“Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır..”
Bu, atasözü haline gelmiş, kim tarafından, ne zaman, niçin, kime söylendiği bilinmeyen sözcükler zinciri artık kabul görmeyen bir öğüt haline gelmiştir.
Kahvenin geçmişi, Osmanlı’dan beri bir rivayete göre Yavuz Sultan Selim, bir rivaye göre Kanuni dönemine dayanmaktadır.
Kahve yaygınlaştıktan sonra, bugün bile adını koruyan kahvehaneler açılmaya başlamış.
Söylentiye göre, insanlarımızın kahvede oturup çene çalacağım diye, namaz vakitlerine aldırmamaları, namazı ihmal etmeleri nedeniyle, kahvelerin bir süre kapatıldığı bilinmektedir.
Kahve 500 yıldır Osmanlı ve Türk coğrafyasında varlığını sürdürmektedir.
Çay, Cumhuriyetle birlikte yaygın hale gelmiştir.
Bir misafire, ağırlığına göre çay ve kahve ikram edildiği malumdur.
Ağırbaşlı bir misafirse kahve ikram edilir. Uluorta bir misafire çay ikram edilir.
İçimize kahve öylesine işlemiştir ki, evliliğin ilk adımı olan, kız istemede ailelerin karşılıklı kahve içmeleri, evlilik birliğinin ilk adımının atıldığı ve olumlu yönde geliştiğine işarettir.
Bu yıllarda bu gelenekler elan daha devam ettirilmektedir.
Şunu hemen belirtmekte fayda var. Artık bir fincan acı kahvenin kırk yıl hatırı falan kalmamıştır.
Kırk yılı bırakın, kırk dakika bile hatırı kalmadı.
İnsanlarımız son yıllarda hatır, hürmet dediğimiz minnet duygularını neredeyse hayatından sildiler.
Bunun en çarpıcı örneği: Komşuluk ilişkileridir.
Dinimizde öylesine güçlü bir yeri vardır ki, Peygamberimiz komşuluğu ve komşuluk haklarını anlatırken inananlar, “Neredeyse, komşuyu komşuya mirasçı kılacaktı sandık” demiştir.
Komşular arası ilişkiler sadece yeme ve içme işlemiyle değil, karşılıklı dayanışma ve dostlukla geliştirilirdi.
Şimdilerde öyle bir alışkanlık kalmadı.
Batıdan fırtına gibi gelen kültürler, 1000 yıllık kültürümüzün üstüne kabus gibi çöktü ve yok etmeye çalışıyor.
Türk milleti, dünya kültürüne, uzun süre yön vermiş bir milletti.
Zayıfladık ve batı kültürünün altında ezilir olduk.
Bugün batıdan alınan çeşitleri çok sayıda olan kahveler, bize neredeyse Türk kahvesini unutturur hale geldi.
Markete girdim kahve istedim. Tezgahtar, “Ne tür bir kahve?” diye sordu.
Bende tabiî ki Türk kahvesi dedim.
Yazımı hiç de latif olmayan bir sözle bitireyim.
Affınıza sığınıyorum.
Ehli keyfe, keyf verir, kahvenin kaynaması,
Koca eşeği baştan çıkarır, sıpanın oynaması…
YORUMLAR