut kullanımına da açılabilecek alanlardır.
Doğal Sit ve Tabiat Varlığı arasında fark vardır. Doğal sit, “jeolojik devirlere ait olup, ender bulunmaları nedeniyle olağanüstü özelliklere sahip yer üstünde, yeraltında veya su altında bulunan korunması gerekli alanlar”, Tabiat Varlığı ise “jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olup ender bulunmaları ya da özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli, yer üstünde, yer altında ya da su altında bulunan değerler” olarak tanımlanmıştır. Bir başka ifade ile, “tabiat varlığı” mağara, anıt ağaç ve ağaç toplulukları gibi korunması gereken doğal varlıkları ifade ederken, “doğal sit” korunması gerekli doğal bir alanı ifade eder.
Karma sit: Birden fazla kültürel sit türünün aynı alanda bulunduğu yerler “karma sit” olarak tanımlanmaktadır. Buna göre, “arkeolojik kentsel sit”, “arkeolojik tarihi sit”, “arkeolojik tarihi – kentsel sit” ve “tarihi kentsel sit” alanları karma sitlerdir.
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve ilgili yönetmeliklerle koruma altına alınan sit alanları ve bu alanlarda bulunan tescilli korunması gerekli taşınmaz kültür varlıkları ile ilgili yapılacak her türlü yapılaşma, fiziki işlemler ve öteki için uygulamalar için Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bağlı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüklerinden izin alınması gerekmektedir.
17.8.2011 tarihinde yayınlanan 648 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname gereğince Doğal Sit Alanları ile ilgili işlemler Çevre ve Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na devredilmiştir. Bu bakanlığa ait Tabiat Varlıklarını Koruma genel Müdürlüğü bünyesinde koruma kurulları olup, doğal sit alanlarındaki her türlü işlemler için bu kurullardan izin alınması gerekir.
Sit alanları içinde korunması gereken derecelenmiş taşınmaz kültür varlıkları olduğu gibi sit alanları dışında da korunması gerekli kültür varlıkları vardır. Bunlarla ilgili yapılacak işlemler için de bölge kurullarından izin alınmalıdır. Her türlü izinsiz fiziki işlemlerle ilgili 2863 sayılı yasada ağır yaptırımlar vardır. Suçlu duruma düşmemek için sit alanlarında ve tescilli taşınmaz kültür varlıklarıyla ilgili izinsiz müdahalelerde bulunmamak gerekir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre 2024 yıl sonu itibariyle ülkemizde 25 bin 353 adet arkeolojik sit, 365 adet kentsel sit, 242 adet tarihi sit, 36 adet kentsel arkeolojik sit ve 132 adet karma sit alanı olup, toplam sayı 2 bin 6128’dir. Afyonkarahisar’daki sit alanı sayısı ise 992’dir.
2024 yıl sonu itibariyle ülke genelinde koruma altına alınan 127 bin 287 adet tescilli taşınmaz kültür varlığı, Afyonkarahisar’da ise 1160 adet tescilli taşınmaz kültür varlığı yer almaktadır.
YORUMLAR