Batılıların Küçük Asya adını verdikleri Anadolu toprakları Prehistorik devirlerden (tarih öncesi çağlar) itibaren kendine özgü Hitit, Frig ve Lidya gibi çok sayıda uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Bu nedenle çok erken tarihlerden itibaren yabancıların dikkatini çekmiş, uygarlıkların harman olduğu bu topraklar antik çağlardan beri yüzyıllar boyunca acımasızca yağmalanmıştır.
Örneğin, Roma İmparatorları MÖ 1. yüzyılın ilk yarısından itibaren, özellikle Anadolu ve Yunanistan’ı yağmalayarak birçok sanat eserini Roma’ya taşımışlardır. MS 1204 yılındaki 4. Haçlı Seferi’nde Anadolu özellikle İstanbul yağmalanarak pek çok nadir sanat eseri dışarıya götürülmüş, bir kısmı tam bir Vandalizm örneği olarak tahrip edilmiştir.
Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun son zamanlarında imparatorluk toprakları diplomat, misyoner, seyyah, fotoğrafçı, tüccar, bilim adamı adı altında çok sayıda eser toplayıcısı, hırsız, eser kaçakçısı ve casus tarafından adeta istila etmiştir. Osmanlı topraklarına daha 16. yüzyılda 106 seyyah yüksek devlet görevlisi adıyla, 38’i tüccar, 75’i ise din adamı kisvesiyle gelmişti.
Arkeolog ve seyyahlar, tahribatla sonuçlanan izinli-izinsiz kazı çalışmaları yapmışlar ve çıkardıkları eserleri, kaçak olarak ülkelerine götürmüşlerdir. Eserlerin bir kısmı ise Osmanlı devlet adamları tarafından armağan olarak verilmiştir.
Avrupa’da Rönesans akımının etkisi sonrası 1753 yılında British Museum’un ve öteki müzelerin kurulmasıyla Avrupa’daki müzeler, eski eser toplayıcılığına başladılar. 18. ve 19. yüzyıl boyunca başta İngiltere, Fransa, Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri, olabildiğince daha çok eser toplamak için yarıştılar. Öte yandan, özellikle eski Yunan ya da Roma izlerine sahip eserler söz konusu olduğunda, Avrupalılar bu bölgedeki keşiflere kendi tarihlerinin birer uzantısı gözüyle bakıp kökenlerini araştırmaya koyuldular. Dolayısıyla da Avrupa’dan çok uzakta olmakla birlikte, Avrupalı arkeologlar bu mirasın Osmanlılardan ziyade kendi ülkelerine ait olduğunu iddiasıyla yağmalarını haklı ve yasal saydılar.
Yabancılar yaptıkları izinli ya da izinsiz kazılarla Anadolu’yu talan etmişlerdir. 1863 yılında ilk kazı çalışmalarına başlanan Efes antik kenti, Anadolu’da yapılan ilk arkeolojik kazı örneğidir. Bu tarihten itibaren 1910 yılına değin yapılan öteki arkeolojik kazı yapılan yerler olan Truva, Bergama, Milet, Didim, Zincirli, Van-Toprakkale, Priene, Afrodisias, Magnesia, Hierapolis, Nysa, Halikarnassos, Mirina, Assos, Trisa, Kyme, Larisa, Kargamış, Sard, Kültepe ve Gordion gibi antik kentlerden çıkarılan eserler yurt dışına kaçırılmıştır. Yabancılar eserleri genellikle gemilerle özellikle savaş gemileriyle ülkelerine kaçırmışlardır. Kaçırma işinde her yol denenmiştir. Örneğin, Türkiye’de ilk demiryolu olan İzmir-Aydın hattının yapımı 1856 yılında bir İngiliz kumpanyasına verilmişti. 1866 yılında tamamlanan İzmir-Aydın demiryolu dikkat çekecek şekilde antik kentlerden ya da çok yakınlarından geçmektedir. Bu yolla birçok eser İzmir’e oradan da Yurtdışına kaçırılmıştır. Tüm bu eserler bugün Avrupa’daki müzeleri süslemektedir.
Cumhuriyet Dönemi’ne değin çoğunluğu Alman ve İngiliz olan yabancıların yağmalarına kimi örnekler şunlardır:
1- 1838-1840 İngiliz Charles Fellow, Ksanthos’daki Harpyler Anıtı’nın kabartmalarını British Museum’a götürür.
2- 1846 İngiliz Büyükelçisi Lord Stradford Canning, Abdülmecit’ten baskılar sonucu aldığı izinle dünyanın 7 harikasından biri olan Halikarnassos Mousoleumu’nun frizlerini İngiltere’ye götürür.
3- 1856-1857 Charles Newton, kazı sonucu Bodrum’daki Mausoleum frizlerini İngiltere’ye British Museum’a taşır. Bu kişi Datça Yarımadası’nda Knidos’da da çalışmalar yapar ve bulduğu eserleri ülkesine götürür.
4- 1865-1868 İngiltere’nin Çanakkale konsolosu Frank Calvert, Truva’da kazılar yaparak bulduklarını yurt dışına kaçırır.
5- 1866 da İngiliz T. Wood, Selçuk’ta yaptığı kazıda bulduklarını İngiltere’ye kaçırır.
