İyi ve kötü dilek sözlerinin Anadolu halk kültüründe önemli bir yeri vardır. Alkış sözü halk edebiyatında karşıdaki kişinin iyiliğinin istendiğini gösteren; kargış ya da kara alkış tam tersine söylenen kişinin kötülüğünü isteyen söz kalıplarıdır. Anadolu’da dua ve bedduanın karşılığı olan alkış ve kargışlar edebi bir tür olarak Türk Halk Kültürü ve Türk Halk Edebiyatında önemli bir yere sahiptirler.
Çok sayıdaki güzel dileklerden kimilerini pek severim. Örneğin, rahmetli anacığımın sıklıkla kullandığı “başın pınar, ayağın göl olsun.” Ege Bölgesinde bir köyde yaşlı Yörük teyzeden duyduğum ve bir romanımda da kullandığım “gündüzleri güneş, geceleri ay ışığı üzerinden eksik olmasın” ya da bence kökeni teee 2700 yıl öncesine kral Midas dönemine değin inen ve ondan esinlenilerek üretilen “tuttuğun altın olsun” iyi dileği gibi. Bunlar Anadolu’daki dileklere üç güzel örnektir.
Günümüzde olduğu gibi eski çağlarda da insanlar iyi ve kötü dileklerde bulunuyorlardı. Antik çağda bana çok anlamlı gelen “yaşam ipliğin uzun ve beyaz olsun” dileği ne güzeldir. Günümüzden en az 3000 yıl önce çok tanrılı paganizm yani putperest din vardı.
Bir din sayılan mitolojide büyük tanrıların yanında çok sayıda ikinci derecede tanrılar ve mitolojik kişilikler yer alır. Bunların hepsi insanların yaşamlarına yön vererek etkin bir rol oynuyorlardı. İşte insanların kaderini, yaşamlarını elinde tutan ve baş tanrı Zeus’un bile gücünün yetmediği ya da işlerine asla karışmadığı Moira-Kader Tanrıçaları adı verilen üç kız kardeş vardı. Söylenceye göre insanların yaşamı bu üç tanrıçanın elinde bulunurdu. Duvarlarına insanların kaderlerinin yazılı olduğu bronz bir saraydaki parlak ışıklar saçan tahtlarında oturan ve yaldızlı beyaz elbiseler giyinmiş üç kadın olarak tanımlanırlardı. Ölümlülerin yani insanların yaşam ipliklerini eğirirler; onların yazgılarını saptarlardı. Bunların en genci olan Klotho (iplik eğrici) insan anne karnına düşer düşmez ipliğini tutar ve insan ölene değin bükmeye, eğirmeye devam ederdi. İyi günler için beyaz yün, kara günler için siyah yün karıştırarak yaşam ipliğini bükerdi. Bu iplik, gelecekteki seçimleri ve eylemleri ve yaratılabilecek sonuçlar da dahil olmak üzere bir insanın yaşamının gidişatını gösterirdi. Klotho ipliği insan anne karnındayken eğirmeye başladığı için genellikle hamilelikler sırasında ya da insanların doğumu sırasında anılırdı.
Lachesis (dağıtıcı) kader tanrıçalarının ikincisiydi ve görevi bir insanın yaşamının uzunluğunu ölçmekti. Lachesis bir insanın ne kadar yaşayacağını ve dolayısıyla yaşamı boyunca kaç sınavla karşılaşacağını belirlerdi. İpliğin içinde her bir ruhun kaderi yatıyordu. Lakhesis iğini çevirir ve her insanın talihi miktarınca sarıp yumak yapardı.
Üçüncü kız kardeş Atropos ya da Aisa adı “geri adım atmaz, bildiğinden şaşmaz, bükülmez, döndürülemez ya da geri dönüşü olmayan” anlamına gelen ecel ve kader tanrıçasıdır. Kader Tanrıçalarının en inatçısı ve üç kardeşin en yaşlısıdır, Atropos fani insan yaşamını sağ elindeki sevimsiz ve korkulan makasları ile sonlandırırdı. Atropos yaşam ipliğini kesen kişiydi ve kesildiği noktada ölümlülerin yaşamı sona ererdi. Yani yaşam ipliği kesilen insan bu dünyadaki yaşamına veda ederdi. Bu nedenle Atropos bir insanın ölümünü simgeliyordu.
Antik çağda insanlar birbirlerine iyi dilek olarak “yaşam ipliğin hep uzun ve beyaz olsun.” derlerdi. Bu bizdeki “Allah uzun ve sağlıklı ömür versin” gibi iyi bir dilek anlamında sıklıkla kullanılıyordu. Yazımızı antik çağların bu güzel dileği ile bitirelim. Yaşam ipliğiniz hep uzun ve beyaz olsun.
YORUMLAR