Artık ülkemizde seçim startı verildi.
Siyasiler kendilerine göre bir takvim belirlemeye çalıştı ve çalışıyor.
Tabii ki muhalefet de kendine göre yorum yapmaya başladı.
Neymiş, üç dönem tamamlanmış olduğu için Recep Tayyip Erdoğan bir daha cumhurbaşkanı seçilemezmiş… Seçime giremezmiş, seçim öncesi istifa edecekmiş, kabineyi iptal edecekmiş vs vs.
Muhalefet kendisini hakim, savcı, avukat, hatta Yüksek Seçim Kurulu üyesi yerine bile koydu.
Bu kısa sürede kanunları kendilerine göre yorumlayıp, olan biteni ‘kanunsuz gibi millete aktardı.
Elbette tartışmalara halk da katılmakta gecikmedi… Herkes hukuk insanı kesildi. Adeta kendini avukatlık okumuş, hakim, savcı olmuş sanki seçim sürecinde stajını bitirmiş gibi gören kişiler de var.
Atatürk’ün sözünü hatırlamak da fayda var: Türk milleti zekidir, çalışkandır… Bu söz ta o yıllarda söylenmiş.
***
Seçim sürecindeki kendi kendini görevlendirenlere başarılar dilerim.
Bu işlerin bu kadar kolay ve basite indirilmesinin hoş olmadığını çok gördük…
Buralarda görev yapanların ve mesleklerinin kutsallıklarını bu kişiler tarafında hafife alındığı görülmekteyim ve bununda ahlaki olmadığını düşünmekteyim.
Bu ülkede 1920’de kurulmuş TBMM var ve o yıllarda yazılan Anayasa var (dış devletlerden örnek alınsa bile) yasama, yürütme yargı var.
Her 5, 4, ya da 2 yılda seçilen hükumetler tarafından da anayasa maddelerinde değişme genişletilme ve değişik uygulamalar var.
Yukarda yazdığım mesleklerde ilgili Kurum kuruluş var ve bu işlerde de uzmanlar yıllarca konuların okulunu okumuş yıllarca bu konular hakkında ihtisas görmüş aydın kişiler var.
Son sözü bu kurumlar söyleyecek ve bizler de buna göre uyup sandığa gideceğiz, vatandaşlık görevimizi yerine getireceğiz ve çıkan sonuca da uyup seçilen kadrolara hayırlı olsun diyeceğiz.
***
Kimse sorsak, herkes kendini birinci sırada görüyor.
Asla 2,3,4,5,6 değil..
Evet, asıl gündemim herkes birinci sırada olması.
Seçim startı verilmeden bazı senaristler, oyuncular, aktörler kendilerine göre yazdığı senaryo ile adeta orta oyunu mizah, müzikal ve tiyatro sergiliyor.
Tabii siyasette mizah, tiyatro gibi şeyler olmazsa da olmaz.
Ama burada ülke yönetimine talip olanlardan bazıları yüce Meclis’te 81 milyonu temsil edeceğini ve dünya devlerinin arasında ülkemizi taşıyacağını unutuyor. Takılan Meclis rozetinin kendi ihtirasları için olduğunu ve millet adına takıldığını aklından çıkarıyor.
***
İhtirasları uğruna bulunduğu siyasi partilerde bir takım ayak oyunu, çelme takma, ben olmazsam olmaz gibi bir takım orta oyunlarını sahneye koyup bizleri de figüran yapıyorlar..
Bizler de oynuyoruz.
Bunlar kimler mi? Kısaca bahsedelim…
Adam Ankara’daki memur koltuğunu korumak için aday adayı olur. Sonra piyasaya çıkar, ‘ben birinci sıradayım’ der. ‘Bir olmazsam kazanamazlar, benimle seçilir, yoksa onu gösterirlerse bir bile çıkmaz, o zaten Ankara’dan gelmez, ne yapmış şimdiye kadar” gibi sözler söyler.
***
Daha sonra diğerleri partide vekil olmak için il başkanı, ilçe başkanı ya da yöneticiler istifa eder. İstifa edenin yerine yönetim içinden birilerine görev düşer. Çünkü hakikat budur. Bu istifa edenlerin yerine seçimle gelenler tercih edilmelidir. Ve doğru olan budur. Bu tür yerlere gelenler delegenin oyu ile ve seçimle demokrasi ile gelir ve her biri de bu başkanlıkları yapabilecek konumdadır.
Tabii hemen farklı senaryolar başlar.
Artık güç gösterisi başlar
Sonra ne olur yine operasyon düğmesine basılır.
Başkanı istifa eden yönetim seçimle gelen yönetimin içinden (temayül gereği ve doğrusu da bu) başkan seçtirmeye uğraşır.
Elbette bir başkası da dışarıdan atama yaptırmaya uğraşır.
‘Eğer bu yönetim görevde olursa ben birinci sırada olamam. Vekillik için istifa edenin adamları olmaz’ diye düşünülür, çalışma başlatılır, ( tabii ki memleket millet sevdası).
Bir bakarsın bir genel merkezden il başkanı atanmış. Hayırlı olsun, genel merkez uygun görmüş saygı duyarız. Eee seçimle gelen ve o kadrolarda olanlar yani eski yönetim temayül gereği istifa etmeli.
İstifa ederlerse bu sefer ‘bak görüyor musunuz nasıl zaten belliydi onun adamıydı’ mesajı verilir.
Ama yine de oyun başlar ve eski yönetimin istifası bir şekilde halledilir.
***
Başka guruba baktığımızda yine bazı olaylar başlar bazıları isim demeye başlar.
‘Aman bunu Beyefendi gönderdi. Birinci olacak. Şu zaten Beyefendinin adamı. Zaten şu dönem görev yaptı.’ Sonra bu cenahta da artık bir güç savaşı…
***
Sonra 3’lü 5’li, 7’li masada
Bu masada olan liderin birisinin bir yerel radyoda konuşmasında ‘Adayımız abimiz’ deri. Sonra ülke gündemine düşer. Sonra bu masada liderler savaşır. Zaten bir rejim değiştirmek isteyen ablamız var. Yıllardan beri aynı türkü söyler ‘Ben Başbakan’ olacağım der. Diğer lider ‘Ben Geliyorum’ de, ortalık karışır ya da karıştırılmaya çalışır, amaç ne? Ben birinciyim!
Her şey birinci olmak.
***
Herkes birinciliğe layık olabilir, bilemeyiz. Doğrudur, ama bize de şu soruyu sormak düşer:
Herkes birinci olursa kim 2,3,4,5,6’ncı sırada olacak?
Eğer kendinize güveniyor, halk tarafından sevildiğinize inanıyor, karşılığınız, sevginiz, sempatinizin karşılığı olduğundan eminseniz…
2,3,4,5,6 olun komple sizin grup çıksın…
***
Bence ‘birincilik’ için tepinmek yerine…
Birlik olun…
Beraber olun…
Tek ses olun…
Tek bilek, tek yürek olun…
YORUMLAR