Selamlar sevgili okurlar. Aydınlık, güzel günler diyerek tekrar kucaklıyorum sizleri. Eski günlerimize, çocukluk yıllarımıza dönelim hadi birazcık. En sevdiğimiz, en güzel yıllara.
Çocukken oynadığımız oyunlar, parkta geçirdiğimiz saatler hepimiz için çok güzel yıllardı. Parka gittiğimizde tabiî ki hepimiz tahterevalliye binmişizdir. Çocukların eğlenmek için karşılıklı oturarak ayaklarından aldıkları destekle kim ağırlığını daha çok verirse diğerini havada tuttuğu bir oyun tahterevalli. Çok da eğlenceli bir oyundur bence.
Bizim hayatlarımız da bir açıdan baktığımızda işte bu oyun gibi. Güçlü olan daha az güçlü olanın ayağını yerden kesiyor. Sevinmek anlamındaki deyim olan ayağını yerden kesmekten bahsetmiyorum tabiî ki. Bu oyunda başarabilirse tekrar ayakları yere sağlam basacak karşıdakinin. Bir nevi güç gösterisi değil mi? Ortadaki demirden destek ise bir bakıma eşitliği sağlıyor mesafe olarak aslında. Ancak her ne kadar öyle bile olsa buradaki önemli nokta güçlü olabilmek.
Tahterevalli gibi hayatlar birçoğumuzun hayatı ne eksik ne fazla. Kendi ailemizde, sosyal çevremizde, okul hayatında, iş yerlerinde hayatın her alanında gücü görmekteyiz. Gücün otoritesini, gücü istediği ölçüde kullanabilmeyi görüyoruz. Ailede örneğin, kim daha uyanık ve güçlüyse evde o kişinin sözü geçer. Okulda gene aynı şekilde düzeni, disiplini sağlayan bir müdür, arkasından sınıflardaki öğretmenler gibi bu şekilde sıralanır.
İş yerlerindeki patron, sosyal çevredeki çokbilmiş her yerde tanıdığı olan organizatör, arkadaş grubundaki en varlıklı, arabalı ama konuşmayı bilmeyen vatandaş vb. daha birçok gücü kullanma alanlarını söyleyebilirim. Güç, kötü bir şey mi? Hayır değil. Doğru ve insaflı kullanıldığı sürece güç, muazzam bir şeydir. Gücü tarih boyunca siyasette, dinde, toplumsal konularda, özel hayatlarımızda fazlasıyla gördük, görmeye de devam edeceğiz. Ancak güç, maalesef ki genelde kötüye kullanıldı. Gücün özellikle büyük liderler tarafından kötüye kullanılması yok edici bir unsur oluşturdu her zaman. Savaş, soykırım, işgalcilik, istismar, haksız kazançlar, haksız statü…
Gücün kötüye kullanılması maalesef ki her tarihte, her alanda süregelmekte. En basitinden baktığımızda sosyal medyayı araç olarak kullanıp burada güç gösterisi yapmak çok daha tehlikeli bir hal aldı. Geçenlerde iki kadın fenomenin sosyal medya üzerinden birbirini tehdit etmesine ve arkasından birinin diğerini silahla vurmasına şahit olduk. Silahla gücünü kanıtlamak çok mu olağan bir durum acaba? Hiçbir şey bu kadar basit olmamalı.
Bu devir internet ve teknoloji çağı ve bu esasında muhteşem bir şey. Dolu dolu, faydalı bir şekilde kullanıldığında her şeye kolaylıkla ve hızlı bir şekilde ulaşabiliyorsun. Her ne öğrenmek istiyorsan öğrenebiliyorsun. Ama teknolojiyi çoğunlukla kötüye kullanıyoruz. Bu durum düzelir mi, hiç sanmıyorum. Güç denilen şeyin küçücük bir çocuğun elleri arasında olduğunu düşünsenize, kim bilir ne şekilde kullanacak bu elması, bilemezsin ki. Çocuk nihayetinde, henüz bilinçli bir zihin yapısına sahip değil. Giydir örümcek adam kostümünü, elinden de fırlatsın ağını… Tamam işte, çocuk değil mi oradan oraya, bütün şehri örümcek ağı yapar. Ayıkla sonra pirincin taşını.
Ancak onlar, adı üstünde çocuk zaten. Büyükler, sözde aklı başında olan yüzlerce insan bilinçli bir zihne sahip olması gerekmiyor mu? Keşke öyle olabilse… Ancak her birey bu dünya hayatında iyi veya kötü farklı konularda varoluşunu ortaya koyuyor bir şekilde. Buna nefis diyebilirsiniz, buna ego diyebilirsiniz, buna var olma çabası diyebilirsiniz…
Kısacası bu dünya sisteminde bu durum hep var. Zaman geçtikçe de artarak devam ediyor, şuan ki savaş ortamı en üzücü örneği zaten. Ama öyle ya da böyle biz önce kendimize bakalım. Birey olarak güzel olanı, doğru olanı yapmaya gayret edelim. Sağlıcakla kalın güzel insanlar…
YORUMLAR