Muhterem dostlar…
Anadolu’daki bir deyim vardır:
Nasip ise gelir Hint’ten Yemen’den
Nasip değil ise ne gelir elden.
Bizler de buna inanan insanlarız. Başımıza ne gelirse gelsin, buna da çok şükür deriz
2001 ekonomik krizinde faizlerin tavan yaptığı, dövizin zirvede olduğu yıllar…
Çorum’da Dodurga Madencilik Ltd. Şti’ni kurup, Ayva kömür ocağını ihaleyle aldık. O tarihlerde bütün borçlanmaya dövizle oluyor. Kimse Türk parasıyla vadeli mal vermiyor.
Ben de oğluma bir daire iki büro, iki araba almıştım
Tabii borç senetleri ve çekler dövizleydi.
Borç dört katına çıkmış, ama aldığım mallar aynı kalmış, hatta değerinin altına düşmüş,
Allah’a şükür iflas etmiştim. Tabii benim gibi yüz binlerce insan aynı durumdaydı.
Bir çok kimse intihar etmişti…
Bir gecede sıfırı tükenmişlik.
Netice yüzlerce icra, bankalardaki hesaplar bloke edilmiş, PTT’ye gelen paralara el konuluyor, bankadaki paramızı alamıyorduk.
Akrabalarımız icra yoluyla bağlanmış yediemine teslim edilmişti.
Anlayacağınız her taraftan bağlanmış nefes alamıyorduk.
Artık geçim derdine düşmüştük…
***
Antalya’da bir dostum aradı. Durumu sordu. Ağlanacak halimizi anlattım. Antalya Kale İçinde restoranları, Belek’te otelleri vardı…
“Hemen buraya gel, düşmez kalkmaz bir Allah, bekliyorum” dedi.
Antalya-Afyon otobüs bileti 10 lira ama bende para yok…
Her neyse… Bir dosttan 20 lira aldım.
Bazı arabalar garaja girmiyor, Özdilek kavşağından Antalya’ya dönüyordu.
Ben de kavşağa geldim. Hafif yağmur yağıyor…
Elindeki çantayı kafama koydum ki ıslanmayayım…
O arada lüks bir otomobil durdu…
“Beyefendi ben Antalya’ya gideceğim, nasıl giderim” diye sordu. Ben de tarif ettim. Bu arada yağmur şiddetlendi. Adam yürümüştü geri geri geldi.
“Arkadaş yağmurda ıslanma, gideceğin yere götüreyim” dedi.
“Ben de Antalya’ya gideceğim” deyince “Gel birlikte gidelim bana da arkadaş ol” dedi.
Sohbet ediyoruz. Ben durumu, siyasi görüşümü anlattım.
O da benim gibi 12 Eylül mağduruymuş. “Sol görüşlü biriydim” deyip torpido gözünü açtı.
Türk bayrağına sarılı bir Kur’an-ı Kerim ve bir silah çıkarttı…
Ben ülkücü, o Dev-Solcu gidiyorduk.
Birbirlerine silah çeken eski düşmanlar şimdi dost olmuştuk…
Yol arkadaşım, Hacca gittiğini, Kur’an-ı ezberlediğini, namaza başladığını anlattı…
Yolda yemek yedik, tabii paraları o ödedi.
Antalya’ya arkadaşımın bahçesine geldik. Çayları içerken, “Dostum benim burada iki evim var. Ben İstanbul’da oturuyorum. İşyerlerim orada. Evin birisi boş. Bu evi sat. İşte anahtar. İşte adres. İşte telefon numaram” dedi…
Şaşırmıştım…
Ertesi sabah Şarampol Caddesinde emlakçı bir arkadaşımın bürosuna gittim.
Bu esnada bir çocukları olan bir aile, satılık ev aradıklarını söyleyince ben emlakçı dostuma elimdeki adresi verdim.
Arkadaşım “İşte size ev. Hemen burada Güvenlik Mahallesinde” deyince anahtarı alıp gittiler. Ben evi görmedim.
Az bir zaman sonra geldiler.
Kadın evi beğenmiş
Mal sahibini aradım fiyatta anlaştık. Hemen tapuya gittik.
Tesadüf tapu müdürü Afyon’da çalışmıştı, tanıyordum.
Hemen tapu işini hallettik.
Büroya geldik.
Emlakçı beni bir odaya çağırdı. Bir zarfın içinde 600 lira para verdi.
Satıcı ile çıktık. Bir lokantaya gittik.
Yemekten sonra bana 1000 lira da o verdi.
Bir gün önce on liram yoktu. Ertesi gün 1600 liram vardı.
Bahsettiğim yol arkadaşım bana başka işler de söyledi. Telefonlarımızı aldık. Ayrıldık
Hemen 1000 lira Afyon’a gönderdim.
Huzura kavuşmuştum.
Rabbim nasibimi vermişti.
Hani deriz ya, “Gün doğmadan neler doğar.” “Her karanlık gecenin nurlu bir sabahı olur.”
***
Değerli dostlar…
Ümitsizliğe kapılmak bizim inancımıza yoktur, diye düşünüyorum
İşte bu mucizevi bir olay olmalı…
Rabbim kimseyi dara düşürmesin.
Bu ve bunun gibi olayları sizler de yaşamış olmalısınız.
Allah var gam yok
Sizlere,
Sağlıklı huzurlu ve mutlu nice günler yıllar diler,
Selam ve saygılar,
Allah’a emanet olunuz…
YORUMLAR