6- 1871 yılından itibaren Carl Humann, Bergama Zevs Sunağı’nı Berlin’e taşır. Anlaşılmaz bir şekilde Anadolu’yu yağmalayanların en başındaki bu eski eser hırsızına bir jest yapılarak Bergama Ören Yeri’ne gömülme izini verilmiştir.
7- 1873 yılında en büyük arkeolojik hırsız Alman H. Schliemann, kazı yaptığı Truva’dan 8833 parça eseri büyük bir hırsızlık örneği olarak yurt dışına kaçırdığı gibi 1887 yılında aldığı ikinci kazı izniyle de birçok eseri yurt dışına kaçırmıştır. Günümüzde Schliemann’ın çaldığı Truva eserlerinin önemli bir bölümü Rusya’dadır.
8- 1879-1880 Van Toprakkale’de çalışan İngilizler eserleri İngiltere’ye götürürler.
9- 1881 yılında Aliağa yakınındaki Myrina’da S. Reinacn ve Pottier, kazılarda bulduklarını Fransa’ya götürürler.
10- 1881-1882, 1892 İngiliz O. Benndorf, Ksanthos Nereidler Anıtı’nı British Museum’a taşır.
11- 1881-1882 Antalya Körfezi’nde Trysa Mezar Anıtı kabartmaları Benndorf ve Niemann, tarafından Avusturya’ya götürülür.
12- 1881-1884 de Assos’da kazı yapan F. H. Bacon, J. T. Clarke, Athena Tapınağı’nın kabartmalarını ABD’ye götürürler.
13- 1892 de C. Humann, Magnesia heykellerini Almanya’ya götürür.
14- 1895 yılında Priene antik kenti eserleri Almanya’ya götürülür.
15- 1899’da Milet’te kazı yapan T. Wiegant, birçok eserin yanında 1907 yılında Güney Agora Anıtsal Kapısı’nı sökerek, Almanya’ya taşıtır.
16- 1904 yılında Afrodisias’da kazı yapan Paul Gaudin, birçok eseri Fransa’ya kaçırır. Kimi eserleri Berlin Müzesi’ne satar.
17- 1922 de Sart’ta kazı yapan Amerikalılar 56 sandık eseri ülkelerine götürürler. Kazı izninin yenilenmemesi üzerine 1924 yılında 53 sandık eser, 120 sikke ve 30 Lidya altınını geri verirler.
Liste bu şekilde uzayıp gider. Günümüzde de yabancılar birçok eseri çeşitli yollarla götürmektedirler. Yaşadığım iki örneği burada anlatmak isterim.
1983 yılında Şanlıurfa’da bakanlık temsilcisi olduğum Lidar Höyük Alman arkeolojik kazısında, mesai bitiminde 2 işçiyle çalışma yapmak isteyen kazı başkan yardımcısına izin vermedim. Ertesi gün yapılan kazıda, içinde bir iskelet olan bronz bir tekne ortaya çıkarıldı. MÖ 5.yy’a ait bu Akhaemenid mezarındaki erkeğin bulunan eşyalarından yönetici olduğu anlaşılıyordu. İskeletin yanında çok güzel bir altın yüzük, güzel bir bronz asa başı ve diğer değerli hediyeler vardı. Eğer göz yumsaydım şimdi bu eserler belki de Almanya’da olacaktı.
1984 yılında bakanlık temsilciliği yaptığım Kütahya-Aizani Alman kazısında yabancı kazı başkanı, İstanbul Üniversitesi’nden hocam idi. Kazı çalışmaları sırasında ve daha önceki yıllarda sikke, yüzük, küpe gibi taşınması kolay birçok eseri ülkelerine götürdüklerini belirleyip, belgeleriyle birlikte Bakanlığa bildirdim ve sonunda kazı başkanının izini iptal oldu.
Avrupa ve Amerika’daki müzeler Ülkemizden giden eserlerle doludur. Yabancılar dalga geçer gibi ülkemizden kaçırdıkları devasa eserlere özel binalar yapıp antik kentlerimizin adını vermekten çekinmemişlerdir. Örneğin, Almanların özellikle Bergama, Milet gibi antik kentlerden kaçırdıkları yapılarla oluşturdukları “Pergamon Müzesi” gibi. Efes’de kazı çalışmaları yapan Avusturyalılar da aynı yolu izleyerek eserleri ülkelerine götürüp, bu eserlerle “Efes Müzesi” adını verdikleri bir müze oluşturmuşlardır. Amerika ve Rusya’nın dışında Avrupa’daki tüm ülkelerin müzelerinde de Anadolu’dan giden eserler yer almaktadır.
Eski eser yağması ne yazık ki her türlü önleme karşın çeşitli yollardan günümüzde de devam etmektedir. Türkiye’deki eser yağmacılığında, bilinçsizliğimiz ve eski eserlere önem vermeyişimiz yanında birçok faktör de etkin rol oynamaktadır. Eski eserlerimizin yurt dışına kaçırılmalarına engel olmak için öncelikle daha ilkokul seviyesinden başlayarak her yaştaki insanlarımızı bilinçlendirmemiz gerekir. Bu konuda Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı’na büyük görev düşmektedir.
YORUMLAR