İranlı şair Füruğ Ferruhzad, bir şiirinde ölüm ya da ayrılığın, ardında kalanları hatırlamak olduğunu şu dizeyle anlatıyor:
– “Kuş ölür, sen uçuşu hatırla!”
‘Hitch’ filminin bir yerinde dillendirilen, “Hayat, nefes aldığımız anların toplamı değil, nefesimizin kesildiği anların toplamıdır” repliği ile ayrılığın yakıcılığını sarsarak bize hatırlatmıyor mu?
Ve elbette, ölüm, her yaşta erkendir ve ardında derin acılar bırakır.
Hayat, bir yolculuktur, birçok farklı aşamadan geçerken, okul hayatı ve askerlik gibi ortamlarda kurulan bağlar aslında bir daha hiç kopmuyor.
Ve fakat, ölüm var ve geldiğinde ardında bir sürü anı bırakıyor.
Yazının başlığı, geçenlerde toprağa verdiğimiz Tezcan Öngören’e ait: “Biz Afyon Liseliyiz, ayrılamayız, kopamayız birbirimizden.”
Bunu ne zaman dedi bilinmez, ama liseli bir arkadaşının aklında kalmış, ardından kaleme aldığı yazıda söylüyor: “Biz ayrılamayız.”
Oysa hayat, bir yolculuktur. Ölümse hepimizin ortak paydası. Kimse bu yolculuğu ne zaman ve nasıl tamamlayacağını bilemez. Her anı, her yaşanmış günü, anlık bir varlık olarak yaşarken, bir gün ölüm çıkageldiğinde ardında bıraktığı boşluklar, acılar, hatıralar ve anılarla birlikte geliyor.
Hayat bu, anılardan ibaret.
Afyonluların yakından tanıdığı, herkesin “Tezcan abisi”, Tezcan Öngören, ömrünü tamamladı, terki diyar etti, ardında büyük ve güzel anılar bırakarak.
Bu dünyada kaç kişiye ardından güzel anılar bırakmak ve güzel dileklerle hatırlanmak nasip olur bilinmez ama Tezcan Öngören, kendisini tanıyanların kalbinde iyi yer edinen, mümtaz bir şahsiyetti, bunu biliyoruz.
KOLAY MI ÖYLE AYRILMAK?
Gazeteci İsmail Haboğlu, rahmet Tezcan Öngören’in yakın dostlarından birisiydi. Altmış yıllık arkadaşının ardından, gözyaşı döker gibi, “Bu Dünyadan Bir Tezcan Geçti” başlığıyla şu satırları kaleme aldı:
“Dile kolay. 60 yıllık birliktelik ve beraberlik.
Kolay mı öyle ayrılmak.
Sessiz sedasız göçüp gitmek.
Neydi acelen be bizim oğlan
Neydi acelen be Tezcan’ım.
Neydi acelen.
Dillendireceklerimiz vardı daha
Dillendirip de basacağımız kahkahalarımız vardı.
Hepsi kursağımızda kaldı.
… …
Hani biz Afyon Liseliydik.
Hani kopmaz, kopamaz, koparılamazdık birbirimizden
Sen söyler, sen dillendirirdin.
‘Biz Afyon Liseliyiz, ayrılamayız, kopamayız birbirimizden’ derdin.
Ne oldu?
Ne oldu niye bıraktın bizi, niye gittin öyle sessiz sedasız.
Hadi biz neyse de… Dilinden düşürmediğin Afyon’unu nasıl bıraktın?
Afyon’unla yatar, Afyon’unla kalkardın.
‘Cumhuriyetin doğduğu topraklarda yaşıyoruz. Bundan daha değerli ne olabilir ki’ derdin.
‘Cumhurbaşkanları, genelkurmay başkanları, bakanlar, devlet adamları yetiştirmiş bir Lisemiz var…’ derdin.
‘İban Ağanın, Fosfatın, Telli Nigar’ın, Münevver Hoca’nın, Halil Hoca’nın, Ali Hoca’nın, Taner Hoca’nın öğrencileriyiz biz.
Yılmak, yıkılmak yakışmaz bize’ derdin.
Dosttun, candın, öngörendin, yol gösterendin
Ne oldu be ‘sadıcım’, niye bırakıp gittin sevdiklerini ve de dostlarını?
Vefalıydın.
Konukseverdin.
‘Sevgidir Afyon’ derdin
“Kardeşliktir, güzelliktir Afyon” derdin.
– ‘Ge bize gidemdir.’
– ‘Ge bizde yiyemdir’
– ‘Ge biz de kalamdır.’
‘Bende para var ogluummmm, çıkar elini cebinden sen gel bi heledir’ derdin.
‘Ölümüne dek birlik beraberlik içinde olmaktır’ derdin.
‘İşte biz buyuz, böyleyiz; sevdiklerimizle birlikte biz bir aileyiz…’ derdin.
E o zaman niye bırakıp, gittin bizi.
Niye? Niye, niye?
… …
Arkadaşların hiç unutmayacak seni Tezcan Kardeşim.
Hep dillerde, hep gönüllerde olacaksın.
Işıklar içinde, huzur içinde uyu.
Işıklar içinde…”
***
Evet, İsmail Haboğlu’nun ölüm acısıyla dile getirdiği anılarına diğer arkadaşları gözyaşları içinde katılmışlardır, buna kuşku yok.
Ne diyor İranlı Şair Füruğ Ferruhzad?
– “Kuş ölür, sen uçuşu hatırla.”
Haboğlu’nun yazdıkları uçuşun hatırlanması değildir de nedir?
***
Ölüm acısı, bir kaybın derinliğine göre değişir; bazen bir dostu, bazen bir aileyi, bazen de kendimizi kaybetmek gibi hissedebiliriz. Sevdiğimiz birini kaybetmek, hayatın bizi en zorlayıcı şekilde yüzleştirdiği bir gerçekle karşı karşıya bırakır. Bu kaybın verdiği acı, kelimelerle anlatılamayacak kadar yoğun olabilir.
Bazen ölüm, bir kişiyi yaşamdan alıp götürse de, dostluklar, onların anılarını, izlerini bizlere bırakır. Bu izler, zamanla daha derin anlamlar kazanır. Dostluklar, ölümün ötesinde de varlıklarını sürdürürler; kaybedilen bir dostun hatırası, onun gülüşü, sohbetleri, birlikte geçirilen zamanlar, yaşanan acılar ve mutluluklar bir arada, geriye dönüp baktığımızda yaşamın anlamını bizlere hatırlatır.
Sonuçta, ölüm kaçınılmaz olsa da, dostluklar ölümün ötesinde bir anlam taşır. Dostluklar, hayatın en zor anlarında bile yaşama tutunmamızı sağlar. Ölüm, evet, bir son olabilir; ancak dostluk, her anın içinde var olup bize hatırlatır: Ne kadar kaybedersek kaybedelim, bir dostun varlığı, bu dünyadaki en değerli şeydir. Tezcan Öngören’e rahmet, 1968 Afyon Lisesi mezunlarına, dostlarına ve tüm Afyon’a başsağlığı diliyoruz.
YORUMLAR