Geçtiğimiz günlerde arkadaşlarla şehir merkezine en yakın yerde piknik yapmak ve eğlenmek üzere pazar günü saat 14.00 gibi haberleştik. Herkes kendi aracı ile gidip güzel bir gün geçirmeyi düşünüyordu, ama ne yazık ki hiçbir şey düşündüğümüz gibi olmadı. Akören gölünün ve 26 Ağustos Tabiat Parkının neresi anlatsam tam bir fiyasko.
Ana kapıdan içeri giriş yapmak istiyorsunuz kontrol kapısında aracınızı durdurup iniyorsunuz giriş ücreti ödemek üzere fiyatını soruyorsunuz, araç başı 40 Türk lirasını verip, karşılığında bileti almak istiyorsunuz ama yok. Hadi ses çıkarmıyorsunuz gününüz bozulmasın diyerek. Siz vatandaşlık görevini yapıyorsunuz karşısındaki buna aldırmıyor bile.
Peki; burayı denetleyenler yok mu diye merak ediyorsunuz. Tekrar aracınıza biniyor ve hareket ediyorsunuz kapanlar kırık dökük, etraf çok özür diliyorum leş gibi, temizlik, hijyen yok. Herkes aracı bir yere sokmuş yeşillikler zaten yok. Etrafta sinekler üzerinize üzerinize geliyor.
26 Ağustos Tabiat Parkı tamamen yürekler acısı haline gelmiş.
Böylesine kötü bir ortama gelmişiz ki verilen giriş ücretleri boşa gitmesin diye masalarımızı, sandalyeleri, kurup mangal için hazırlıklar yapılırken, ben de doğasever olarak yürümeyi tercih ettim ama keşke etmeseydim diye kendi kendime kızdım. İlk kurulduğu yıllarda büyük paralar harcanarak yapılan 10 adet tenis kortu ve diğer spor tesislerinin hali o kadar kötü anlatsam biliyorum herkes ……………… edecek.
Biliyor musunuz sevgili okurlarım, iş sadece bununla kalsa diyorsunuz ama ne yazık ki öyle değil tam tersine daha vahim bir olayla karşılaşıyorsunuz.
26 Ağustos Tabiat Parkı içerisinde bulunan Akören gölünü görünce en büyük facia bu olmalı diye düşündüm. Afyonkarahisar civarına en yakın göl olarak gördüğümüz Akören gölü artık göl değil kupkuru bir toprak olarak gözlerimin önünde duruyor.
Belki de birkaç yıl sonra burası inşaat sahası haline de getirilebilir. Akören gölü ilgili biraz araştırma yapma gereği duydum neler varmış zamanında şimdi neler kaybediyoruz bakın şimdi sizlere anlatmak istiyorum.
Afyonkarahisar iline bağlı Sinanpaşa ilçesi sınırlarında bulunan 26 Ağustos Tabiat Parkı, doğa tutkunları ve tarih meraklıları için önemli bir destinasyon olma özelliği taşımaktadır. Tabiat Parkı Afyonkarahisar, İzmir, Antalya yol kavşağında ve Afyonkarahisar’a 16 km mesafede yer almaktadır. Ekolojik, Kültürel, Arkeolojik ve Tarihi Değerler ve Peyzaj Kaynak Değerleri açısından zengin bir tabiat parçası olarak görüyorduk eski yıllarda. Toplamda 64.83 hektarlık bir alanı kapsayan 26 Ağustos Tabiat Parkı, özellikle Büyük Taarruz Şehitliği ve Başkomutan Mustafa Kemal Anıtı gibi tarihi değerleri ile dikkat çeken bir yer.
Bunun yanı sıra, flora ve fauna açısından zengin ekosistemi ve Akören Gölü gibi doğal güzellikleriyle de bölgeye önemli katkılar sağlıyordu eskiden. Ancak son yıllarda, bu bölgenin en gözde doğal oluşumlarından biri olan Akören Gölü’nün kuruması hem yerel halk hem de doğa severler için büyük bir üzüntü kaynağı olduğunu görüyoruz. Gölün kuruması, 26 Ağustos Tabiat Parkının da doğal yapısına büyük zarar verdiğini düşünüyorum.
Akören Gölü, geçmişte pek çok bitki ve hayvan türüne yaşam alanı sağlamış olan bir su kütlesi olarak öne çıkmaktaydı. Bu göl, özellikle 26 Ağustos Tabiat Parkı’nın flora ve fauna çeşitliliğinin korunmasında hayati bir role sahipken. Akören Gölü’nün kuruması, sadece estetik bir kayıp değil, aynı zamanda bölgenin ekosistemi üzerinde büyük bir yıkıcı etkiye sahiptir. Göl, çeşitli kuş türlerinin barınma ve beslenme alanı iken, gölün kurumasıyla bu kuş türleri, besin kaynaklarını kaybetmekle yüzleşmişlerdir.
Aynı şekilde, gölün çevresinde bulunan bitkisel yaşam da kuruma sürecinden olumsuz etkilenmiştir. Bu durum, parkın genel biyolojik çeşitliliğini azaltacak ve ekosistem dengesi bozulacaktır. Gölün çevresindeki suya bağımlı olan bitki örtüsünün kuruması, bölgenin doğal peyzajını da olumsuz yönde değiştireceğini düşünüyorum. Özellikle suya bağımlı endemik bitkiler bu süreçte zarar görmüş ve gölde yaşayan balık türlerinin ve diğer su canlılarının bazılarını yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır. Bu da bölgedeki doğal yaşamın dengesi üzerinde ciddi bir tehdit anlamı taşımaktadır.
Akören Gölü’nün kuruması, yerel yönetimler ve çevre koruma kuruluşlarını harekete geçmelidir. Bölgedeki ekosistemin eski haline döndürülmesi ve gölün tekrar canlandırılması için çeşitli çalışmalar başlatılmalıdır. Sonuç olarak, Akören Gölü’nün kuruması, 26 Ağustos Tabiat Parkı’nın doğal ve ekolojik zenginliklerinin büyük bir kısmını kaybetmesine neden olmuştur.
Bu durum, sadece bölgenin doğal güzelliklerini değil, aynı zamanda flora ve fauna çeşitliliğini de tehdit etmektedir. Ancak, alınacak doğru önlemlerle bu doğal alanın korunması ve eski haline döndürülmesi mümkün olabilir. Yerel halkın ve yetkililerin birlikte çalışarak sürdürülebilir su yönetimi ve iklim değişikliğiyle mücadele stratejileri geliştirmesi, bölgenin ekolojik dengesinin tekrar sağlanmasına yardımcı olacaktır.
Şimdi böylesine önem taşıyan Akören Gölü ve 26 Ağustos Tabiat Parkı için kim çıkacak bakalım bir açıklama yapacak. Ben buradan Sayın Valim Doçent Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı başta olmak üzere ilgili kurumları çalışmaya davet ederken, en kısa zamanda kamuoyuna bir açıklama yapılmasını istiyorum.
Bizler basının içerisinde bu tür olayları gündeme getirerek ön plana çıkmak yerine gelecek nesillerin yararlanacağı güzel bir ülke bırakmak amacındayız. İşte bu amaçla sizlerde gerekli inceleme ve çalışma yaparak Akören Gölünün bu durumdan kurtulmasını sağlarsınız. Biliyor musunuz aslında çok fazla umudum yok artık düzeleceğine ama ben yine de ben bir köşe yazarı olarak görevimi yapmak istedim. Artık gerisi sizlerde.
Her şey gönlünüzce olması dileği gülen yüzleriniz hiç solmasın hoşça kalın ama dostça kalın.
YORUMLAR