Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Emine Kıncal

ASRIN FELAKETİNDE YAŞADIKLARIM

Büyük depremi yaşayanlardan biri olarak sizlerle de yaşadığım depremi anlatmak isterim…Biliyoruz ki deprem ne zaman geleceği belli olmayan çok büyük bir doğal afet. Ailem Gaziantep’te yaşıyor. Deprem yaşanmadan 2 gün önce ailemi görmeye Gaziantep’e gitmiştim. Henüz daha yeni yeni özlem giderirken saat 2 civarı kardeşimle gülüşerek, mutlu bir şekilde gözlerimizi kapatıp uyumuştuk. Ardından gözlerimi açtığımda gece yarısıydı ve yatağım odamda sağa sola doğru gidiyor, annem çığlıklar içerisinde kardeşimi de alıp acilen evden çıkmam gerektiğini söylüyordu.

Kardeşimi nasıl kucağıma aldığımı bilemeden kendimi merdivenlerden düşerek dışarıda bulmuştum. İnsanlar sokakta aynı anda Allah’u Ekber diyerek bağırıyorlardı. Gökyüzü sanki şimşekler çarpıyor gibi beyaza bürünüyor ve deprem hala devam ediyordu. Şokumu atlatamadığımı fark eden bir komşumuz hiçbir şey demeden bir anda sert bir tokat attı ve attığı tokat anında korkumu dışarıya atarak ağlamama sebep olmuştu.

Ayağımda bir ayakkabı bile yoktu ve hava buz gibiydi. Nasıl uyandıysam hiçbir şey düşünmeden direkt o şekilde kendimi dışarıya atmıştım. Deprem biraz duruyor gibi olurken ya donmaktan ölecektik ya da binalar başımıza yıkılacaktı. Acilen bir şeyler yapmamız gerekti. Bizim tercihimiz eve çıkıp üzerimize bir şeyler almak oldu. Tekrardan yukarıya çıkarken deprem etkisini göstermeye başladı ve annemle beraber telefonlarımızı ve battaniyeyi kaptığımız gibi kendimizi dışarıya attık.

Artçılar etkisini sürdürürken meydanda tüm mahalleliler toplanarak koskocaman bir ateş yaktık. O sırada insanlar sevdiklerini aramaya çalışıyordu. Telefonları çeken insanlar telefondan ses geldiği an ağlamaya başlıyorlardı. Hava aydınlanırken camileri açtıklarını duyurdular. Tanıdık tanımadık çocukları ve yaşlıları hemen camiye girdirdik. İnsanlar kimseyi tanımasalar da birlik ve beraberlik içerisinde birbirlerine yardım ediyorlardı.

Saat ilerliyordu ve artçılar ya biraz azalmıştı ya da biz alışmıştık derken ikinci büyük deprem başladı. İnsanlar bağırıp kaçışıyorlardı. Binalar yıkılıyor ve çaresiz bir şekilde sadece etrafta kaçışıyorduk. O dönemde çaresizliğin ne demek olduğunu gerçekten hissederek yaşamıştım.

O durumda yemek düşünemezken 4. Gün ancak elimize çorba ulaşmıştı ama o çorba isterse dünyanın en lezzetli çorbası olsun yine de ne tadı vardı ne tuzu. Yemek canımız istemezken artık uyuyamıyorduk bile. İnsanlar, evler, yaşantılar gitmişti.

Tedbir… tedbir ne önemli şeymiş mesela. Çocukların ayaklarına bir çorap bile giyemediğini gördüğümde, ihtiyaç gereksinimi duyduğumuz ürün fiyatları kat kat arttığında, yeni binaların bile yıkıldığını gördüğümde neden demiştim. Neden bu kadar eksiğiz?Bu şekilde bir felaket yaşandı ve bitti diyebilir miyiz? Hayır.

Depremin üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen hala ağır hasarlı binalarda insanlar yaşamak zorunda kalıyor. Örnek dedemler. 2 yıl boyunca ağır hasarlı evde yaşayan dedemler 1 hafta önce gelen haberle acilen evinizden çıkın ev yıkılacak haberini alıyorlar. Evet o evlerin yok edilmesi gerekli fakat olay sıcağı sıcağına yapılsaydı insanlar bu kadar duruma alışıp yaşamaya devam etmezlerdi. Neyse en azından 2 yıl sonra kalabilecekleri bir konteynırları mevcut. Kötünün iyisi öyle değil mi?

Olası İstanbul depremi beni çok korkutuyor. Asrın felaketinde 10 il zarar gördü evet. 80 ile bedel İstanbul’da yaşanacak depremde tüm ülke yıkılır. O yüzden umuyorum ki asrın felaketinden bir nebze ders çıkarılmıştır ve ona göre tedbirler alınmıştır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER