Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ahmet Semih Tulay

BİR AYAZİNİ MASALI

“Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” derlerya acaba bir şeyi anlatmak için davul-zurnadan daha etkili ne olabilir diye düşünürken aklıma masal geldi. Çünkü kimi zaman bir konuyu vurgulamak için bir karikatür, bir fıkra ya da bir masal çok daha etkili olur diye düşünüyorum. Bilindiği üzere masallar uyduruk olup, olağan dışı olayları kapsar yani gerçeklik yoktur. Ben de günümüzdeki kimi uyduruk bilgilerden yaralanıp birmasal üreteyim dedim. Belki bu masaldan birileri ders çıkarırlar da faydam olur.

Ayazini girişindeki nöbetçi kulübesinin önünde Frigya ovalarında yetiştirilen parlak tüylü cins atımı durdurdum. Kırmızı Frig başlıklı, dar yün pantolonlu, süslü giysili ve uzun mızraklı bir nöbetçi nereden gelip nereye gittiğimi sordu. Yabancı olduğumu, Leontos Kome (Gazlıgöl) yönünden geldiğimi, ikigün sonra Maltaş’da başlayacak Kybele-Attis törenlerini görmek istediğimi,o zamana değin de Ayazini’ni gezmek istediğimi söyledim.

Güleç bir yüzle “buyurun geçin” dedi. Nerede kalabilirim soruma az ileride bir han olduğunu yanıtını verdi. Ahşap hana gidip önce mercimek çorbası ve kızarmış etle karnımı doyurdum. Atımı handa bırakıp yürümeye başladım.

Biraz yürüdükten sonra yolun solunda“haydi gelin, geç kalmayın, nazlanmayın” diyerek bağıran bir papaz gözüme çarptı. O tarafa dikkatlice bakınca kayaya oyulmuş bir şapel olan ama bizim bilgiçlerin “Nazlı Kilise” adını verdikleri dini mekanı gördüm. Demek ki nazlı adı papazın “nazlanmayın”, “nazlanmayın” demesinden geliyormuş! Papaz elini bana doğru sallayıp “haydi gel kiliseme,nazlanma” deyince “ben sizin dininizden değilim. Hem seninki kilise değilki şapel” dedim. Gülerek, “olsun, kargaya yavrusu şahin görünür. Ha kilise ha şapel ne fark eder ki”dedi ama ona yanıt vermedim.

“Eeee bizim bilgiç tayfası şapellere kilise dedikten sonra papazın da şapelini kilise görmesi normal, iyi ki katedral demiyor” diye söylenerek yoluma devam ettim. Yine aynı hizada büyük ve görkemli bir dini yapı olan kayaya oyulmuş Meryem Ana Kilisesi’nin önünde güneşlenen papaza el salladım. O da bana “Tanrı seni korusun evladım” deyince “sen de Allah’a emanet ol peder” diye iyi dilekte bulundum. Yoluma devam ederken karşılaştığım birine dünyanın en eski, en büyük apartmanın nerede olduğunu sordum. Adam yanıt olarak dünyanın en büyük apartmanının değil ama Ayazini’nin en büyük apartmanını biraz daha yürüdükten sonra sola sapınca önüme çıkacağını söyledi.

Az sonra çocuk seslerinin yoğun olduğu kayalara oyulmuş apartmanın önüne geldim. Kapıcıya birini arıyorum dediğimde kimi aradığım sorusuna “Midas’ın kızı Suna” yanıtım üzerine adam sakallarını karıştırıp bu adı ilk kez duyduğunu söyledi. Midas’ın kızının burada yaşadığını ama adının Suna olmadığını söylediğindeyine de haber vermesini istedim. Beklememi söyleyip apartman girişine yöneldiğinde birden ardına dönüp “bir sigaran var mı” diye sorduğunda kullanmadığımı söyleyip ekledim. “Senin sigarayı bilmen olanaksız çünkü tütün sizden 2400 sene sonra bu topraklara gelecek.Bunu nereden çıkardın” dediğimde birden aklına geldiğini söyledi.

O gittikten sonra çevreme bakınırken düşünüyordum kiliseler ile Midas’ın dönemi arasında neredeyse 1700 yıl fark vardı ama olsun bu bir masal ya bu kadar yalan normal sayılırdı. Bunları düşünürken “Beni soran siz misiniz? Ne istemiştiniz” sözüyle ardıma döndüm.Sarışın, çok güzel incecik bir kız tam karşımda duruyordu. “Evet, ben sordum. Kral Midas’ın kızı Suna’yı arıyorum.”“Midas’ın kızı benim ama adım Suna değil. Aradığın başkası olmasın.”“Hayır, Midas’ın kızı Suna’yı arıyorum. Sen Suna değil misin?”“Yoo. Nerden çıkardın bunu?”“Bizim çokbilmişler senin adının suna olduğunu söyleyip yazıp çiziyorlar. Hatta ‘eylen -sunam eylen’türküsü senin için yazılmış olabilirmiş.”

Merakla yüzüme baktı: “Nasıl bir şey bu? “Bak sana ilk dörtlüğünü okuyayım.”Elimle saz çalıyormuş gibi yapıp, başladım okumaya.

Eski evin merteği eylen Sunam eylen
Ben istemem ortağı yandım Sunam oy
Ortaklık malı neydim eğlen Sunam eylen
Dış kapının direği yandım Sunam oy.

Bir kahkaha attı.  “Güzelmiş. Ama Suna Türk adı. Biz Türk değil Friğiz. Biz de Suna adı kullanılmıyor, hatta buna benzer bir ad bile yok.”Konuyu uzatmamak için sordum. “Baban bu apartmanı satın mı aldı?”“Hayır, Kiralık. Zaten yakın zamanda Gordion’a gideceğim.”“Eee tabii aileni özlemişsindir.”Yanıt vermesini beklemeden sözüme devam ettim.“Ama kral baban iki üç günde bir buraya geliyordur.”“Neden sıklıkla buraya gelecek ki?”“Hemseni  görmekhem de güneşin batışını Üçler kayası Köyü’nde izlemek için.”“Neden gün batımı sadece orada mı var?”“Bunu ben demiyorum,kimi çokbilmişler öyle diyorlar. Baban Kral Midas sıklıkla buralar gelirmiş.”“Onca yolu nasıl gelecek ki?”“Helikopterle! Başka türlü gelemez.Atla, arabayla olacak iş değil.”“Helikopter nedir?”“Uçan bir şey.”“Yok, babam yarı tanrı olduğu için istediği yerde anında orada olur da güneşi izlemek için koskoca Frigya’da başka yer mi yok?” Konuyu değiştirmek için buralarda bir akademinin varlığını duyduğumu, nerede olduğunu bilip bilmediği soruma kendisini de oraya gideceğini söyleyince beraber gitme teklifinde bulundum. Böylelikle yolda laflarız diye düşünmüştüm. Birlikte yürümeye başladık.“Ne okuyorsun orada?”  “Seramik tasarım ve kumaşa nakış işleme.”“Ne güzel. Hocalar kim?”“Ezop var edebiyata giren Frig dili ve edebiyatına.”“Maşallah. Aristo’dan neredeyse 300 yıl önce akademiyi kurmuşsunuz.”Aristo ve maşallah sözcüklerinin ne anlama geldiğini bilemediğini söyledi.

Yolda yürürken bir kağnıya denk geldik. İki güçlü öküzün çektiği kağnının sahibi “prensesim arabama binerseniz şeref verirsiniz”deyince Suna bana binmek isteyip istemediğimi sordu. Çok sevineceğimi çünkü hiç kağnıya binmediğim yanıtını verdim. Birlikte bindik. Tekerlek gıcırtılarından bir şey konuşamadık. Akademi levhasını olduğu yerde indiğimizdehala kulaklarımda gacur gucur sesler vardı.

Kız kayaya oyulmuş akademiye girerken ardından seslendim.“İyi dersler Suna!”Kızgınlıkla söylendi “Sana kaç kez söyledim benim adım Suna değiiillll.” O sırada akademi levhasının önündeki taşa oturan Ezop’u görünce yaklaşıp selam verdim. Elindeki kuru ekmeği kemiriyordu.İzini olursa kendisine yemek ısmarlamak istediğimi söyledim. “Yok!İstemem evladım. Unutma huzur içinde yenen yavan bekos (Frig dilinde ekmek)endişe ile yenen ziyafetten daha tatlıdır” dedi.“Ne güzel akademiniz de varmış” dedim.“Evlat bunlar sizin uydurmanız. Ne akademisi? Midas’ın kızına da az önce sürekli Suna dedin. Nereden uyduruyorsun bunları?”“Bunları ben uydurmadım. Herşeyi bilenlerin uydurması, ben sadece dillendirdim.”                       “Evlat, yalan bir şeyi ha sen uydurmuşsun ha dillendirmişsin. İkisi de aynı. İnsan bir şeyi söylerken bir dayanağı olur. Bak sana bir öykü anlatayım:

‘Bir oyuncunun evine giren tilki, yiyecek bir şeyler bulabilmek için ne var ne yok diye etrafı karıştırmış. Bakmış bir maske. Önce buna bir anlam verememiş. İyi bir sanatçının elinden çıkmış çok güzel bir maskeymiş bu. Sonunda kafasını bir o yana, bir bu yana sallayarak bilgiççe şöyle demiş: ‘Güzel bir kafa doğrusu. Ama içinde beyin yok.’(*)Yalan yanlış bilgileri söyleyen, yayan cahil insanların kafaları bu maske gibidir. Yani beyin yoktur. Böyle insanlar bizim zamanımızda da var, sizin zamanınızda da olacak daha sonraki zamanlarda. Her zaman kendini bilgili sanan bilgisiz cahiller kendi çıkarları için yalan yanlış bilgileri söylerler ve buna inanan kimileri tarafından yayarlar ki bu çok büyük tehlikedir.”

Öğreneceklerimi öğrenmiştim. Ezop’a veda ettikten sonra hana gidip atımı aldım. Ayazini çıkışında nöbetçinin “Kybele törenlerine kalmıyor musun?” sorusuna çok acil bir işim çıktığı için hemen memleketime dönmem gerektiği yanıtını verip atımı uçsuz bucaksız Frig ovalarına doğru mahmuzladım. Masal bitti. Anlayana sivrisine saz, anlamayana bu masal bile az. Kalın sağlıcakla.

(*) Ezop öykülerinden alıntıdır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER